Emekliler de İnsandır ve Hakları Vardır
Emeklilerin tek patronu var; tek tip, fakir ve mağdur bir
emekli kitlesi yaratılıyor.
Ömürlerinin sonuna gelmiş insanlara devlet eliyle adeta
işkence yapılıyor; tüm birikimleri ellerinden alınıyor.
Bir ekmeğe muhtaç hale getirilen insan, insan haklarının
hiçbirinden yararlanamaz.
Bugün herkes biliyor ki emekliler, yıllarca çalışıp ülkesine
değer katmış insanlar olmalarına rağmen, yaşamlarının sonunda açlık sınırının
bile altında bir maaşla hayatta kalmaya çalışıyor.
Onlar, “üretimden gelen güçlerini” çoktan devlete teslim etmiş;
buna rağmen insanca yaşam talep etmekten bile yoksun bırakılmış bir kesim.
Ancak bu tablo karşısında en büyük sessizlik, ne yazık ki
emeklilerin adına kurulmuş yapılardan geliyor.
Kaç sendika, dernek ya da vakıf gerçekten emekliler için mücadele ediyor?
Kâğıt üzerinde var olan, tabelasında “emekli” yazan ama
meydanda görünmeyen onlarca örgüt mevcut. Bazıları yalnızca tabelada vardır;
mücadele alanında, sokakta, kürsüde, yargıda yoktur. Bugün emeklileri temsil
ettiğini iddia edenlerin büyük çoğunluğu da bu durumdadır.
Eğer gerçekten var olsalardı, yıllardır süren bu kötü gidişe
bir “dur” denmiş, en azından küçük de olsa bir kazanım elde edilmiş olurdu. Ama
olmadı. Çünkü emekli mücadelesi, parçalı yapılar arasında etkisizleştirildi.
Emekliler diktatörlere karşıdır; çünkü bilirler ki
kendilerinden kesilen paralar, diktatörlerin güvenliği ve refahı için harcanır.
Emeklinin alın teri, sarayların ışıltısına, koruma ordularının maaşına,
yandaşların konforuna dönüşür.
Bu yüzden emekli adalet ister, hakkını ister — çünkü emeğini çalan düzeni
herkesten iyi tanır.
Tüm emekliler, kendilerini temsil ettiğini iddia eden
örgütlere aidat ödemeyi bıraksın; o zaman gerçek mücadele başlar.
Emekli sorunuyla ilgileniyor gibi görünüp, emeklilerin
mağduriyetinden kendine gelir kapısı açanları teşhir edin; belki o zaman
anlamsız yürüyüşler, boş stant açmalar ve “Asıl temsilci biziz.” kavgaları sona
erer.
Emekliler aslında akıllı insanlardır.
Bu çok sendikalı ama etkisiz mücadelenin ne kadar boş
olduğunu en iyi onlar bilir.
Birleşik, kararlı ve doğrudan emekli sorununa odaklı bir mücadele olmadığı
sürece, TÜİK’in uydurduğu rakamlara, dudaktan çıkan keyfi zamlara mahkûm
yaşamaya devam edecekler.
Onların sorunlarının ertelenmesi demek, ölüm demektir.
Ama ölüm sadece toprağa karışmak değildir; yalnızlaşmaktır.
Yalnız ve çaresiz kalan insanların oluşturduğu karanlık bir
zamanın içindeyiz.
Bugün belirli bir yaşa gelmiş emekliye bankalar kredi bile
vermez. Sigorta şirketleri astronomik fiyatlar talep eder ki sisteme dahil
olamasın. Hastaneye düştüğünde, varsa son kuruşunu alırlar; yoksa ölüme terk
edilir.
Oysa emekliler ölümü bekleyen insanlar değildir.
Onlar, ömür boyu emek vermiş; toplumun bilgi, deneyim ve
birikimini taşıyan insanlardır.
Rahat, huzurlu ve onurlu bir yaşam sürmek onların en doğal hakkıdır.
Unutmayalım: Emekliler de insandır ve hakları vardır.
Bu haklar için mücadele etmek, yalnızca emeklilerin değil,
onurlu bir toplumda yaşamak isteyen herkesin görevidir.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.