Galata Gazete


8 Aralık 2025 Pazartesi

Her an kendini kanıtla

Her an kendini kanıtla

Hayatımızı belirleyen şey, “Bugün performansımız nasıldı?” sorusu olmaya doğru evrildi. Önceleri makinelerin performansına bakılırdı; sonra işçilerin… Öyle ki, uyumasından boş zamanında ne yaptığına kadar her şey araştırıldı. İşveren için daha “verimli” nasıl hizmet edeceği bile performans çizelgesinin bir parçasına dönüştü. Performansı düşük olan ıskartaya çıkar; çıkarmasa bile ilaç sanayisi devreye girer. Çünkü performansı artırmak için artık her tür ilaç var: eczanelerde satılandan merdiven altı üretilene kadar, hepsi aynı “mavi” vaatle sunulur.

Dün sanat galerisinde “performans” kelimesini kullanırken bunu hissettim. Sergisiz galeri, yani boş alanın izleyicisi olmaz; geleni gideni yoktur. “Her boşluk değerlendirilmeli,” dedim. Sonra fark ettim: Bu düşünce bile performans mantığının ürünü. Çünkü çalışırken iş arayan daha çabuk iş bulur; çalışan insanın performansı gözle görülür, değeri ona göre biçilir. Sonuçta o çalışanın fiyatı da maaşıdır.

Eve geldim, televizyonu açtım. Aa! Neredeyse tüm programlar performans üzerine kurulu. Her yarışmada yarışmacı performansıyla ölçülüyor; biri göğe çıkarılıyor, diğeri gömülüyor. Hararetli tartışmalar, bağrışmalar… Tüm TV programları performansına göre ayakta kalacak ya da yok olacak. Onlar da içlerine aldıkları oyuncu ve yarışmacıların performansına bağlı. Kısacası acımasız bir kapitalist düzen: Düzeni kuran belli, düzülmek için performans sergileyen belli.

Sonuç mu? Hayatımızı artık performansımız belirliyor. Performansınız yoksa cebinizde para da yoktur. Paranız yoksa nefes almanız bile düzen için zarardır. Yok oluşunuz kaçınılmazdır: Önce görünmez hâle getirilirsiniz, sonra unutulursunuz; bir köşede ölürsünüz ama kimse fark etmez—ta ki kokunuz kapitalist düzeni rahatsız edene kadar.

Kapitalizm sizi her an ölçer; çünkü ölçtüğü anda sizi mükemmel bir ham maddeye dönüştürür.

Performansın olmadığı yerde kâr yoktur; kârın olmadığı yerde insanın hiçbir anlamı yoktur.

Doğal olan—durmak, düşünmek, dinlenmek, vazgeçmek, hata yapmak, huzur aramak—kapitalizm için “verimsizlik”tir. Bu yüzden doğal olanı yok eder, yerine yapay bir makine-insan prototipi koyar. Üstelik bu makineye “özgürsün” der; ama verdiği özgürlük her an yeni bir performans talebiyle zehirlenmiştir.

Çevremize bakışımız bile değişti. Artık başkalarını insan olarak değil, birer “karşılaştırma verisi” olarak görüyoruz.

Performans dediğimiz şey insan için değil, düzen için çalışır.

Ve performansımızın olmadığı gün düzen bizi hemen yok saymaya hazırdır: Görünmez oluruz, unutuluruz, bir köşede yok oluruz. Yeter ki kokumuz kapitalist düzenin burnuna ulaşmasın.

Kapitalizm insandan önce kârı, kârdan önce verimi, verimden önce performansı düşünür.

İnsan ise bu zincirin en ucuna iliştirilmiş bir “kullanım nesnesi” olmaktan öteye geçirilemez.

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.