Galata Gazete


22 Eylül 2017 Cuma

Referandum derken…

Referandum derken…

Referandum, halkın iradesi idareye doğrudan doğruya yansımakta olup doğrudan demokrasinin güzel bir örneğidir. Referandum dikkatli başvurulması  gereken bir yoldur, çünkü oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabilecek halkın istismar edilmesine çok müsait bir yoldur. Çoğunluk haklarını savunanlar, azınlıkların haklarını referandum ile tamamı ile ortadan kaldırabilecek ve ülkeyi istibdat dönemine götürecek kadar tehlikeli yol olarak da karşımızda durmaktadır. Demokrasinin güzel örneği demokrasinin da ortadan kalkması anlamına gelebilir. Ülkemizde referandumlar özgürlükler veriliyor gibi yapılıp özgürlüklerin budanmasında kullanılan bir araca ve silaha dönderildiğini yakın tarihimizden bilmekteyiz.

Ulusların kendi kaderini tayin etme hakkının referandum ile olmasını savunanlardanım. Çünkü savaş ile kader tayin etmenin düşmanlık yaymaktan ve nefret söylemini ayrılanlar arasında yaygınlaşmasına hizmet etmekten başka işlevi yoktur, üstelik her ayrılık her iki tarafta da iki halktan yaşayanların kalması anlamına gelir, kalanların ötekileştirilmesi kadar kötü bir şey yoktur. Sonuç felakettir. Homojen olmak adına diğerlerini baskı altına almak o coğrafyaya yapılan en büyük kötülüktür. Katliamlara ve linçler davet çıkarmaktan başka işlevi yoktur. Ülkemizde nice 6-7 Eylül olayları olmuştur, olayların temelinde ayrılık ve iki devlet arasında yapılan mübadele anlaşmasının olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gereklidir.

Referandum bir kültürün geleceğini belirleme yönünde en demokratik yöntem olarak karşımızda dururken, hakim devletin referandum için ortam yaratması ve iki tarafında neden birlikte yaşam neden ayrılık konusunda halkı bilgilendirmesi için ideal ortamın oluşması için zemin hazırlaması gereklidir, ki o ne yazık ki Çekoslovakya örneği dışında hiçbir zaman gerçekleşmemiştir.

Gelişmiş demokrasi örneği olarak İngiltere ve İspanya, içinde ayrılıkçı olanlar ile mücadeleyi askeri çözümler ile aramış ve yıllar yılı bastırmış olmasına rağmen, bugün her iki devlet içinden ayrılmak isteyen haklar mevcuttur. Mevcut referandum için propaganda eşitliği için ortam hazırlama yerine jandarma operasyonları ile kendileri lehine olan yasaları uygulamaya çalışmaktadırlar.  Bir de Ortadoğu ülkesinde bunun nasıl olduğuna kısaca bakalım, çünkü liderleri gibi düşünmeyenlerin yaşama hakkının olmadığı coğrafyalarda, ayrılıklar referandum ile hiçbir zaman olmamıştır, hakim güçlerin çizdiği masa üstü sınırlar içinde yaşamaya alışmış olan haklar için demokrasi sadece batılıların konuştuğu bir terimdir.

Kürdistan, referandum ile mi kurulacak?

Irak içinde gerçekleştirilecek referandum konusunda tavrım nettir. Bir halk bir ülkeden ayrılmak istiyorsa keyfince hadi ayrılalım diyerek ayrılmaz. Onların çözmediği sorunlar vardır ve ayrılık bu konuda sorunların çözümü için bir çözüm yolu olarak görüyorlardır.

Irak içinde yapılan bir referandumda solun tavrı mazlumdan yana olmalıdır. Hakim devletin dili ile konuşmak ve bir arada yaşamayı savunmak ancak oranın gerçeğinin göz ardı etmek ve ideal toplum açısından bakmak anlamına gelir. Bir arada yaşamak için ortam varda o yüzden bir tarafın kibirliği yüzünden mi ayrılık için referandum olmaktadır?

Kim ayrılıyorsa vardır bir haklı yanı. Dışarında gazel okumak, yok iç savaş çıkar, yok bölgesel savaş çıkar korkutması ve öngörüde bulunmak dışarıda yaşayanlar için hiç bir anlamı yoktur. Hatta ırak'ta yaşayan halklara akıl vermek hiç haddine değildir, çünkü akıl vermeye kalkanlara sorarlar; kimin çıkarını savunuyorsun?

Ulus devleti bugün ve geçmişte sınıfsal karakteri ortadadır, özgür olamayacaktır. Sermayenin çıkarını savunan ve onların çıkarı yönünde karar almak ile yükümlüdür.

Ulus devletlerden hangisi bağımsız ve özgürdür?

Sorunun yanıtı nettir, çünkü ortada bağımsız ve özgür ulus devleti gerçekliği yoktur, uzun yıllardır uygulanmakta olan liberal ekonomiler ile devletler şirketlerin çıkarlarına uygun olarak değişim göstermektedir. Var olan tüm ulus devletler sermayeye hizmet etmek ile yükümlüdür, her hangi bir coğrafyada oluşacak yeni ulus devletlerde, oluşan sınırlarda sermayeye hizmet etmek ile yükümlüdür, sadece devlet mekanizmasında bürokrat ve kontrol ettikleri coğrafya değişmiş olur.

Yugoslavya dağıldı, birçok devletçik oluştu, kazançlı olan kim? Sermaye...

Her hangi bir ulus devletinde durduk yere hadi dış güçler geldi ve ayrılın dedi diyerek ayrılık mı oldu? Ayrılıkçılara ne vaat ettiler de ayrıldılar, vaat edilenlerin kaçına sahip oldular? Milyonlarca insan öldü, peki ayrılık ya da birlik bu ölümleri durdu mu?

Her ayrılıkta tedirgin olması gereken sermayedir, eğer çıkar çatışmasında yeni roller oluşuyorsa ki, Irak içinde oluşan referandum sonucunda ve başında sermayenin çıkar kavgasında değişen bir şey zaten olmayacaktır.
Geçmişte katliam yaşamış, kazanılmış hakları olan ve halan birçok konuda merkezi hükümet ile sorunu çözememiş bir bölge ayrılmak istiyorsa ayrılır, en demokratik yöntemi referandumdur. Referandum sonrası merkezi hükümet ile pazarlık süreci başlar, kimin eli güçlüyse pazarlık sürecinden kazançlı çıkar, zayıf çok zayıfsa güçlü olan savaş kartını çıkarır ama sonuçta büyük olasılıkla ayrılık olur ya da birlikte çıkarlarımız var, şimdi birlikte bu ülkede yapacak koşullar oluştu devam edelim de diyebilir...

Türkiye zaten özerk Kürdistan ile resmi ilişkisi olan ve ticari çıkarı olan bir ülkedir. Bakmayın şimdilik yüksek sesten konuşmasına, devlet olarak ya da özerk devlet olarak yürütülen ilişkilerde değişen pek bir şey olmaz, hatta devlet olması Türkiye’nin işine daha çok gelir, o zaman resmi olarak kapatın kampları rahatlıkla der, şimdi diyemez. Kapatın kamplarını ancak Irak hükümetine diyebilir, muhatap orasıdır ama onun da gücü yoktur...

“Referandumda ne olacakmış, birlikte olun!” çözüm önerisi Pir Sultan'ın idamında dostun attığı gül kadar insanın vicdanını kanatır...

Bırakın özgürlüğü hiç tatmamış halklar, özgür olacakmış umudu ile devlet kursunlar. Bırakın o halk geleceğini istediği gibi belirlesin, sizden akıl değil destek bekler... Onlardan tek beklentimiz ulus devleti mantığı içinde homojen toplum yaratmayın, çok dilli, çok dinli, çok kültürlü, insana saygılı ve doğa ile dost bir devlet yaratın! Zaten kurulacak devlette sınıfsal çatışmamız bakidir, mücadeleler sonucunda hakim sınıfın yerini emekçilerin devleti alacaktır; o zaman ayrılan her sınır zaman içinde silinecek ve sınıfsız, sınırsız, çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı, her rengin yaşayabileceği bir dünya özlemi ütopyamızda var olmaya devam edecektir. Fakat bugün yaşanan somut durumun somut tahlilinde nerede duracağımız net olmalıdır.

Akıl vermek yerine pratikte halkların kendi kaderini tayın hakkı için ortam yaratın, o zaman sizin sözünüz referandum içinde bir propaganda aracı olur. İkna ederseniz birlikte yaşarlar, ikna edemezseniz ayrılık belki daha hayırlıdır. Hiçbir halk sınırlar olsun istemez, pasaportlar ile sınırlar geçmek istemez.

Hiçbir halk mülteci olmamalı, sınırlar önünde emekçiler vize kuyruğunda olmasın…

Ortadoğu’da yaşanacak referandumdan ne sonuç çıkarsa çıksın, onu izleyen günler kanlı olmasın… Savaşlar ile yoğrulan hakların coğrafyalarında artık din savaşları, linçler, katliamlar, mülteci haklar olmasın… Medeniyetin doğduğu yerler medeniyetin nimetlerinden yararlanan, gülen yüzlerin çoğunluk olduğu bir coğrafya olması dileğimdir.


İsmail Cem Özkan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.