Galata Gazete


10 Şubat 2025 Pazartesi

Siyasi tanımlara yeni anlamlar yüklenirken…

Siyasi tanımlara yeni anlamlar yüklenirken…

Faşizm, geleneksel olarak devletin tüm imkânlarını sermaye sahiplerinin hizmetine sunması olarak tanımlanır. Ancak küreselleşen dünyada sermaye, artık sadece yerel değil, uluslararası bir güçtür. Türkiye'de yaşanan süreç, klasik faşizm anlayışına yeni bir boyut ekliyor: Yerel ile küresel sermayenin iç içe geçtiği, otokrasi ile harmanlanmış bir yönetim modeli.

Bugün faşizmin temel özelliklerinden biri olan örgütlü muhalefetin ve bağımsız sivil toplumun baskılanması, Türkiye'de de farklı bir şekilde işliyor. Sendikalar, siyasi partiler ve kitle örgütleri tamamen yasaklanmak yerine, varlıkları iktidarın sınırları içinde tutuluyor. Onların tamamen yok edilmesi yerine, meşruiyet sağlayan birer vitrin unsuru haline getirilmesi tercih ediliyor. Bu, klasik faşizm anlayışına yapılan en büyük katkılardan biri olabilir mi?

O halde sormamız gereken soru şu: Türkiye'de bugün faşizm mi var, otokrasi mi? Yoksa bu kavramları aşan yeni bir yönetim modeli mi inşa ediliyor?

Faşizmin Klasik Tanımı ve Güncellenme İhtiyacı

Faşizm, ilk kez Benito Mussolini tarafından sistematik hale getirilmiş bir yönetim biçimidir. 1922’de iktidara gelen Mussolini, devletin tüm organlarını sermaye ve burjuvazinin çıkarları doğrultusunda düzenledi. Siyasi muhalefeti tamamen yasakladı, işçi sınıfını baskı altına aldı ve medya kontrolü ile halkı tek bir ideolojinin etrafında topladı.

Hitler’in 1933’te Almanya’da benimsediği faşizm modeli de benzerdi. Ancak bu kez ideolojik temel, Alman ırkının üstünlüğüne dayandırıldı. Faşizm, her ülkede farklı bir versiyona büründü ama temel özellikleri aynı kaldı:

Devletin sermaye lehine çalışması

Muhalefetin baskılanması veya yasaklanması

Hukukun siyasi iktidarın çıkarlarına göre işletilmesi

Tek adam rejimine dayalı bir yönetim anlayışı

Faşizm Ortamında Sendikalar ve Kitle Örgütleri Olur mu?

Faşizmin hüküm sürdüğü bir ortamda sendikalar, siyasi partiler, kitle örgütleri var olabilir mi? Elbette olmaz! Varlık hakları olmadığı gibi, söz hakkına da sahip değillerdir. Böyle bir sistemde muhalefet ve örgütlü yapılar, baskılarla yeraltına itilerek etkisiz hale getirilir. Ancak Türkiye’de farklı bir tablo ile karşı karşıyayız: Var olan siyasi partiler, sendikalar, cemaatler ve kitle örgütleri, iktidarı meşrulaştıran bir işlev görüyor. O halde, bu yapıların var olması, bastırılmış olmasından ve ciddi anlamda siyasi muhalefeti örgütleyemeyen, talepleri ekonomik çerçeve içinde olan kitle örgütlerinin varlığı iktidarı güçlendirmekten, ona hareket alanı yaratmasından başka işlevi yoktur.

Muhalefetin Çıkmazı: Değişim Gücü Var mı?

Bugün kitleselleşemeyen, dar cemaat ilişkileri içinde sıkışıp kalan grupların toplumu değiştirme gücü olabilir mi?

Elbette hayır! Çünkü iktidar, bu yapıların hareket alanını ve özgürlük çerçevesini kendisi belirliyor. Onların toplum içinde kök salma ve söylediklerini gerçekçi kılma hakları da ortadan kaldırılmış durumda. İktidarın yaratmış olduğu algılar ile gerçek iktidarın gördüğü alan kadar ile sınırlanmıştır; o sınırlar içinde gerçeklik aranamaz, sadece üzerine konuşulur… İktidarın belirlediği alanlar içinde hareket etmek, söz söylemek, hatta kitlesel protesto etkinlikleri düzenlemek serbesttir. Cumhuriyet mitingleri buna örnektir; bu mitingler sayesinde iktidar kitlesini kendi etrafında daha da kilitlenmesine neden olmuştur. O mitinglerin etkisi bugün dahi yapılan tüm seçimlerde kemik oy olarak adlandırılan istatistik rakam olarak ortada durmaktadır.

Türkiye'de Faşizm mi, Otokrasi mi?

Bugün yaşanan süreci nasıl adlandırmalıyız? Faşizm kavramı, geçmişte deneyimlenen klasik anlamıyla örtüşmediği için birçok kişi "Bu ülkede faşizm yok" diyebiliyor. Ancak yaşananları otokrasi olarak tanımlamak da yetersiz kalıyor. Türkiye'deki yönetim şekli, liderin niyetine göre şekillenen bir otokratik yapı üzerine kurulu. Bu, her an faşizme dönüşme potansiyeli taşıyan bir sistemdir.

Faşizm Değişir mi? Yeni Tanımlara İhtiyaç Var mı?

Faşizmin önüne sıfat ekleyerek onu "İslami faşizm" ya da "yerli faşizm" olarak adlandırmak doğru mu? Örneğin, Franco İspanyası "Hristiyan faşizmi" olarak mı tanımlanmalıydı? Faşizm, faşizmdir. Ancak tarihsel süreç içinde içerik değişebilir. Zamanın ruhuna uygun yeni bir faşizm tanımı yapılması gerekmiyor mu?

Bugün Türkiye'de Ne Var?

Bugün Türkiye'de klasik faşizm tanımına birebir uyan bir yapı yoksa da, ona özgü yeni bir yönetim biçimi inşa ediliyor. Yasaların keyfi uygulanması, muhalefetin sınırlarının iktidar tarafından belirlenmesi ve hukuk sisteminin tamamen siyasi iradenin çıkarlarına göre işletilmesi, bu yeni yapının temel taşlarını oluşturuyor. O halde, bu yönetim biçimine ne ad vereceğiz?

Tüm kavramların değiştiği ortamda tek bir tanımın aynı kalması söz konusu olabilir mi?

İsmail Cem Özkan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.