Galata Gazete


30 Ağustos 2016 Salı

Horoz dövüşü!

Horoz dövüşü!

Bir meydan etrafı çit ile çevrilmiş, çitin dışında insanlar, içinde iki horoz. İnsanlar horozlara bakarak heyecanlı bir şekilde bir birine bir şeyler anlatıyor, öte yandan ellerinde ki paraları birine vermekte ev heyecanlı bir şeklide kendi saffını belirliyor. Ortada horoz bir şeylerin farkında, oraya neden geldiğini biliyor. Sahibine para kazandıracak ve kendi gücünü gösterecek. Horoz kendisinden emin, daha önce yaşadığı olayların bir birikimini üzerinde taşıdığı yaralar ile göstermekte. Rakibi de öyle. Horoz etrafına bakınırken, sahibi tarafından kışkırtılmakta. Sahibi bıraksa hemen rakibinin gözünü oyacak.

Bir küçük oda, duman içinde. İçeride insanlar ve horozlar. Yasak bir şeyi yaşıyorlar. Yasak ama heyecanlı. Orada ne döndüğünü tüm şehir biliyor ama kimse bilmiyor. Yasak koyucu gözünün tekini kapatmış, kara para olmadan düzen olmaz, bu devran dönmez. İşsizler kendilerine iş yaratmışlar, devlete ve sosyal barışa bir zararı yok! Bu devran böyle gelmemiş ama böyle gidecek, göz yumanda, göz yumduran da ve olaydan faydalan da memnun! Küçük bir oda, toplumda pek göze batan bir yerde değil. Şehir yaşamı içinde zaten kimsenin de farkına olmayacağı kadar küçük bir kesimi ilgilendiren şey… bir küçük oda, belki bir binanın bodrum katı ya da eski bir gecekondu, şimdilerde varoş diyorlar. Varoşlar gecekonduların üzerine çıkılan katlar ile oluştu. Sahibi para kazandı, şehir megakent oldu. Övünç kaynağımız. Övünüyoruz nüfusumuz ile, rızkını kara para veriyor! Bir küçük oda, içeride sigara dumanı kaplamış, heyecanlı sesler arasında bir horozun sesi, son nefesini verecek gibi bağırıyor! Kalabalıktan her hangi biri bu sese kulak dahi kabartmıyor, güneş çoktan doğmuş ya da batmış kimse bilmiyor. Orada zaman başka şeylere bakarak söylenebilir, hayatın ve dünyanın döngüsünün çok dışında… Zaman hızla akıyor ama kimse bu akan zamanı düşünecek kadar kendisinde değil. Horoz rakibinin gözünü oymak için fırsat kolluyor, sahibi kazanacağı parayı düşünüyor, o mekanın sahibi her gün kaynattığı çorbaya bir katkı daha geliyor diye içten seviniyor, çünkü bir başkasının yanına gidip emir alarak çalışmıyor. Özgürlüğünü bu şekilde yaşıyor… Özgürlük görecelidir, paradigmaya göre değişir!

Havanın nasıl olduğunu dışarından yeni giren üzerinde getirmiştir. Ama içeride kimse bunun farkında bile değil, zaten ilgi alanlarına da girmiyor. Meydanda iki horoz kavgaya tutuşmuş, kimin kazanacağı konusunda iddialara girilmiş, saflar bellidir. Biraz sonra kimin kazanacağı belli olacak, birileri sevinç çığlıkları atacak, birileri yere tükürecek ve kaderine küfredecek. Sokakta duymadığınız küfürleri orada havada aslı bulabilirsiniz…

Devletlerin tarihi de sanki bu mekanda yaşananlar gibidir. Kapalı toplumlar kendi dünyalarında yaşarken dışarıdan gelecek her hangi bir saldırı karşısında çaresizdiler. Eğer yaşadıkları devlet gibi göz yuman devletler varsa o zaman sorun yok ama kara para bir küçük toplum içinde pek rahatsız edici değildir ama uluslar arası ilişkiler içinde kara para kontrol edilemez ise devletlerin çöküşü anlamındadır. Sistem kendi güvenliğini sağlamak ile yükümlüdür, o yüzden güvenlik için milyarlarca para harcarlar aynı zamanda güvenlik sistemin can damarıdır, o alan için kurulan sanayi kriz içine girmiş ekonomiler içinde aynı zamanda çıkış kapısıdır. Silah sanayisi için devletlerarasında çatışma kışkırtıldığı gibi, silah sanayisinin sahibi olan ülkelerin dışında kalan ülkelerde de iç savaş ortamın yaratılması için iç çelişkiler kullanılır. Silah sanayisi için savaşlar, çatışmalar kaçınılmazdır… o yüzden iki horoz karşılaşması gibi bir çok ülkede kapışan horoz konumunda olan taraflar mevcuttur. Kışkırtılırlar, çatıştırılırlar, kan davaları oluşur ve yeni cepheler ve sınırlar oluşur ama bu işten kazanan sistemdir. Sistem yanında silah sanayisidir. Silah sanayisi ile kriz içinde olan gelişmiş ülkeler toplumsal ve ekonomik krizden çıkarlar. Bir mekanda, ülkede yaşanan horoz dövüşü toplum dinamiklerine hiçbir katkı sunmuyormuş gibi gözükebilir, hatta orada oluşan kara paranın toplum barışına katkısı yokmuş gibi algılanabilir ama üniversal açıdan bakıldığında küçük bir değişimin nasıl bir dalgaya yol açabileceği bu küçük öykü içinde de görülebilir.

Kontrol edilebilen her şey serbesttir, ama kontrol dışına düştüğü an sisteme zarar verecek konuma gelebilir, o yüzden sistem kendi güvenliğini değişik adlar ile yapar. Birleşmiş Milletler Dünya Ticaret Örgütü, NATO gibi kurumlar boşuna kurulmamıştır ve bu güvenliğin istikrarlı olması için ellerinden geleni yaparlar.

Birinci dünya savaşının sonucunda birçok yeni sınır oluştu, o sınırların çizilmesi sürecinde birçok ulus bir biri ile kavga etmeleri için silah yardımı aldı. Meydanlarda o ulusların çocukları bir birini boğazlarken birileri o kanlardan para kazandı. Ölen ulusun çocukları ise bir birleri ile kavgalarını anti - emperyalist mücadele olarak gördüler. Bugün dahi okuduğumuz tüm tarih kitaplarında tarih yazıcıları bize öyle olduğunu söyledi, bizlerde hiç sorgulamadan kabul ettik.

Horoz dövüşü karanlık bir odada devam ediyor…


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.