Galata Gazete


5 Ekim 2016 Çarşamba

Dionysos’un Çocukları

Dionysos’un Çocukları

Tiyatroya adanmış hayatlar… Tiyatroya adanmış insanlar geniş bir kavram ama yazarlarımız bunu daraltmışlar ve sadece sahne üzerine düşen tozlara isimlerini yazdırmışlardan seçkin bir oyuncu ve tiyatro yönetmeni kitaplarına konuk etmişler.  İki yazar ve bir kitap, iki tiyatro tutkunu ve konukları… Sayfalar bizi okumaya davet ediyor, çünkü daha önce yayınlanmış kitaptan kaynaklanan bir tat var gözlerimde… Bildiğimiz bir şeye, özlem ile koşar gibiyim…

Kitap alışılmışın dışında soru yanıt yerine, yazarların iç dünyaları ve konuklarının iç dünyaları sahne ışığı vurmuş ve bizler sanki sahneye bakar gibi sahnede gerçekleşmiş sohbeti okuyoruz. Elimizde ki kitap bir anlamda tiyatro sahnesi ve o sahne içinde yer almış ve halen almaya devam eden tiyatroya gönül vermiş insanların izdüşümleri. Kitap alışılmışın dışında, çünkü konukların sözlerine tarihten destek veren ve bugüne taşınan sesleri de duyuyor ve okuyoruz. Alışılmışın dışında çünkü soru soranın kendi özel iç dünyasının ve tarihinin de bizim gözümüzün içine yansıması. Hem soru sormak hem de kendi geçmişinde iz bırakan sahnelerin yeniden canlandırılması.

Bir çocukluk düşünden bugüne hiç değişmeyen heyecan ve içine sığmayan coşku…

Pınar Çekirge’yi yakından tanıyanlar bilir ne kadar heyecanlı ve yaklaştığı olaylardan nasıl bir mutluluk çıkardığını. O bir aşık, çünkü hayata hep aynı gözlük ile bakan ve o  gözlüğünü sürekli değiştiren biri değildir. En umutsuz anında bile aşkın, coşkunun ve birikiminin getirmiş olduğu olgunluk ile sevecen yaklaşması. Onun gözlüğünde her daim sihirli bir değnek vardır ve sanki Alis’in ‘harikalar dünyası’ndadır. Onun dünyasında ihanet yoktur, onun dünyasında zalimler yoktur, onun dünyasında başarısızlık yoktur. Tüm insanlar mükemmeldir ya da mükemmele yaklaşmışlardır. Çünkü öyle bir dünya ki dostluk, sevgi, hoşgörü hakimdir. Onun sanatçıları hepsi birden sevecen ile yaklaşan, her daim başarılı olmuş ve her cümleleri ile kendilerini yaşayandır. Onun naif ve güzel dünyası içinde tiyatro ayrı bir dünyadır ve o dünyada yaşadığımız çirkinliklerin hiç biri yoktur.

Fakir bir aile ya da zengin bir ailenin çocuğu tiyatro aşkı içindedir, her daim zorluklar ile karşılaşır, inançlıdır, seviyordur, aşıktır ve hedefine emin adımlar ile gider. Sonunda sahnede ailesi görür ve mutluluk gözyaşlarına bürünürler ve de çocukları ile onur duyarlar, onları yüceltirler.

Seyirciler içinde ailesini bilen çocuğun ayağı titrer, çünkü o yaşamına yön verecek en önemli sınavdır. Ya geçecek ya da tökezleyip sahnelerden uzaklaşıp başka bir meslek içinde hayatına devam edecektir. Başarı mutlaktır ve kaçınılmaz olarak o yolda sınavlardan başarılı bir şekilde geçmelidir. Fakir ya da ailesi tarafından dışlanan oyuncu adayı sınavı başarır ve artık önünde ki en büyük engel ortadan kalkar ama engellerin hepsi temizlenmez. Başarıdan başarıya koşarken bir iki tökezlenir, onlardan olması doğaldır, çünkü hayatta düşmeden büyüyen çocuk yoktur.

Her oyuncu başarılıdır aslında, çünkü sahne aldığı günlerde sahneye çıkar ve rolünü seyircilerin önünde repliklerini unutmadan hayat verir… Elbette birçoğu nefesini iyi kullanır ve sorunsuz o gece alkışlarına kavuşur, bazıları nefesini iyi kullanamaz ve nefes nefese oyunu bitirir ama o da alkışını alacaktır, çünkü seyirci emeğe saygılıdır… Önemli bir bölümü alkışlarken elbette küçük bir bölüm alkışlamadan salonu terk edecektir.  Her sahnene oyunda olur böyle şeyler, tıpkı film henüz bitmeden sinema salonu terk eden seyirci gibi. Yetişmesi gereken bir şeyi her daim vardır…

Kitabı okurken, oyuncudan oyuncuya, oyuncudan yönetmene, yönetmenden ustaya doğru, her biri kendi dünyasını anlatırken, Pınar Çekirge sohbet ettiği ile empati kurar, kendi geçmişine ve birikimine sığınırken, Yavuz Pak ise işin arka boyutunu ve tarihten günümüze taşınan izdüşümleri sığınır. Aslında tiyatro sahnesinde ve sohbetlerde söylenen sözler daha önce söylenmiştir ama bugün tekrarlanan sözler geçmiş ile aynı gibi durmuş olsa da içeriği değişmiştir. Anlamlar değişmiş ve yeni anlamları ile günümüzü kucaklamaktadır. Çünkü söz sabit değil yaşayandır. Tiyatroda durağan değil yaşayan ve sürekli değişendir. Değişimin kaçınılmaz olduğu yerde sahne üzerine düşen tozlar uçuşurken kendisilerine ait bir geçmişi ve bugünü yaşatır. O tozlar ne kadar çok sese ve alkışa şahitlik etmiştir. O şahitlik bugün Yavuz Pak gözü ile yeniden ortaya çıkarılır ve bize sunulur. Evet, oyuncu, yönetmen, tiyatrocu kendisini ifade ederken aslında o ifadenin geçmişi o kadar uzakta ki, kuyudan çıkarılması gerekliydi ve o gerekliliği Yavuz Pak yüzünün akı ile yapıyor. Bize diyor ki, sen onu sahnede görüyorsun ama o gördüğün kişi üzerine öyle bir yük almış ki, onu başarı ile sana sunuyor, onu bil ve ona göre saygı duy! Çünkü sanat denen şey güzelliğe güzelleme değil, geçmişin tüm birikimlerini bugüne taşımaktır.

Tiyatro sahnesinde usta bir oyuncu ancak çevresinde yer alan oyuncular ile ustalığını ortaya çıkarır, çevresinde ki oyuncular başarılı değilse istediği kadar usta olsun, o oyun ve sahne başarılı değildir. Ustalık, çevresinde yer alan oyuncular, objeler ile bir bütün olarak ele alındığında bir tiyatroya adanmış yüreğin ustalığı ortaya çıkar. Tiyatro tek başına ve her şeyi ben yaparım anlayışı ile olmaz, ekip işidir. Işıkçısından, sesçisine… kostümünden, sahne amirine… yardımcı oyuncudan, suflörüne… (…) Bir bütünün parçasıdır usta oyuncu, onun ustalığı içinde yer aldığı tiyatronun işleyişine kattığı iz, ses, hoşgörü ve anlayıştır. Kısaca duruşu ile usta bir oyuncu, birlikte başarıya imza atmayı bilendir… Usta oyuncular sahne değişse de, sahneye çıkar ve nefesini iyi kullanarak alkışları hak eder. Ayak oyunlarına ihtiyaç duymadan, rol peşine koşmadan, oyunları, tekstleri kendisine çeken kişi sahnede artık ustalaşmıştır. Usta oyuncu için önemli olan sahneye çıkıp sesini sahne tozlarına bırakmaktır, popüler söylemler ile usta oyuncu olunmaz… Popülizm ustalığı ortadan kaldırır. Söyledikleri ile yaşadıkları arasında tutarlı olmaktır, ustalık… Tiyatroya adanmış hayatlar’ın bu kitaptaki konukları titizlikle seçilmiş ve titizlik ile araştırılıp duygu seli içinde bize sunulmuştur. İki ustanın konukları bizim de konuğumuz olmuş, kelimeleri ile salonumuzu doldurmuştur…

Yürekten gelen her cümle bizi kucaklar, yani okuyucuyu. Bir çırpıda okuyacağınız bu kitap sizde bir iz bırakacaktır, fakat kitap bugün ki zamana göre yazılmış gibidir, gelecekte okuyacaklar için bugün yaşadığımız çalkantıyı kısaca dip notuna ihtiyaç duyar. Biz anlıyoruz, çünkü yaşıyoruz, ama kitap bugünden geleceğe bırakan not olduğuna göre gelecekte okuyacaklar bugünü bilmesi gereklidir… gelecek baskılarda yaşadığımız kaos ve girdaba dair ipuçları verilmiş olursa eleştiri hakkımı ortadan kaldırır…

Son söz diye biter birçok yazı ben de yazayım son söz: Yüreğinize sağlık…

İsmail Cem Özkan

Dionysos’un Çocukları
Tiyatroya adanmış hayatlar

Pınar Çekirge, Yavuz Pak
Opus Yayınları, Haziran 2016

ISBN: 978-605-9245-05-0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.