Galata Gazete


15 Şubat 2025 Cumartesi

Dr. Şefik Hüsnü'nün kulağını çınlattık...

Dr. Şefik Hüsnü'nün kulağını çınlattık...

"Potansiyel şüphelilerin" olduğu bir toplantı ile Dr. Şefik Hüsnü ve Akaretler'de yapılan kongrenin tarihi önemi açısından 15 Şubat 2025, yani yüzüncü yılında Akaretler Kongresi konusunda İstanbul’da yapılan toplantısında dinledik.

Komünist Parti kuruluşu…

Türkiye Komünist Fırkası (TKF) 10 Eylül 1920’de Bakü’de kuruldu. 28/29 Ocak 1921 gecesinde Trabzon açıklarında partinin kurucularından Mustafa Suphi ve yoldaşları Karadeniz’de öldürüldü. İlk kurulan parti henüz kendisini anlatmasına fırsat veremeden Karadeniz sularında boğuldu; ölenler sadece kurucuları değil, aynı zamanda partidir.

Bakü’de kurulan bağımsız benzer bir parti kurma işi Ankara’da gerçekleşmektedir.

7 Aralık 1920'de Ankara'da Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası'nın (THİF) adında Moskova'dan gelen Komintern temsilcilerinin katılımıyla kurulur ve kısa süre sonra Çerkes Ethem ayaklanması bahane edilerek başlayan operasyonlar sonucunda 2 Şubat 1921'de kapanma kararı alır. Bir yıl sonra Paris Komünü konusunda yapılan bir toplantıda alınan karar ile 18 Mart 1922'de yeniden faaliyete geçer. 12 Eylül 1922 günü Komintern üyeleri kongreye katıldığı gerekçesiyle Kemalist idare tarafından kapatılma kararı alınır ve üyeleri tutuklanır.

Bundan tam 100 yıl önce, 15 Şubat 1925'te, İstanbul’un Akaretler semtinde bir evde toplanan bir grup insan, Türkiye'nin en tartışmalı ve en çok baskı gören siyasi hareketlerinden birinin tarihsel devamlılığı olan siyasi bir hareketin temelini atıyordu. TKP adında partinin kuruluş bildirisi kaleme alınır. Takrir-i Sükun Kanunu (4 Mart 1925) çıkınca tüm TKP üyesi olanlar tutuklanır, davalar açılır. Buraya kadar olan süreçte TKP'nin kabul edilmiş programı yoktur. TKP programı yoktur, çünkü o program Komintern'e sunulması ve oradan gelen uyarılara göre yeniden düzenlenerek onaylanması gereklidir. O gün gerçekleşen toplantının somut karşılığı günümüz diliyle “Türkiye Komünist Parti - İnşa Örgütü” diyebiliriz.

Tutuklamalar, cadı avı ve parti içinde çekişmeler bu programın sunumunu engellemiştir. Resmi olarak TKP, programı ile birlikte İnkılap Yolu dergisinin (Temmuz 1930) çıkarılması ile programını yayınlayarak kuruluşunu tamamlar.

Bir siyasi parti için devamlılık esastır; arada kopukluk varsa orada yaşanan süreç geçmişten kopuşu ve yeniden oluşumu ifade eder. Dr. Şefik Hüsnü kimliği ve kişiliği çerçevesinde TKP devamlılığa ve bir örgüt gibi davranmayı ortaya çıkarmıştır.

Bugün TKP nerede başladı diye sorulduğunda Bakü deriz; evet, manevi olarak orası başlangıç sayılır ama arada Ankara olmuş olmasına rağmen bana göre TKP, Dr. Şefik Hüsnü'nün evinde toplanan kongre ile başlamış ve bugüne kadar ulaşmış olduğunu düşünüyorum.

Kitlesel TKP ya da yurt içinde daha görünür olmasını sağlayan kırılma süreci 23 Mayıs 1973 günü Zeki Baştımar’ın görevden alınması ve yerine İsmail Bilen'in atanmasıdır. Bu atamada Aram Pehlivanyan, İsmail Bilen kadar etkilidir. Bundan sonraki süreç genel olarak bilinen kabul edilmektedir.

Kuruluşu genelde iç tartışmalar, Komintern ile iletişim, Komintern sonrası süreç ve Sovyetler Birliği'nin TKP'den beklentisi ve o beklentiye cevap arayışları ile geçmiş olmasının etkisi bir yana, Kemalizm'in acımasız bir şekilde komünistlerin üzerine gitmesi, en ufak örgütlülüğü zorla bastırmasının da etkisi büyüktür. TKP, Kemalizm konusunda her zaman ikili görüşü olacaktır; birincisi Sovyet çıkarı açısından bakış, ikincisi Kemalizmin kendi üstleri üzerine operasyonu.

Çelişkiler, komünistlerin bir arada olması ve değişik görüşlerin ortaya çıkışı ve sönümlenmesi, acımasızca ezilen komünistler bir de içte acımasızca mücadeleye sahne olmaktadır.

Dr. Şefik Hüsnü hayatı anlatılırken bir ömre ne kadar çok değişik öykü sığdırmış olduğunu düşündüm. İyi bir eğitimden geçmiş, birden fazla dil bilen, yurt dışı deneyimini boşa geçirmemiş biri ideali için ülkenin en çok tepki çeken örgütünü kurmuş, tüm baskıları göze almış, devletten gelen baskılar yanında yoldaşlarından gelen karalamalar ile uğraşmış… Köklü bir aileden, iyi eğitim almış olduğu bile kendisine sanki suçluymuş gibi uluslararası örgütte (Komintern) de kendisine karşı iktidar kavgasında kullanılmış ve ona rağmen bildiği doğruları yazmaktan çekinmeyen, parti disiplini içinde Kominternli yıllarda Komintern kararlarına uyumlu davranmış bir Marksist yaşam...

Bir komünistin hayatı bir siyasi partinin kuruluşunun tarihini paralel olarak görebiliriz. Elbette bu yazıda bahsetmediğim işgal altında kurulan ve aydın çevre içinde tanımlanan Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası (TİÇSF) ve TKP’nin ilk nüvesinin orada filizlendiği gerçeğini göz ardı etmemek gereklidir. Aynı dönemde Rumların, Yahudilerin ve Balkanlarda gelişen komünist hareketler ve Bulgar komünistlerin etkisi bu yazının konusu içinde değildir.

1951 Tevkifatından dolayı Manisa’da sürgün hayatı yaşarken, 22 Mayıs 1954 yılında Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nden alınan bir karar ile çıkarıldı. Sürgün cezası bitip 1957'de tahliye olmasından bir süre sonra, 7 Nisan 1959'da Manisa'da öldü.

Mezar taşı üzerine yazılı olan rakamların arasındaki o küçük çizgi, üzerinde bir hayatı taşır. O hayat içinde çileyi de gördü; doğruları söyleyememe, gördüğünü, düşündüğünü tam açıklayamamadan kaynaklı acılar çektiği düşünüyorum. Düşündüğü gibi yaşayamadı ama ona bırakılan alan içinde kendi hayallerini gerçekleştirmek için hep mücadele etti, hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadı… Gazete, dergi çıkardı, parti kurdu, gizli, kapalı kapılar yerine yasal zeminde ve açıktan mücadele yolunu seçti. Gerek yurt dışında gerek yurt içinde mücadelesini bir Marksist nasıl davranması gerekirse öyle davrandı ve tercihlerini o yönde kullandı.

Bakü bir başlangıç değil, sonuçtur. O sonucu doğuran ise Meşrutiyet’in ilanından sonra gelişen siyasi hareketler ve o hareketlerin bireyler üzerine yansımasıdır. Bir köşe yazısı ya da blog yazısı içinde ancak genel başlıklar içinde geçilen her konu, aslında bir araştırma konusu olabilir. Her bir cümle yaşanmışlıkların, mücadelelerinin ortaya çıkardığı öyküsünün en kaba hali ile izdüşümüdür. 

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.