Galata Gazete


4 Haziran 2019 Salı

Kadın pasif olmamalı aile ilişkisi içinde


Kadın pasif olmamalı aile ilişkisi içinde

Eskiden anaların baş bağlaması ile bugünün kadının baş bağlaması arasında uçurum kadar fark var, şimdi hava geçmesin diyerek sanırım başlar daha sıkı bağlı, her türlü düşme tehlikesini ortadan kaldıracak kadar güvenlik alınmış şekilde ve biçimde bağlanmış...

Her bağlama ve kullanılan kumaşın rengi, dokuması bir cemaatı temsil eder halde kategorize edilmiş... Kadın propaganda aracına dönderilmiş bir anlamda kıyafeti ile birlikte… Kadının kıyafetine bak, hangi cemaate üye olduğunu bilenler hemen çıkarır…

Kadın bu şekilde birer propaganda aracına elbette ilk defa sokulmuş olmuyor, tarih boyunca kadın birer propaganda aracı olmuş ve ona göre mezhepler, kültürler kendilerini belirlemiş, kendisini diğerlerinden ayırarak bir anlamda koruma ve güven altına almışlar…

Kılık, kıyafet ile kadını belirli kalıplar içine sokarken erkek egemenliğinde ki cemaat, aslında kadının kendisini ifade etmesini ve özgür davranmasını da ortadan kaldırarak bir anlamda köle yapmış oluyor. Kadının söz, yetki mekanizmasında yeri yok ama cemaatın da devamı için vazgeçilmezidir. (elbette bazı toplumlarda dominant kadın figürleri olmuştur ama görüntüde erkek her zaman dominant kadın aile yapısında da erkeğin arkasındadır… Gücünü erkeğini kontrol edebilmesinden alır...)  

Kadının kontrol altında alınarak kafes içinde özgür davranmasının klasik söylem ile cariye adı verilir... Cariyeler ile savaş ganimeti olarak ortaya çıkmaz, para verilerek satın alınma yöntemi ile de olabilir, bazı kültürlerde kardeş karşılığında verilen kardeştir. Değişim aracı da olsa kadının konumu köle gibidir, söz hakkı yoktur, kaderine boyun eğmek ile yükümlüdür.

Her aile içinde bir köle olması normal mi?

Elbette değil!

Kadını özgür olmayan aile yapısı içinde demokrasi ve insan hakları kavramları olmaz, orada söz hakkı göreceli ve dışarıya yansıyacak şekilde erkektedir...

Erkek hakimi olduğu aile yapısında birinin ben devrimciyim, ilericiyim deme şansı var mı, bana sorarsanız yok, çünkü en azından kendi ailesi içinde kadına tam değer vermeyen bir bireyin ilericiliği ve devrimciliği bir noktaya kadardır, ondan sonra ondan demokrasi, özgürlük yeni yaşam gibi lafların altı boş kalır…

Kendi ailesi içinde bir kölenin varlığı ve o kölenin özgürleşmesi için gönüllü olarak kapanan kadının bilinç düzeyini yükseltememiş bir bireyin ilericiliği ne yazık ki sözde olmaktan öteye geçmediği için aslında solun perişan, dağınık ve kendine güvensizliğinin de kaynağı olduğunu düşünüyorum.

Kendi ailesini ve çevresini değiştiremeyenin ve toplumun geri yönde değişimi durduramayanın ilerici olması bana sadece bireyin kendisini kandırmasından başka bir şey değildir...

Bugün çevremize bakıyoruz, umut arıyoruz. Elimizde olmayan veriler ile tahminlerde bulunuyoruz. Elde veriler olmayınca tasarladığımız doğruların büyük bölümü doğru olmadığı, toplumsal olayların beklentilerin değil de beklenilmeyenin cereyan ettiğine şahitlik ettik.  Kısaca solun yapmış olduğu tahminlerin büyük bölümünün tutmamasının arkasında en büyük neden kendi çevresini değiştirmek yerine ütopya peşinden koşarken kendi gerçekliğinden kopmasıdır…

Her aile içinde bir propaganda aracı gibi duran gönüllü kadın figürü vardır. Ona neden kapandığı konusunda soru dahi sormazsınız, o inanmıştır ve kapanmıştır ama kime hizmet ettiği, mahalle baskısı kurduğunu dahi anlatamazsınız, çünkü kadının kıyafetine karışmak kadının özgürlük alanına müdahaledir… Geçmişte el ele tutuşup türbana özgürlük diye bağıranlar, imza kampanyalarına gönüllü imza verenler bugün kadının etek boyu ile uğraşanlar karşısında sessiz kalmalarını hangi matematik denklemi, algoritması açıklar?

Harriet Tumban 1849 yılında köle kadınları kurmak için örgüt kurmuş ve başarılı da olmuş. Zaman içinde ona sormuşlar “köle kadınları/ erkekleri kurtarmak için en zor adım nedir?” Diye, derinden iç çekmiş ve “bir köleyi köle olmadığına ikna etmek” yaşanmış tarihten ders almayanlar, tarihi birer kitap olarak görenler geleceği kucaklaması ve değiştirmesi şansı yoktur. Eğer tarihten ders alabilmiş olsaydık bugün yaşadıklarımızı yaşamayacaktık belki de…

Kadınlar istibdat devrinde bile mücadele etmiş ve örgütlenmişler, onların mücadelesini yok sayan ve her şeyin yukarıdan aşağıya verildiği yalanı ile bugüne bakarsanız pasif ve gönüllü kapanan kadın figürünün her aileden çıkması anlam kazanır… Kadını pasifize eden her tülü toplumsal ilişki bizi geriye taşımaya devam edecektir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.