Füzelerle Susturulan Halk: Yemen’in Acı Gerçeği
Yemen denen bir ülke var diyeceğim de, Yemen’de devlet
yapısı kaotik, ülke işlevsiz, bundan dolayı çağdaş bir "ülke" demek
için bin şahit gerek. Çünkü halkı mezhep kavgası içinde; teknoloji dedikleri
şey, İran’ın verdiği füzelerden ibaret. Uyuşturucu kullanımı yüksek, okuma
oranı düşük. Okuyan insanın orada ne işi var? Çünkü “biat et, itaat et” diyen
iki mezhebin arasında okuyana gerek yok. Çölleşmiş topraklarda, belinde bıçakla
gezenlerin ülkesi...
Yemen, bizde bir türkü; acıyı, kavuşamayanı anlatır. Ama
orada yaşayanlar için Yemen, muhtemelen başka anlamlar içeriyordur.
Yemen, son yıllarda füzelerle ve Körfez’den geçen gemilere
karşı yapılan saldırılarla gündeme geliyor. Daha öncesinde ise iç savaşta taraf
olan Suudi Arabistan’ın saldırıları, İran’ı arkasına alan başka bir mezhebin
iktidar kavgası vardı. Mezhepler kavgası, devletlerin hibrit savaşıdır. Savaşan
devletlerin kendi vatandaşları ölmez ama o sınırlar içinde yaşayan, karşı
mezhepten insanlar Allah adına ölür ve öldürülür. Mezheplerde kazananlar hep
din adamları ve din adına fetva verenlerdir. Ölenler ise, cennete giden yolun
ölümden geçtiğine inanarak, o zaman diliminde dünyada ne yaşandığından habersiz
bir şekilde ölür ve öldürür.
Yemen, İsrail’e zaman zaman füze atar. Peki, füze atar da
halkına neden biraz refah, medeniyet, teknoloji sunamaz? Çünkü halkını o
füzelerle uyutur. “Bak,” der, “biz İsrail’e baş tutan tek Müslüman ülkeyiz. Gururlanın,
onurlanın!”
Radikal, cihatçı İslam anlayışında, gâvura atılan her şey
Allah’ın yolunda, Allah’ın emirlerinin yayılması için yapılır. Gâvurun kim
olduğu ya da kimleri kapsadığı önemli değildir. Çünkü her adım, sevap hanesine
yazılır. İslam iç savaşından çıkmış ve henüz iktidarını kuramamış bir mezhebin
dış düşmana, yani bir gâvura saldırması, iç kargaşanın üzerini örten bir
örtüdür. Çünkü vatan, mezheplerden önce gelir! Halk, bu saldırılar sırasında
gurur duyar, midelerini unutur; sevap işleyen liderlerinin selameti için dua
eder...
Halkın kursağından yemek geçmez. Kuru bir somun ekmek bulan
kendini mutlu sayar. Zengini zengin, fakiri ise tam fakirdir. Ölmeye ve
öldürmeye hazır bir devletin insanları...
Savaşsız geçen zamanı yok gibidir; devlet kurulduğundan bu
yana. Saldırılara zaman zaman dış güçler, zaman zaman içte yer alan mezheplerin
alan savaşları damga vurur. İç savaşa taraf olan komşu Suudi Arabistan, zaman
zaman füzeleri ve uçaklarıyla saldırır. Şimdilerde ise İsrail uçakları vuruyor.
Tokat oğlana dönmüş Yemen; arada bir füze atar, halkının üzerine bomba yağar
ama halk yine de gururlanır, onurlanır!
Yemen gibi ülkeler Ortadoğu’da çoktur. Onların mezhep
kavgasına benzer kavgalar açık ya da gizli hep olur. Hepsi, İsrail
düşmanlığında birleşmiştir. Suudiler elbette hariç; onlar Yahudilerin sadık
dostlarıdır. Çünkü İslam, Yahudilik ve Hristiyanlıkla ortak kökenlere sahip,
aynı semavi gelenek içinde yer alan bir dindir. Benzer töreleri, benzer dil
yapıları olan kültürlerdir. Gelenekler, dinlerin emri gibi kabul edilir;
sorgulanmadan uygulanır.
Peki, şimdi düşmanlık sinagog ile cami arasında mı? Elbette
değil!
Bu, bir paylaşım kavgası. Kim nerede ve kendisini nasıl
konumlandırıyorsa, dostluklar da düşmanlıklar da buna göre şekillenir.
Suudi Arabistan silahlanıyor. Kime karşı? Elbette İran’a ve
Şii mezhebine karşı. Çünkü petrol kokan topraklarda Şiiler yaşar. Bu yüzden fırsatını
bulduğu an bir iki Şii, Suudi kılıcı altında can verir. Can verilmezse Şiiler
ayaklanır, Suudi toprakları parçalanır! Vatanın birliği, bütünlüğü ve bekası
için zaman zaman Şii idam edilmelidir!
Ortadoğu’da siyaset, çıkarlar ve enerji üzerine kuruludur.
Enerji kaynağı olmayan Yemen ise, kendi iç siyasetinde birlik ve dirlik
sağlamak için zaman zaman füze atar. Sarayı vurulmuş? Sorun değil! Fakir halk,
yeni saray inşa eder...
Söz dolaşır, gelir din devletlerine... Hangi din devleti
olursa olsun – ister İsrail, ister İran, ister Pakistan olsun – hepsinin ortak
özelliği, iç düşmana karşı girişilen savaş ve dış güçlere karşı geliştirilen
nefret söylemi içinde yerini bulur. İstikrar, bu düşmanlara karşı sürdürülen
savaş ve içte onların ajanlarına karşı yapılan bir cadı avı şeklinde devam
eder. Bu düşmanlar var olduğu sürece de demokrasi ve özgürlük, kendi halkı için
sadece sözde kalan, ulaşılması ideal olan kavramlar olarak yerini alır...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.