Galata Gazete


26 Nisan 2024 Cuma

İnatçılık güçlü olunca anlamlı olur…

İnatçılık güçlü olunca anlamlı olur…

DİSK, Taksim Meydanı konusunda inatçı bir tavır izliyor ama örgütsel gücü olmayan cılız bir yapı gerçekliği var... Şimdi güçsüz birinin inadının hiç bir harbiye kıymeti yok, yasak karşısında binasından çıkıp bir kaç metre ilerleyip, üzerine atılan gazlar ile hemen geri çekilip inadından vaz geçtiğini açıkladığı nice bir Mayıslar yaşadık...” İnadım inat, her şeye rağmen Taksim’e çıkacağım!” diyecek gücü yok...

Peki, DİSK neden böyle bir açıklama ihtiyacı duydu ve bugünlerde dillendiriyor?

Subjektif siyasi koşul olan CHP yerel seçimi kazandığı için!

Kendisini o kadar CHP ile özdeşleştirilmiş ki, CHP kazanınca kendisi kazanmış gibi hissetmiş, o devlet ideolojisi ve tarihi bakış açısı içinde bu tepkiyi vermiş...

DİSK tepkisi, algısı CHP ile ortaktır!

CHP, “hadi siz dillendirin, ben size kefil olurum” demiş!

CHP ipi ile bir yere gidilmeyeceğini her tarih bilen bilir...

Peki, CHP gibi her şeyden önce devlet, devletin çıkarı olduğu yerde söz söylenmez, adım atılmaz, askeri çözümden başka çözüm bilmem anlayışında olan ideolojik körlük neden Taksim iddiasını ortaya çıkardı?

Çünkü, AKP artık  “topal ördektir” ve onun gücünü test etmek için!

Gerçekten CHP kurmayları işçileri öne dürüp, kendisi yemeyeceği gazı, işçilere ve devrimcilere yedirip AKP'nin gücünü mü test edecek?

İşçiler örgütlü olmayınca, kimden para alıyorsa onun için çalışmaya devam edecek mi?

Elbette, patron ne derse işçi onu yapar, güçlü bir duruşu olmayınca, güçlü duruş içinde birey değil, sınıf olmak gerek... Sınıf olmanın birincil koşulu örgütlü olmaktır...

İşçi sınıfı karşısında durduğu patronun gücünden daha fazla güçlü mü?

Ona karşı direnirken diğer işçiler ile dayanışma ağı ördü mü?

Direnişi “açlık” mı kıracak, yoksa açlığa karşı “direniş ruhumu” büyütecek?

Bugün birçok işyerinde direniş var, küçük çaplı... Aynı iş kolunda olan diğer işçiler çalışırken, direniş olanlar çadır önünde yaktıkları ateş eşliğinde halay çekip, ziyaret eden hiçbir gücü olmayan sol - devrimci partiler ile fotoğraf çektiriyor...

Soru şu olmalı; işçiler direniş ateşinde hep yalnız mı kalacak, patronların insafına mı kaldılar? Birçok patron bedava reklam için işçisini direnişe çıkarıyor, sonra onlara küçük zamcık yapıp yeniden sessizce işine devam ediyor... Kısaca PR için ajansa vereceği parayı işçisine veriyor, verdiğini de zaten enflasyon alıp götürüyor, bu durumda her zaman patron kazançlı, işçi aldığı zamcık ile baş başa kalıyor...
Konuya dönelim, DİSK ve türevleri neden Taksim inadını dillendirdi bu sene de, geçen sene gibi "hadi karanfil bırakalım gidip Maltepe dolgu alanına kutlayalım!" demedi?

Güçsüz, örgütsüz, sözünün değeri olmayan bir örgüt, ne dediğinin pek önemi yoktur, sözünün arkasında durabiliyor mu?

DİSK 12 Eylül’den sonraki süreçte arkasında durduğu ve işçi sınıfına kazandırdığı başarısı olmayan bir örgüt, tek başarısı başkanlarını CHP içinde vekil yaptırmak!

Bu sene neler olacağını yaşayarak göreceğiz, çünkü gaz yemek yerine ben izlemeyi seçenlerdenim. Cumartesi günü Kazancı Yokuşuna karanfil bırakıp ölenleri anacağım... Bunu bireysel de yapabilirim, 78'liler girişimi ile de yapabilirim, bu konuda hiç sıkıntı yok, çünkü karanfil bırakmaya devlet bir şey demiyor, bir arada kitlesel olmaya izin vermiyor...

Hadi gelecek sene nerede kutlanacak 1 Mayıs çalışmasına bugünden başlayalım!

Sözünü geçirecek bir güç olunca açıklayalım isteklerimizi...

DİSK, sözünün eri olup kitlesel olarak çıkamazsa yeniden Taksim'e, niyet olarak  AKP'yi test ederken, işçi sınıfının gücünü AKP/devlet test etmiş olur...

Birilerin istekleri ile yola çıkmak yerine, kendi isteklerini dillendirip ve almak için, kavga için yola çıkmak önemlidir...

DİSK ve düzenleme kurulunun ne dediğinin hiç önemi yok, sol siyasette dergi, parti, birliklerinde niyetleri ve afişlerde iddialı sözlerinin hiç kıymeti harbiyesi yok, çünkü hepsinin gücü ortada. Yaşadığımız en yakın zamanda CHP'ye Hatay adayını bile geri adım attırma konusunda yetersiz kalmış, ırkçı bir adayın seçilmesi konusunda yetersiz kalmış bir sol siyaset kalkmış şimdi CHP'nin niyetine ve garantiliği altında Taksim diye iddialı sözler söylemesi ancak taraftarının gaz altında yiğitçe direnişi gösterir.

Çok gaz yemek Taksim için kitlesel kutlama yapmayı getirmiyor...

Çok gözaltında olmak başarı değildir...

Devrimci marşlarımızı söyleyeceğimiz, güçlü örgütlü olduğumuz gün Taksim 1 Mayıs alanı olmayı hak etmiş olur...
O güne kadar “her yer Taksim, her yer direniştir”...

Her direniş alnını Taksim'e döndürmek ve her işçiyi kucaklayan eylemler, her iş yerini bir direniş alanı yaratmak ile 1 Mayıs gerçek anlamına kavuşur...

"1 Mayıs devrime giden sadece bir yoldur" diyenler için, o yolu açmak ve oluşturmak için yapılması gerekeni yapmak düşer...

Her yer Taksim, her yer direniş!

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.