Galata Gazete


24 Nisan 2015 Cuma

Özür dilemek!

Özür dilemek!

Pişmanlığın seslendirilmiş halidir, bireyler arasında özür dilemek bir anlamda bir kültür göstergesidir, çünkü özür dileyenin aslında ne kadar geniş açıdan bakabildiğini ve erdemini gösterir. Kan davalarında özür dilemek aşiretler arasında husumete son veren ve barış yemeği ile taçlandırılan bir süreci anlatır. Devletin özür dilemesi ise kısaca “pardon!” demektir, vereceği tazminatını alıp almayacağınızı sorar, korkudan almayanın tazminatını da bütçeye aktarır!

Devletlerin özür dilemesi ancak devlet adına sorumlu olan birinin bir heykel karşısında diz çöküp çelenk koyması da olabiliyor, Polonya’da öldürülen Yahudiler için Willy Brandt Almanya adına Varşova Gettosu Anıtı önünde diz çöktü, özürü o şekilde yaptı ve gerekliliğini de arkasından yerine getirdi. Şili, İngiltere, Sırbistan, Bulgaristan, Fransa, Avustralya, Amerika özür dileyen devletlerdir. Devletlerin özür dilemesinin nasıl olduğunu bu özürleri nasıl gerçekleştirdiklerine bakarsanız daha iyi anlaşılır. Özür tek başına bir şey ifade etmez, her özrün gereklilikleri vardır ve gereklilikler yerine getirildiğinde özür kabul edilir. Çünkü söz ile yapılan özrün hiçbir anlamı olmadığı “Dersim Özürü” ile daha iyi anlaşılır. Meclis kürsüsünden çıkıp “özür dilemekse işte diliyorum, özür dilerim!” demek özür dilediğin kesim tarafından kabul edildiği anlamına gelmez. Gelmediği içinde o kürsüden söylenen her hangi bir balon cümle gibi kısa sürede patladı ve yok oldu. Özür dilemenin ikinci koşulu karşı taraftan yani mağdur kesim tarafından kabul edilmesi şarttır. Onların beklentisini karşıladığı an balon cümle olmaktan çıkar.

Devletin işlediği suç bir değil, iki değil, yüz değil, artık kimse çetele tutulacak konumda değil, çünkü suçların hattı hesabı yok, çünkü hiçbir suçun karşılığında bedel ödememiş devlet her yaptığını haklı görmekte ve suç için ortam hazırlamaya devam etmektedir. Devlet suç işlemek için yasaları ona göre düzenlenmiş, güvenlik birimlerini hukuka uygun insanlık suçu işlemesi için ortam hazırlamış, açılan davları da olağanüstü mahkemeler eli ile devletin gizlilik ilkelerine uygun şekilde üstünü örtmektedir. Devlet her şeyden sorumlu hem de hiç sorumsuzdur. Onun adına cinayetler, faili meçhul cinayetler işlenir, bir kaza olur o adına yapanların yüzleri görünür gibi olur ama sonra o yüzler bir güzel aklanarak toplu için destanlaşmış bireylere dönüştürülür. Devlet adına yapılan işler içinde yüz kızartıcı işler bile övülecek bir şeyin parçası olabilir, resmi tarih yazıcıları onları öyle bir şeklide sunarlar ki algılarımız yaşadıklarımızı unutturur, o tarih yazıtının doğru olduğunu düşünürüz.

Toplum içinde yaşayan bireyler olarak bizlerin algıları toplumsal doğruları doğru olarak kabul etmeyi ve sorgulamamayı beraberinde getirir. Sorgulayan, araştıran her birey bir şekilde ötekileştirilir, yalnızlaştırır, yalnızlaşmıyorsa eğer ekranlar aracılığı ile önüne suç aletleri konularak azgın bir suç makinesi olarak tanıtılır, çünkü devlet suçu ispatlamak yerine suç yaratır ve masum insanları suçu ortadan kaldırmak adına cezalandırabilir. Devletin bakışı içinde ölen her daim suçludur, yaşayan ise kader kurbanı ve affedilmesi gerekendir.

Devletin işlediği suçlardan rahatsız olanlar mazlum olanlardan ve suça muhatap olanlardan özür dilediğine şahitlik eder oldum. Gün be günde bu özür dileyenler ve kendince özeleştiri verenler artmaktadır. Ama benim bu özür dilemek konusunda kafamda bir çok soru oluşmasına sebep oldu, çünkü neden özür diliyorlar? Kendilerinin ve atalarının katılmadığı ve hiç bir şeklide suçları olmayan bireyler olarak özür diliyorlar.

İyi niyet ile yapılan bu dilemelerin aslında hiç bir anlamı yok. Cinayeti elbette bizim vergilerimiz ile yaptılar ama bireyler bu cinayetleri örgütlemedi, planlamadı, sistematik hale getirmedi. Bunu devlet yaptı, kendi adına birilerini hep kullandı, çünkü devlet adına var olan ülkenin daha fazla yaşaması ve ulus devlet adına homojen bir toplum oluşturmak için. Güvenlik adına yaptı, öteki gördüğünü cezalandırdı, asimile edemediğini dere kenarında cansız bedenini bıraktı. Bunlar bireyler değil, bir devlet politikası olarak yapıldı. 

Devletin yaptığını bireyler özür dileyerek yok edemez, suçu hafifletmez. Bireyler belki vicdanlarını rahatlatmak için tercih yaparak özür dileyebilir ama anlamı yoktur. Çünkü her özür gerekliliklerini yerine getirmek adına yapılır. Kuru kuruya özür dileyerek özür dilenmiş olmaz. Suçun, günahın, adına ne derseniz densin özür ortadan suçu kaldırmaz ama üzerine toprak serer, ama toprağı serperken de o sonuçları ortadan kaldırmak için gerekleri neyse yapmalı! Ölülerin mezarlarını bulmak, onlar için abideler yapmak, varsa maddi tazminini yerine getirmek, ellerinden alınmış toprakları ve işlenmeyen yıllara ait kazanımları iade edilmesi, eğer mağdurun akrabaları yoksa onlar adına vakıflar kurarak vakıf adına araştırma ve gerçekler ile yüzleşilmesi için tüm belgelerin ortaya serilmesi, araştırmacılara açılması... Bunu hiç bir birey tek başına yapamaz, nasıl ki suç oluşturan devlet, suçun özür ile gelecek olan gerekliliklerini de yapacak olan devlettir.


Özür dilemek başka bir anlamı ile mağdura sen suçlu değilsin, sana yapılan senin suçun değildi demektir. Bakalım o büyüklüğü devlet adına kimler gösterebilecek, bunu gelecek zaman içinde umarım görme imkanımız olur.

Dersim özürü oldu ama gerekliliği yerine getirilmediği için o özürün hiç manası ve anlamı olmamıştır. Özür dileniyorsa devlet adına, gerekleri neyse o yerine getirilmelidir. Gereklilikleri yerine getirebilecek güçleri olanların özür dileme hakları vardır! 

Devletin işlediği suçtan dolayı bizlerin hiç bir günahı, vebalı ve kara alın yazımız yoktur. O suçu işlerken bizim fikrimizi almamış diktatörlerin, tiranların suçunu neden üzerimizde taşıyalım?


Birey olarak hiç birimizin suçu yoktur, çünkü o suç işlenirken bizlerde başka bir şekilde baskı altındaydık. İmkanımız varken o imkanı suç işlerken yerine getirmemişsek, tarih bizi işte bunun için suçlar.

Kusura bakmayın ben devletin işlediği bir suçtan dolayı asla özür dilemem, çünkü dilersem yerine getirmem gereklilikleri vardır ve hiç birini yerine getirecek ne gücüm ne de imkanım vardır, ama devlet başkanı olursam o zaman size söz veriyorum özür dileyeceğim!


İsmail Cem Özkan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.