Güçlü, gücünden vazgeçebilir mi?
Öcalan, "silahsızlanma çağrısı" yaptı,
"silahlı örgütü feshedin" dedi yandaşlarına... Bu, ilk çağrısı ya da
ilk uygulanışı değil; daha önce de benzer süreçler yaşandı. Ancak benim merak
ettiğim, Öcalan veya PKK'nın ne yaptığı ya da ne söylediği değil; devletin ve
iktidarın atacağı somut adımlar nelerdir?
Bugüne kadar Kürtler, devlet katında reel olarak var.
Geçmişin "kart kurt, kar ayak sesi" muhabbeti artık yok. Bunu Demirel
ortadan kaldırdı ve Kürt realitesini kabul etti. Ancak ondan sonra somut bir
adım atılmadı.
Evet, reel olarak varlar. Cezaevlerinde artık mahkumlar
gözleriyle konuşmuyor; Kürtçe konuşabiliyor, savunma yapabiliyor. Ancak eski
gelenekten (ulus devletinden) gelen bürokratların takdirine göre, siyasi
iktidarın niyetine göre Kürtçe, "bilinmeyen dil" oluveriyor.
Tutanaklara "bilinmeyen dil" olarak geçiyor ama herkes biliyor ki, o
"bilinmeyen dil" Kürtçedir.
Kürtçe, realite olarak var; konuşanlar var ama hakları
realite olarak var mı?
Bir iki küçük adım atıldı. Eskisi gibi kasetler, müzik parçaları
el altından satılmıyor ama bunlar, resmiyette karşılığı olmayan, sadece reel
olarak var olan şeyler. Peki resmiyette, yani yasal olarak olması gerekenler
nedir?
Bunları alt alta yazıp, "Hadi bunun gerekliliğini
yapalım" diyen bir siyasi irade yok. Sadece "süreci biliyoruz,
istediğimiz gibi gidiyor" diyen ama açıkça ve resmen "bu süreci
yöneten benim" demeyen bir siyasi irade söz konusu. Hep başkasına adım
attırıyor; başarılı olursa sahiplenen bir siyasi irade.
Savaşı kimse istemez. Terörsüz bir ülkenin oluşmasının
birinci koşulu, terörü ortaya çıkaran ve besleyen siyasi iradenin nötralize
olmasıdır.
Devletin terörü, işlediği cinayetlerin failleri hâlâ yok.
Cumartesi Anneleri evlatlarını aramaya devam ediyor. Galatasaray Meydanı'nda
ellerinde resimleriyle çocuklarını soranlar var olduğu sürece her şey hep sözde
kalmaya devam edecek.
Kürt açılımını Kürtler yapmayacak; iktidarı elinde
bulunduran ve devlet mekanizmasını biçimlendiren siyasi irade yapacaktır.
Toplumun değişimi ve biçimlendirilmesini iç dinamiklerin
sağlamasını gönül ister ama bizde dış dinamiklerin çıkarları, içteki değişimi
belirlemiştir.
Kürt düşmanlığı ve Kürtlere karşı geliştirilen nefret
söylemleriyle ne geçmişin üzeri kapanabilir ne de sorunlar ortadan
kaldırılabilir.
"Ölümler durdurulsun" demek, siyasi, demokratik ve
özgürlük kavramlarının ezilenler lehine değişmesi anlamına gelir. Peki, elinde
güç olanlar, ellerindeki güçlerden taviz vermeye hazır mı?
İsmail Cem Özkan