Galata Gazete


18 Kasım 2025 Salı

Kiralanan Dünya: Geleceği Bile Kiraya Veren Sistem

Kiralanan Dünya: Geleceği Bile Kiraya Veren Sistem

“Mülksüzleştirme” kavramını da kapitalistler, tıpkı birçok başka kavram gibi, sosyalistlerin elinden alıp kendi çıkarlarına uygun biçimde yeniden tanımlamayı başardılar. Bir zamanlar mülk sahibi olanların ellerindeki varlıklar çeşitli mekanizmalarla geri alınırken, bireyler giderek kiracı konumuna indirgeniyor; kirasını ödeyemeyenler ise icralık hâle sürükleniyor.

Geçmişte bir bilgisayar satın aldığınızda, yazılımların kullanım hakkını bir kez alır ve neredeyse “ömre yayılan” bir süre boyunca özgürce kullanabilirdiniz. Yeni versiyonlar çıktığında bunlar bir seçenekti; mülkiyetin kendisi ise tartışmasız biçimde satın alan bireye aitti. Ancak zamanla bu düzen değişti. Yazılımlar artık “sahip olunacak ürünler” olmaktan çıkıp “süreli kullanım” hakkına dönüştürüldü. Abonelik modeli, mülkiyetin yerini tamamen aldı; kalıcı kullanım hakkının yerini “kiralanmış işlevsellik” aldı.

Bu dönüşüm yalnızca dijital ürünlerde kalmadı. Ulaşım sektöründe bile aynı mantığın işletilmeye başladığını gördük. Eskiden uçak biletlerinde “last minute” vardı; son dakikada en ucuza uçma imkânı. Bugün ise tam tersine, en son biletini alan en pahalı uçan yolcudur. Havayolu şirketleri, kendilerine ihtiyaç duyan yolcunun yerine, uçmak zorunda olan yolcuya yöneldi. Uçuş boyunca koltuğu size kiralıyorlar; seyahat bittiği an o koltuk artık bir başkasının oluyor.

Böylece dünyaya gelen her birey, kapitalist sistem açısından muhtaç, sürekli borçlandırılabilir ve kiraya mahkûm bir müşteri hâline getiriliyor. Mülk edinmek yerine kiralamak dayatılıyor; ömrünüz sona erdiğinde de “sahip olduğunuz” şeyleri yakınlarınıza devretme imkânınız giderek azalıyor. Bu sürecin doğal sonucu, miras kavramının aşınması—hatta uzun vadede tamamen ortadan kalkması—olacaktır.

Çocukluğumda oynadığım “Monopoly” oyununu hatırlıyorum. Bu oyunda en avantajlı olan, aslında en çok parası olan değil; kontrol edebildiği alanlar üzerinden kullanım hakkı için bedel talep edebilen oyuncuydu. Oyunun sonunda mutlaka biri kazanır ve o kişi oyunun “tröstü” hâline gelirdi. Tröst her şeyi belirler, hâkimiyet kurar; parası bitip kirayı ödeyemeyen oyuncu oyundan çekilmek zorunda kalırdı. Geriye kalanlarla oyun devam ederdi. En çok parası ve mülkü olan, yani tröstleşmiş oyuncu, oyunun mutlak hâkimi olurdu. Kapitalizm ise bugün, küreselleşme adı altında tam anlamıyla tröstleşme sürecine girmiş durumdadır. Sonuçta, oyundan çıkan için mülkiyet fiilen ortadan kalkar.

Kapitalist düzenin bugünkü biçimi, mülksüzleştirmeyi yeni bir seviyeye taşıdı. En zengin olanın toprağını, alanını, sahip olduğu imkânları ancak parası yetenlerin kullanabildiği bir düzende; mülksüzlerin sığınacağı son yer çöplükler olacaktır. En sonunda nefes alıp verenlerin ekmeklerini kazanabileceği tek alan, sistemin dışına itilmişlerin birbirine tutunduğu o çöplükler kalacaktır. Kapitalizm, sadece mülkü değil, geleceği dahi kiralanabilir bir hizmete dönüştürmektedir.

Ancak tarih bize gösterir ki her tröst, her sermaye birikimi, bir noktadan sonra kendi çelişkilerinin altında ezilir. Kapitalizm, mülkiyeti tekelleştirdikçe; mülksüzlerin sayısını, öfkesini ve örgütlü gücünü de büyütür. Bugün çöplüklere itilmiş gibi görünenler, aslında yarının yeni dünyanın kurucu sınıfıdır. Çünkü üretimin gerçek taşıyıcısı mülksüzlerdir; mülkiyet tröstlerin elinde birikir, fakat yaratılan değer onların değil, çalışan milyonların emeğinin ürünüdür.

Ve bir gün, kiralanmış hayatların zincirine vurduğu bu kitleler, kendi ortak çıkarlarının bilincine vardığında, tröstlerin üstüne kurduğu iktidarı süpürüp atacak güce sahip olacaktır. Kapitalizmin sonunu hazırlayacak olan şey, işte bu büyüyen çelişkidir: Bir yanda her şeyi kontrol ettiğini sanan azınlık, diğer yanda her şeyi üreten ama hiçbir şeye sahip olmayan çoğunluk.

Sonunda o çöplükler, sistemin dışına atılanların değil; sistemin kendisinin çürüme alanı hâline gelecektir. Mülksüzler, bir kez ayağa kalktığında, kiraya mahkûm edilmiş bir dünyayı değil; ortak emeğin ortak mülkiyetini temel alan yeni bir toplumu kuracaktır. Ve gerçek gelecek, işte o gün kiralanmaktan çıkıp yeniden halka ait olacaktır.

 

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.