Galata Gazete


19 Ağustos 2015 Çarşamba

Yuvarla gitsin!

Yuvarla gitsin!


Köşeli ve kesin sonuç bildiren cümleler 12 Eylül’den sonra pek görülmedi, sanırım bunda en önemli etken yenilgidir. O güne kadar söyledikleri ne varsa yenilgi ile çürümüş ve hayatta karşılığı pratikte olmadığı içindir. O günlerden ders alanlar ondan sonra köşeli cümle kurmak yerine yuvarlayarak cümleler kurmuş ve belirsiz bir geleceğin bulanıklığı içinde her cümle birden fazla anlama gelecek şekilde kelimeler cümle içinde düzenlenmeye özen gösterilmiştir.

12 Eylül’ün ilk yıllarında bu işte en çok daha sonraları liberal adını alacak arabesk sol yazarlar başarılı olacaktır. Kül tablalarında biriken sigara ve külleri ile sola çakan romanlar piyasada en çok satan kitaplar listesinde yerini alırken, gelmekte olanın da ilk habercisidir. O liberal yazarlar ileri ki dönemde iktidarın daha da güçlenmesi için yedek değnek olmaktan öte işlere isimlerini yazacaktı. O yazarlar aynı zamanda bir çok yenilmiş ve yenilgiyi ruhuna kadar işleyenler içinde örnek insanlar olacak ve onlar hakkında konuşanlar ile kavgaya kadar götürecek savunma içinde olacaklardı. Taraf olmayan bertaraf olur!

Yenilgi, keskin ve karar belirten cümleleri ortadan kaldırmak ile yetinmemiş, her cümleyi yuvala gitsin, çünkü yuvarlak cümlede önemli olan cümleyi okuyan ve duyanın bulunduğu konuma göre anlam yüklemesi ve öyle anlamasıdır. Bu durumda kimse itiraz edemeyeceğine göre her daim haklı ve ben daha önce söylemiştim hakkını içinde barındıran bir doğruluk gizlidir.

İktidar mücadelesi yapanlar artık iktidardan çok uzakta ve hayat kavgasında ayakta kalma mücadelesi içindedir. Ayakta kalabilmek için müritlerin olması gerektiğini en kısa sürede öğrenecekler ve siyaset; çalışmadan yaşama sanatı diyerek o müritlerin yarattığı olanaklar içinde yaşamaya alışılacaktı. Kaybedeceği şeyi olanlar ellerindekini kaybetmemek için her türlü özveri gösterecek ve o özveri sonuçta yuvarlak cümlelerin ne kadar hayatta karşılığı olduğunu pratikte öğrenilecekti. Kaybedeceği olanlar elerlinde olan olanakları yok olmasın diye renkten renge ve biçimden biçime geçerken, bu değişimin de teorisini yapmadan duramayacaklardı. Her insan ayağından asılacağı liberal ekonomi içinde yaşamıyor muydu, somut duruma uygun somut yaşam biçimi.

Yuvarla gitsin kavramı istatistik rakamları ve banka hesaplarında ortaya çıkan bir durum değildir, yuvarla gitsin yaşamın dayatması sonucunda kanıksanmış bir şeydir artık. Huzurlu olmak için, çatışmadan uzak durmak adına yuvarla gitsin! Çıkarlar için kendilerine konum belirleyenler en az risksiz olanı seçmek ile meşgul olurken, başkalarının emeği üzerinden kendilerine nasıl rant elde edeceklerini yuvarlak cümleler kurarken, yuvarlanırken zeminde yeni limanlar bulacaklardı. O liman adı konulmamış savaşın masa başında muhatap olarak oturan gücüdür. O güç etrafında bulunmak hem geçmiş ile tamamı ile kopmadan, hem de iktidar koltuğunun vereceği yeni olanaklar içinde hayat kavgasında ve adam yerine konulacağı, sözünün medya yer alacağı bir yeni zemin oluşturuyordu. O zemin üzerinden kurulan her cümle başkasının emeği üzerinden kahramanlık söylemi, büyüklük ve haklılık barındıran geçmişin destansı mirasını taşıyor. Geçmişin mirası para ediyordu, bir masanın etrafında bulunan sandalyede oturma hakkını veriyordu. Masa etrafında bulunan sandalyeye oturanın artık geçim derdi yoktur, o sandalyeyi kaybetmemek için güçlü olanın gölgesinden her türlü cümleyi yuvarlayarak kullanacaktır. Katılamadığı yerleri bile karşı çıkmadan ağzının içinden yuvarlayarak konuşurken, rakı masasında keskin cümle kurmaktan çekinmiyorlardı. Zaman zaman yuvarlak cümle kurmadıkları an, akşamdan kalmanın bırakmış olduğu etkidir ve en kısa zamanda o keskin cümlelerin kesik tarafları törpülenerek yeni anlamlar yüklenecektir.

Geçmişte dergilerden kopmalar olur, yeni dergiler çıkarılır ve her dergi bir örgüt olurdu. Günümüzde dergiler yerini yasal partiler almış. Her partiden ayrılan yeni parti kuruyor. Her ayrılık aslında yuvarlak olarak kurulan stratejilerin kişilerdeki yansımasıdır. Çünkü her grup kendisine göre anlamlar yüklediği cümlenin pratik sonucunda yaşadığı hayal kırıklığının bir izdüşümüdür. Her ayrılık hayal kırıklığının sesli olarak ifadesidir. Doğru şeyler söyledik ama diye başlayan her cümle aslında o cümlenin ne kadar muğlak ve değişik anlamlar yüklü olduğunu kanıtlar.

Köşeli cümle kuramayan sol, en son sanırım ‘devrim hemen şimdi!’ gibi iddialı bir cümle kurdu. O cümle fazla uzun yaşayamadan buharlaştı gitti, yerine daha suya sabuna dokunmadan temiz kalma cümleler havalarda uçuşacaktır. Her grup durduğu yere hep haklıdır ve en doğruyu kendisi söylemektedir ama …

12 Eylül öncesi cümleler gibi saflar netti, kim nerede durduğu belliydi, olaylarda at izi, it izine karışmıyordu. Kimin ne yaptığı olay sonucuna bakılarak söylenebiliyordu. Bugün hangi olayı araştırırsanız araştırın kesin kanaat vermek çok zordur. Bu durumun farkına varanlar bir olayda imzaları olmasını istiyorlarsa tetikçiyi yakalatarak medya önüne çıkarıyorlar. Her cinayetin her daim haklı olduğunu gören tarafı vardır ve o taraftan olanlar kahramanları ile övünürken, öleni her daim suçlu çıkarmaya uğraşır, çünkü bu ülkede kader kurbanı kavramı vardır ve kader kavramı en yuvarlak kelimedir. 

Bu ülkenin bu kadar karışmasının tek sebebi yoktur ama sebeplerden biri siyasetçilerin ve liberal aydınların yuvarlak cümle kurup, duruş noktasına göre anlam değiştiren cümlelerdir... Her kesim çıkarına uygun şekilde cümleye anlam yüklemiş ve beklentisini o şekilde büyütmüştür. Artık bu yuvarlak cümlelerin yaratmış olduğu beklentinin de sonuna geldik, gerçek niyetler daha çıplak olarak kanlı bir şekilde bize dönüyor...

İsmail Cem Özkan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.