Galata Gazete


16 Ağustos 2024 Cuma

Harun düştü usuma...

Harun düştü usuma...

 

Yıllar yıllar öncesiydi... İlk karikatür sergimi açmak için Side’yi seçmiştim. Side bereket tanrısının elinde tuttuğu nardır... Yani berekettir... İlk adımı Side’de atacaktım… Oranın müze müdürü aracılığı ile sergi açmak için elimde karikatürlerim, diğer elimde yarın dergisi arka kapağında Harun Karadeniz...

O dönemde tek çıkan sol gençlik dergisi Yarın...

Dayanışma kaçınılmazdır, gittim dergiden bir koli dergi aldım ve çıktım yola... Sergiyi açtım, yarın dergisini de satıyorum... Karikatürümü yabancılar alıyor, çok ucuz onlar için, ticareti bilmiyorum ben üretendim, satan değil…

Hala da üretiyorum hala da satışı öğrenemedim...

Harun Karadeniz derginin arka kapağında ve jandarma sergiyi bastı... Karikatürler ortalığa saçtılar, dergiler elden ele, ee daha 12 Eylül rüzgarı hala sert esiyor… Neyse apar topar toparladım ve kaçtım sergi yerinden, çünkü bir de jandarma, dal falan işleri ile uğraşmamak gerek...

Dergileri kurtardım diye anımsıyorum ama soluğu Ankara’da aldım... Soruşturma açılması kaçınılmazdı diye düşünüyorum ama Harun Karadeniz benim 12 Eylül sonrası ilk korsan eylemim oldu, çünkü dergileri orada satışa sunduğumu müze müdür bilmiyordu...

Yıllar sonra evim ve yolum onun mezarının olduğu Karacaahmet Mezarlığının yanına düştü... Her geçişte onun oradan mezarlığına uğrar yaban otları temizlerdim. Yolun kenarında duvar ile sırt sırta, Allahtan yol açacağız diye onun mezarının üzerinden yol geçirmemişlerdi.

Yaşamı tam sınırdan kurtaramadı ama mezarı tam sınırdan kurtarmış...

Yıllarca her geçişimde saygılarımı oradan sundum...

Sonra ne mi oldu, Çetin Uygur ile tanıştım. Çetin Uygur onun yoldaşı... Çetin abiye hep sordum ama o hep anlatmaktan kaçındı, yazdık be dedi, anlatacak bir şey yok…

Şimdi Çetin abi de hiç bir şey anlatamaz, o da hafızasını kaybetti...

Yaşamdan, insanların arasından çekildi nefes alırken girdi bir odaya, yalnızlığını yaşıyor... Sorarım dostlara ara ara Kartal’a gittiğimde... Arayan soran var mıdır diye, çekilmiştir artık yoktur, tarihe kaldı hepsi…

Harun Karadeniz benim örnek aldığım güzel insanlardandır...

12 Eylül öncesi parçalı gençlik, her parçanın kahramanları vardı… Benim kahramanım Mahir Çayan’dı... Sonra Deniz oldu, sonra öğrendikçe hepsi olmaya başladı, sonra evimize gidip gelenler, sonra aramızdan ayrılanlar, sonra duvar yazılarında isimlerini geçirdiğimiz ama hep isminin arkasından ölümsüzdür, mücadelemizde yaşıyor dediklerimiz...

Sonra mücadele ortadan kalktı, onlarda tıpkı çetin abi gibi bir odaya kapatıldı, hayattan kopardılar ve o odaya gidip gelenlere sorar olduk, Mamak türküleri, samsun asfaltı, kömür deposu derken zaman akıp geçti, o odadan çıkıp gelenler oldu…

Alime Mitap için sergi yaptık karanfillerin boynunu koparıp sergi defterinin yanına koymuştum... Sembolikti...

Odaya kapananlardan yaşama dönenler oldu ama artık hiçbir eskisi gibi kahramanım değildi, mücadele mi sonlanmıştı yoksa hepten mi değişmişti?

Harun Karadeniz, Çetin Uygur... İki kahramanım yıllar sonra bir yazıda birleşti...

Harun'u anan paylaşımlar gördüm sosyal medyada, küçük bir grup bayrağını almış mezarına gitmiş... Küçük de olsa umudum hala filiz olarak durur, neden filizler ağaç olamaz???

 

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.