Kiralanan Dünya: Geleceği Bile Kiraya Veren Sistem
“Mülksüzleştirme” kavramını da kapitalistler, tıpkı birçok
başka kavram gibi, sosyalistlerin elinden alıp kendi çıkarlarına uygun biçimde
yeniden tanımlamayı başardılar. Bir zamanlar mülk sahibi olanların ellerindeki
varlıklar çeşitli mekanizmalarla geri alınırken, bireyler giderek kiracı
konumuna indirgeniyor; kirasını ödeyemeyenler ise icralık hâle sürükleniyor.
Geçmişte bir bilgisayar satın aldığınızda, yazılımların
kullanım hakkını bir kez alır ve neredeyse “ömre yayılan” bir süre boyunca
özgürce kullanabilirdiniz. Yeni versiyonlar çıktığında bunlar bir seçenekti;
mülkiyetin kendisi ise tartışmasız biçimde satın alan bireye aitti. Ancak
zamanla bu düzen değişti. Yazılımlar artık “sahip olunacak ürünler” olmaktan
çıkıp “süreli kullanım” hakkına dönüştürüldü. Abonelik modeli, mülkiyetin
yerini tamamen aldı; kalıcı kullanım hakkının yerini “kiralanmış işlevsellik”
aldı.
Bu dönüşüm yalnızca dijital ürünlerde kalmadı. Ulaşım
sektöründe bile aynı mantığın işletilmeye başladığını gördük. Eskiden uçak
biletlerinde “last minute” vardı; son dakikada en ucuza uçma imkânı. Bugün ise
tam tersine, en son biletini alan en pahalı uçan yolcudur. Havayolu şirketleri,
kendilerine ihtiyaç duyan yolcunun yerine, uçmak zorunda olan yolcuya yöneldi.
Uçuş boyunca koltuğu size kiralıyorlar; seyahat bittiği an o koltuk artık bir
başkasının oluyor.
Böylece dünyaya gelen her birey, kapitalist sistem açısından
muhtaç, sürekli borçlandırılabilir ve kiraya mahkûm bir müşteri hâline
getiriliyor. Mülk edinmek yerine kiralamak dayatılıyor; ömrünüz sona erdiğinde
de “sahip olduğunuz” şeyleri yakınlarınıza devretme imkânınız giderek azalıyor.
Bu sürecin doğal sonucu, miras kavramının aşınması—hatta uzun vadede tamamen
ortadan kalkması—olacaktır.
Çocukluğumda oynadığım “Monopoly” oyununu hatırlıyorum. Bu
oyunda en avantajlı olan, aslında en çok parası olan değil; kontrol edebildiği
alanlar üzerinden kullanım hakkı için bedel talep edebilen oyuncuydu. Oyunun
sonunda mutlaka biri kazanır ve o kişi oyunun “tröstü” hâline gelirdi. Tröst
her şeyi belirler, hâkimiyet kurar; parası bitip kirayı ödeyemeyen oyuncu
oyundan çekilmek zorunda kalırdı. Geriye kalanlarla oyun devam ederdi. En çok
parası ve mülkü olan, yani tröstleşmiş oyuncu, oyunun mutlak hâkimi olurdu.
Kapitalizm ise bugün, küreselleşme adı altında tam anlamıyla tröstleşme
sürecine girmiş durumdadır. Sonuçta, oyundan çıkan için mülkiyet fiilen ortadan
kalkar.
Kapitalist düzenin bugünkü biçimi, mülksüzleştirmeyi yeni
bir seviyeye taşıdı. En zengin olanın toprağını, alanını, sahip olduğu imkânları
ancak parası yetenlerin kullanabildiği bir düzende; mülksüzlerin sığınacağı son
yer çöplükler olacaktır. En sonunda nefes alıp verenlerin ekmeklerini
kazanabileceği tek alan, sistemin dışına itilmişlerin birbirine tutunduğu o
çöplükler kalacaktır. Kapitalizm, sadece mülkü değil, geleceği dahi
kiralanabilir bir hizmete dönüştürmektedir.
Ancak tarih bize gösterir ki her tröst, her sermaye
birikimi, bir noktadan sonra kendi çelişkilerinin altında ezilir. Kapitalizm,
mülkiyeti tekelleştirdikçe; mülksüzlerin sayısını, öfkesini ve örgütlü gücünü
de büyütür. Bugün çöplüklere itilmiş gibi görünenler, aslında yarının yeni
dünyanın kurucu sınıfıdır. Çünkü üretimin gerçek taşıyıcısı mülksüzlerdir;
mülkiyet tröstlerin elinde birikir, fakat yaratılan değer onların değil,
çalışan milyonların emeğinin ürünüdür.
Ve bir gün, kiralanmış hayatların zincirine vurduğu bu
kitleler, kendi ortak çıkarlarının bilincine vardığında, tröstlerin üstüne
kurduğu iktidarı süpürüp atacak güce sahip olacaktır. Kapitalizmin sonunu
hazırlayacak olan şey, işte bu büyüyen çelişkidir: Bir yanda her şeyi kontrol
ettiğini sanan azınlık, diğer yanda her şeyi üreten ama hiçbir şeye sahip
olmayan çoğunluk.
Sonunda o çöplükler, sistemin dışına atılanların değil;
sistemin kendisinin çürüme alanı hâline gelecektir. Mülksüzler, bir kez ayağa
kalktığında, kiraya mahkûm edilmiş bir dünyayı değil; ortak emeğin ortak
mülkiyetini temel alan yeni bir toplumu kuracaktır. Ve gerçek gelecek, işte o
gün kiralanmaktan çıkıp yeniden halka ait olacaktır.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.