Galata Gazete


6 Şubat 2017 Pazartesi

Küresel oyunlarda rol değişimi!

Küresel oyunlarda rol değişimi!


Küresel arenada beklenen gerçekleşmiyor, hayat yeni rota çiziyor, çünkü liberal ekonomistlerin tahmin ettikleri küresel hukuk kuralları henüz oluşmadan kürselleşme adına yapılan tüm adımlar ulusal direniş ile karşı karşıya geldi ve kapitalizm yeni rotasını yeni bir imparatorluğun doğumuna doğru rüzgarların esmesine sebep olmaktadır.

Ulus devleti kapitalizmin can suyuydu ama bu can suyu artık sistemin içinde sistemin boğulmasına doğru evrilen bir sarmaşık olarak algılandı. Bu algı kapitalistlerin önünde başka kapıların açılmasına yol açtı. Ulus devleti içinde sermaye biriktirenler, bu sermayeleri ile haksız rekabetin koşullarının oluştuğu diğer ülkelerin sınırları içinde yayılmaya ve şirketler arası rekabet şirket birleşmesine ve uluslar arası şirketlerin doğmasına sebep oldu. Bu sürecin sonucunda ulus devletin politikasını belirleyenler kendi çıkarları için devletler arası ulusal çatışmayı aynı zamanda rekabeti de körükledi.  Bu yeni durum emperyalist politikaların feodal süreçten devralınan sömürgeci anlayışın yeni kalıplar içinde oluşmasına doğru evrildi. Sömürgeci anlayışın yerini daha kanlı ve daha acımasız bir sömürü sistemi kuruldu. Eskiden gelen miras ve yeni göz doymaz saldırgan ve her şeyi tüketmeye yönelik bu dizginlenemeyen güdü emperyalist devletler arasında rekabet ve çatışma için de zemin oluşturdu ve iki büyük savaş bu zemin üzerinde meydana geldi. 

Dünya savaşı ve kitlesel katliam ve soykırımlar olarak hayatımızın içinde yerini aldı. Bu iki büyük savaş kapitalizmin iki büyük krizini ve krizin yönetilememesi olarak ortaya çıkmış ve çözümü savaş sanayinin gelişiminde bulmuştur. Savaş sanayisi teknolojiyi ileriye taşıyan bir ivme olmasından dolayı geleneksel üretimin dışında yeni üretimin ve haksız rekabet için olması gereken teknoloji birikimi yapması için savaş yeni sistem için önemlidir. Bu sayede hem yönetmek ve yönlendirmekte olduğu hazır tüketici toplumun bireylerini meydanlarda bir birine kırdırırken diğer yandan yeni kasa yapımına ve yeni kasaların güvenliği için hukuk kuralları oluşturmaya gitmiştir. Elbette savaş çıkaranların beklentileri ile sonuçlar arasında uçurumların oluşması doğaldır, çünkü savaş çıkaran şirketler her durumda kar elde ederken aynı zamanda üretim alanların da yok olmasını getirmiştir. Düşünüldüğü gibi savaş teknolojik olarak ileriye taşırken toplumu geriye çekmiş ve var olan borsanın dağılması ile sonuçlanmıştır.

Sarmaşık ile mücadele etmek ana gövde için önemliydi, çünkü ana gövde paradır ve paranın 24 saat hiç aralıksız sürekli hareket etmesi gerekmektedir küresel dünyamız içinde. Paranın hareket alanı oluşturmuş olduğu kelebek etkisi ile iktidarlar devrilecek kadar güçlü sarmalların oluşmasına sebep olan borsa oyunları da bu sürecin parçasıydı. Borsa kapitalizmin küresel gücünün bir sembolüdür, orada şirketler yeni kurallara göre davranış sergilerken, aynı zamanda şirketler arası hukuk kurallarının da oluşma noktasıdır. Haksız rekabeti önlemek adına birçok kural orada hayat bulmuş gibi gösterilir, çünkü kuralsız rekabet tröstleşmeye ve ulus devleti yok etme ile sonuçlanacağını yaşanana süreçlerde öğrenilmiştir. Kaynakların tek elde toplanılması piyasa adına toplum toptan yok olması anlamını da içinde taşımaktadır aynı zamanda teknolojik ilerlemeyi durduran ve piyasanın kısa zamanda doyması ile sonuçlanan bir sonucu yıkıcı olabileceğini kapitalistler kısa zamanda öğrenmiş ve ona karşı önlemler almıştır. Elbette her önlemin bir de hile yolu ile aşılması da mevcuttur. Hile ile şirketler arası evlilikler yapılarak yeni şirketlerin ve piyasanın oluşmasına sebep olunmuştur.

Küreselleşme adı verilen ve liberal ekonominin nihai hedefi olan uluslararası hukuk kurallarının oluşturulması ve ticaretin denetim altında ama denetimsiz serbest piyasa koşulları içinde oluşmasını teminat altına alacak süreç sanıldığı gibi pürüzsüz değildir. O amaçla bir çok kurum oluşturulmuş ve Dünya Ticaret Örgütü bunlar içinde en önemlilerinden biridir. Bu örgüt dünyada ki sınırlardan geçecek ürünlerin kısıtlanmasına karar veren bir üst yapı işlevindedir ama bu örgüt içinde istisnai durumları da barındırmaktadır. O istisnai ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri yer almaktadır. O ülke içinde üretmiş olduğu ürünü ihtiyaç duyduğunda daha ucuza başka ülkenin üretim alanına sokmakta ve o ülkenin ekonomisinin çökmesine sebep olabilmektedir. Elbette sadece ekonomi çökmesi borsa ile olmamaktadır, üretiminin tamamı ile yok olmasına ve tek tip üretime ve yaşam biçimine insanları zorlamaktadır. Dünya Ticaret Örgütü tıpkı Birleşmiş Milletler gibi istisnai ülkelerin denetiminde ve gözetiminde serbest piyasa adı altında birkaç ülkenin şirketinin kollandığı bir yapıdır. Küreselleşme işte bunun aşılacağını vaat eden ama aksine var olan büyük uluslararası şirketlere zırh giydiren konumdadır.

Amerikan şirketlerinin çıkarı her şeyin üstündedir ve güvencesi altındadır.

Şimdi Amerika da yapılan seçimler bize başka şeylerin de olduğu ve göz ardı edilen ulus devletinin anlayışının gizliden gizliye ve üstelik liberallerin eli ile büyüdüğüne şahitlik ettik. Liberallerin ari olarak oluşturduğu yerde başka bir sarmaşık oluşmuş, (ulus devletini anımsatan ama ulus devletini çoktan aşmış bir yaban otu, ki yakında ona isim verirler.) Trump bu yeni sürecin lideri olarak karşımızda bir anda gelip oturdu. Aslında bir anda dediğime bakmayın, çünkü Reagan döneminden Bush’ların Irak’ı açık işgali ile en üst seviyeye çıkmış olan politikaların ve doktrinlerinin bir sonucu olarak karşımıza gelmiştir. Amerika içinde kapanan fabrikalar, kapanan madenler, işsizliğin işçi şehirlerini teslim aldığı ve işçi sınıfının işsizler blokuna dönüştüren bu süreç popüler söylemlerin de halk arasında taban bulmasına sebep olmuştur. İkinci dünya savaşı öncesi Almanya’da enflasyonun kontrol dışına çıkması, işsizliğin tüm şehirleri teslim alması ve toplum içinde baş gösteren huzursuzluğun sesi olan popüler söylemler ile iktidara gelen Hitler ortamından pek farkı yok gibidir. Biçimsel aynı olmasına rağmen elbette dönemin özelliklerinin karakteristik tarafını da göz ardı edemeyiz. Trump bu dönemin sermayeyi temsil eden ve sermaye sahibi bir liderdir ve kabinesini de temsilcilerden değil bizzat sermaye sahiplerinden seçmiş bir şirketin yönetim kurulu gibi bir kabine oluşturmuştur. Şirketler artık temsilcilerine kusura bakmayın demiş ve bizzat işin başlına oturmuştur. “Önce Amerika” demek aslında var olanların daha kuralsız ve daha yağmaya açık politikaların olacağı işaretini vermiştir. 

Küresel hukuk kuralları yerine Amerikan hukuk kuralları ve çıkarları belirleyici olacaktır demekteler. Ve bunu da sakınmadan açıkça ifade etmekteler. Küresel imparatorluk ve onun temsil ettiği şirketler Amerikan bayrağı altında Amerika halkı için dünyayı daha rahat yağmalayacaklar ve Amerika ceo masasında cetveller ile yeni sınırlar çizilecek ve eskilerinde düzenleme yapılacaktır. Liberal ekonominin temsilcisi konumda olan Soros ve benzerleri bu süreçte artık yeni yerleri çöp kutusunda olduğunu söylemeye bile gerek yoktur, çünkü hemen Trump ile birlikte Soros’un dünya çapında örgütlediği kurumlar faaliyet gösterdiği ülkelerin bazılarında yasa dışı ilan edilerek bir anlamda işlevsiz hale getirilmeye başlanmıştır. Sermaye çıkarında öncelik Amerikan şirketleri ve onlar ile işbirliği yapan şirketlerin olmuştur.

Soros, faaliyet gösterdiği ülkelerde yerel kültürlerin korunması ve yerelde işlenmiş kültürel cinayetler ile var olan ülkenin yüzleşmesini sağlamak olarak kendisini ifade etmiş ve sermaye için borsa düzleminde paranın özgür hareket etmesini destekleyen liberal tüm eğilimlere destek vermiştir. Kamusal üretim yerine şirketlerin üretim yapmasını ve hatta global entegrasyonu savunmuştur. Özelleştirme ve yeniden sermaye piyasası gibi oluşumları desteklemiş ve yeni borsaların kurulması için projelere destek vermiş ve kredilendirilmesi için aracı olmuştur. Trump işte bu oluşunun yerine daha kaba ve daha merkezi ve de daha ari bir yapının sözcüsü olarak iktidara gelmiştir. 

Ari üretim yapan entegre üretim alanları dünyanın her yerine yayılarak paket içinde satılan üretime dönüşüm olacağını söylemek için henüz erken bile değildir, çünkü büyük üretim alanları entegre üretim için planlanmış ve hayat bulmuştur. Ülkemizin tarımının yok olması ve sanayileşmesi bu entegre üretim yapan ari üretim alanlarının oluşması ile mümkün olmuştur. Doğal olan artık yok olmuş, doğal etiketli bazıları helal etiketli üretim sonucu ortaya çıkmış tüketim malzemeleri marketlerde ki yerini almıştır.

Küresel ticaret ari çiftliklerin oluşması anlamına gelir, ari çiftliklerde sadece para eden ürün yetiştirilir, diğer canlıların ölümü anlamına gelir. Bu da ari üretilen ürünün içinde olması gereken tüm minerallerin, vitaminlerin yok olması anlamındadır. Aslında ari çiftliklerde üretilmiş olan ne olursa olsun insan sağlığına aykırı üründür ve o ürün kutular ya da kavanozlar içinde marketlerde satılır. Markette satılan her zararlı değildir ama paketlenmiş ürün zararlıdır, çünkü ari çiftliklerde üretilmiş ve diğer canlıların yaşamasına izin verilmeyen alanlardır. Bu da Nazilerin ari ırkı yaratmasının küresel ticaret içinde hayat bulmasıdır...

Trump iktidarı sermayenin ari bir piyasa oluşturması için bir fırsat olarak ortaya gelmiştir, buna direniş de kaçınılmazdır. Yerel olanı savunan ve yerel ürün tüketenler olmakta olana karşı sessiz direnişin sadece bir parçasıdır…

Üretenler tüketici olmadığı sürece bu sistemin çıbanbaşı olmaya devam edecektir, kapitalist sistemde çıbanların daha da fazlalaşması umuduyla…

İşçi sınıfı bu yeni sürece evrensel dayanışma ve direniş ile yanıt verecektir, çünkü Amerika’da ki işçi kadar ücret talep etme hakkıdır…

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.