Galata Gazete


14 Ocak 2015 Çarşamba

Hamidiye korucu derken…

Hamidiye korucu derken…

Tarihin bize fısıldadığı bir çok gerçek vardır ve bize der ki yaşananlardan ders almak insanlık tarihinin gereğidir, insanlık ancak ders alarak ilerler, aksi halde bulunduğunuz noktada kalır ve kendi kuyunuzu ve sonunuzu hazırlarsınız. Hamidiye alayları ve korucular konusuna yukarıdan baktığımızda şaşırtıcı bir benzerlik ile karşılaşırız.
Hamidiye Alayları, çoğunluğu Kürtlerden oluşturulmuş silahlı birliktir. Ermenilere karşı kurulmuş olmasına rağmen, amacı dışında Kürdistan eyaleti içinde yaşayan Süryaniler, Ezidiler ve Alevilere karşı katliama girişmiş, hatta Kürdistan eyaleti dışında Karadeniz sahillerine kadar bölgede etkili olmuş bir birliktir.
Hamidiye Alayları devletin silahları birlikleri dışında yöre halktan oluşturulan bir sivil silahlı birliktir. Öncelikle askeri eğitim almamış ama yörenin koşuları içinde silah kullanabilen erkek bireylerden oluşan birlikler, ellerinde ki silahlardan güç alarak kendilerine göre Müslüman olmayan kim varsa ya da su, otlak yüzünden kanlı olduğu aşiret üyelerine karşı katliama girişmesi ve yağmalama olayları o günün koşulları içinde olağan karşılanmış, hatta görmezden gelinmiştir.  Yeter ki devlet bölünmesin, ayrılmaya en yakın halk olan Ermenilerin devleti olmasın anlayışının üründür.
Devlet, Ermenileri düşman ilan etmiş, onların hak arayışlarını ve özgürlük istemlerini açık savaş ilanı olarak algılamış ve bu algıya uygun olarak savaş koşullarında dahi olmayan önlemler almıştır. Abdülhamid’in Hamidiye Alayları, Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgeler ve bu bölgede iç içe yaşayan Kürtlerden devşirme bir gönüllü, gönülsüz ama Ermenilerin mallarının ve topraklarının vaat edildiği bir süreçtir.  
Abdülhamid, o güne kadar kaybedilen toprakların sorumlusu olarak Ermenileri görmüş gibi ne olursa olsun, ayağına taş değse Ermeni yaptı histerisi ile Ermenilere karşı gizli istihbarat örgütü dahi kurmuştur. Ermeniler onu koltuğundan alacak bir örgüt kurmuş histerisi içinde Yıldız İstihbarat Teşkilatını kurmuştur. Bu teşkilat her ne kadar gizli çalışmış olsa da istihbarat teşkilatlarından ayıran en önemli özelliği devlete değil padişaha direk bağlıdır ve ona hizmet etmektedir. Yani devlet içinde padişaha karşı olabilecekler, onu amcası gibi koltuğundan alabilecek güçte olanlara karşı güvensiz ve onların her hareketi dikkatlice izlenmiş ve raporları padişah bizzat kendisi okumuş olduğuna dair bilgiler vardır. Halk istihbaratçı dışında Jurnalci olmaları yönünde teşvik edilmiş, bu güvenlik teşkilatı için padişahın örgütlü ödeneği kullanılmıştır.  
Hamidiye Alayları, devlet bölünmesin, tek çakıl taşı gitmesin, vatanın dirliği için olası bir bölünmeye karşı silahlandırılmış, onlarda hedef gösterilen ve gösterilmeyen düşmana karşı silah doğrultmuş ve 80 ile 300 bin insan alayların görev süreci içinde öldürülmüş.
Hamidiye alayları, Abdülhamid iktidarını kaybetmesi ile ortadan kalkmış gibi tarih kitapları yazar ama isim değiştirerek varlığını günümüzde dahi geçerliliğini korumaktadır. Günümüzde Hamidiye alaylarına “Korucu” demekteyiz. Uygulama, biçim ve anlayış olarak Abdülhamid anlayışından pek farkı olmayan Koruculuk sistemi bugün dahi devlet kurumları içinde varlığını korumakta ve devletten kelle parası almaya devam etmektedir.  
Hamidiye Alaylarının olduğu zamanlarda potansiyel düşman Ermenilerdi, bugün Koruculuk sisteminde potansiyel düşman Kürtlerdir. Ermeniler ülkemiz topraklarında yoktur, yok edilmiştir. Bu yok edilme sürecinde Kürtler önemli rollerini Hamidiye Alayları adı altında yerine getirmiştir. Ermenilerden boşalan yerlere Kürtler yerleştirilmiş, bugün dahi bir çok Ermeni, Süryani, Ezidi yerleşim yerinde Kürtler yaşamaya devam etmektedir.
Günümüzde potansiyel düşman olarak artık Ermeniler yoktur, bu sefer hedefte olanlar, Hamidiye alayları döneminde alaylar içinde Kürt milliyetçili filizlenip bugün bir çınar olarak karşımıza çıkmış olmasıdır.
Devlet değişmiş ama devlet için hala vatanın birliği, bütünlüğü ve de çakıl taşı vermeme fikri vardır. Hamidiye alaylarını kuran düşünce ile bugün korucu sistemini kuran düşünce arasında hiçbir fark yoktur.
Hamidiye Alaylarını yasal olarak ortadan kaldıran İttihat ve Terakki partisi, alayların adını değiştirmiş yine Ermenilere karşı Tehcir sürecinde kullanmıştır. Kullanılan Kürtler çöllere sürgüne giden Ermenilere karşı her türlü eziyeti yapmış, korumasız Ermenilerin eşyaları yağmalanmış, kız çocukları ve kadınların ırzına geçilmiştir. Koruculuk sistemi içinde son kırk yılın olaylarına bakarsanız benzer şeyler ile karşılaşırsınız. Hatta biraz daha ileri gidilmiş Kürt köylülerine sırf korucu olmadıkları için bok yedirilmiş, evleri yakılmış, hayvanları öldürülmüş, ekilmiş tarlaları yakılmış, iş yerlerine el konulduğu gerçeği ile de karşılaşırsınız.
Devlet, bölünme korkusu yaşadığı an benzer tepkiler vermiş, o benzerlikler içinde resmi silahlı güçler dışında bölünme korkusu yaşanan bölge halkına silah verilmiş ve devlet adına cinayet işlemesi teşvik edilmiştir.
“Düşman vardır ve düşmana karşı her türlü mücadele yöntemi meşrudur ve savaş koşulu içinde insan hakları aranmaz, sonuçta savaşı kazananlar son sözü söyler. Savaşı kazanan sorgulanmaz, yargılanmaz, hüküm giymez!” anlayışı bugün dahi devleti yönetenlerin bilincinde yerini korumaktadır.
Sonuç olarak Abdülhamid uygulaması ve yöntemi ile bugün aramızda yaşama devam ediyor,
İsmail Cem Özkan



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.