Tarla Kuşuydu Juliet
Mutfak’ta bir kadın ve bir erkek yemek yapmaktadır, seyirci
yerlerini alırken salonu yemek kokusu sarmakta, sessizce oyuncular seyircileri
gözlemlemektedir… Sahnenin yarısına yakın bir bölümde ise sahne vardır, gitar,
davul, org gibi aletler dört kişin sığacağı bir alan mevcut. Sahne iki ayrı
bölümden oluşmakta, seyircilerin bir bölümü her zaman olduğu gibi salon ışık
altındayken ve henüz uyarı gelmemişken sahneyi fotoğrafını çekiyorlar…
Engin Alkan yine aynı oyun ile ama oyuncuları değişik bir
yeni yorum ile sahnededir. Anladığım kadarı ile matematikte kullanılan olasılık
kavramını sahneye uyarlıyor. Bir senaryonun kaç değişik biçimde sahneye ve
değişik oyuncular ile uyarlanır ve yeniden yaratılır? Çünkü her tiyatro eseri
yönetmenin elinde yeniden hayat bulur ve yeniden yorumlanır… Engin Alkan hem
yönetmen, hem oyuncu, hem müzisyen, hem müzik aleti çalan hem de dramaturg.
Deniz Çakır bu sefer Engin Alkan’ın yanında yer alan
oyuncudur. O da hem oyuncu hem de müzik aleti çalan konumundadır, diğer oyuncu
ve müzisyenler Fatih Al, Mert Şişmanlar gibi. Elbette Deniz Çakır engin Alkan
gibi değişik rollerde daha fazla sahnede kalacaktır, fakat her oyuncu sahnede
kaldığı süre içinde hem rollerine yeni yorumlar katarken hem de sanki doğaçlama
yapıyormuş gibi oyunlarına doğallık katmaktadırlar. Her oyuncu fırsatını
bulduğu an seyirci ile iletişme geçip onlar ile küçük diyaloglara girmektedir.
Dekor oyunun can damardır, hem öykünün akışı hem de
oyuncuların hareket alanı için en ince ayrıntısına göre düşünülmesi ve yerleşik
sahnede oyun oynamayan ve sürekli sahne değiştiren tiyatrolar için her türlü
olasılık hesaplaması olan dinamik bir tasarım yapmak zorunludur… bu oyunda
sahne iki alana bölünürken oyunun kurgusu masanın etrafında geçmektedir. Masa
uzun ve ada şeklindedir… Masanın arka fonunda fırın, dolap kapısı, duvardan
oluşmaktadır… Su ya da doğalgaz borusu duvarı kucaklamış şekildedir…
Masanın yanda bir dört kişilik sahne yer almaktadır. Gitar,
bateri, org, klozet… Ses düzenin olmazsa olmazı mikrofon… Bölüm geçişleri bu
bölümde sahnede yer alanların yeteneklerinin gösterdiği ve oyuna dair yapılan
müzikli göndermelerin olduğu alandır… Her oyuncu bir şekilde her aleti
çaldığını dönüşüm içinde gösterecektir.
Tarla kuşuydu Juliet
gezip tarlada biraz uçtu
sonra Romeo'nun kafasına pisledi
ve gitti başka bir tarlaya kondu
gezip tarlada biraz uçtu
sonra Romeo'nun kafasına pisledi
ve gitti başka bir tarlaya kondu
Oyunun konusunu William Shakespeare ünlü eseri Romeo ve
Juliet’tin devamı niteliğindedir. Eğer diye başlayan cümle kurmak yerine
intihar sonrası kurtulanların yaşadığı ve üzerinden 30 yıl bir düre geçtikten
sonra onların hayatına, yaşam alanı olan mutfaklarına uzaktan bir bakış söz
konusudur… Eleştiri mizahın incelikleri içinde yapılır, öncelikle ad ile
başlanır, çünkü neden erkek ismi öndedir, günümüzde “first lady” anlayışı hakimdir,
kadın ismi önce yazılır, bu düzlemde zamanın anlayışına ince göndermeler ile
günümüzün anlayışının ve bakış açısının çelişkileri de vurgulanır. Kadın erkek
ilişkisi, evlilik ve aile yapısı ve mutlu ve mutsuzluğun getirmiş olduğu
arayışlar…
“Bulutların üzerinde insanı gezdiren aşk nasıl olur da böyle
bir hâle gelir?” sorusuna aranan yanıt içindeki bakış açısı içinde mutsuzluğun
nedenleri işlenirken kutsal olan da mizahın dilinden nasibini alır. Katolik
anlayışı içinde evlilik bakışı sorgulanırken papazın beklentileri, kadına karşı
duruşunu da sahnede kahkahalar arasında izledik. Elbette kadın erkek ilişkisi
olunca konu 18 yaş altı için pek hoş karşılanmayan davranış ve cümlelerinde
sahnede olmazsa olmazı olacaktır, göze hoş gelen ve iteklemeyen bir ince
eleştiri konusu içinde salonda bulunan çocuklara da gönderme yapılarak seyirci
ile hoş bir diyalog kurulur… Peki, Shakespeare kendi oyunu üzerine yapılan bu
eleştirilere karşı savunmada olmayacak mı, o kadar içten çağrılınca mezarında
fır fır dönen Shakespeare sahnede ki yerini alacaktır. Shakespeare elbette
seyirci ile iletişime geçip kendisine yapılan eleştirileri sorgular, sorgu
sadece seyirci ile değildir elbette kendi yarattığı kahramanları ile de
yapılır…
Oyuna adını veren tarla kuşu ve bülbül tartışması yapılır
ama kazanan olmaz, çünkü oyunun içinde ki kahramanları hiçbir zaman kazananı ve
de kaybedeni olmayacak, tiyatro kazanacaktır. Kazanan bizler olduk, çünkü başka
bir yorum ile yeniden sahneye taşıyan, yeniden yorumlayan ve seyirci ile buluşturan
Engin Alkan ve oyunda emeği geçenlerin özverisi sonucu…
Elbette fazla reklama ihtiyacı olmadan seyircini salonlara
çekecektir oyun… Tiyatromuz en karanlık zamanında karanlığın içinde ışık ile
sahnesini aydınlatmaya devam ediyor… Seyircisini bekliyor, umarım salonlara
yeni seyircileri çeker ve tiyatronun seyircisi biraz da olsa artar…
Bu arada kısa değinmeden geçemeyeceğim, çünkü popüler dizi
oyuncuları bir bir tiyatro sahnelerinde yerlerini almaya başladılar, elbette
bunda etkili olan yeni büyük salonların ticari hizmete açılmış olması
yatmaktadır. Salonlar açıldı ama o büyük salonları oda tiyatrosu sanatçıları
(popüler olmadıkları, her tv ekranında gözükmedikleri için) istenilen seyirciyi
toplayamayacaktır, bir dönem sinema sanatçıların gazinoları kurtarmak için
gazino sahnelerinde yerini alması gibi bu sefer de dizi oyuncuları oyunlarda
yerlerini almaya başladı, umarım sinema sanatçılarının yaşadıkları hayal
kırıklıklarını yaşamazlar…
Sahneler her kendisine güvenene açıktır, yeter ki usta çırak
ya da okullu bir eğitimden/öğretimden geçmiş olsunlar, çünkü sahne kamera
arkası oyunculuk gibi değildir, “stop” diyen olmaz seyirci önünde…
İsmail Cem Özkan
Tarla Kuşuydu Juliet
Yazar: Ephraim Kishon
Çevirmen: Hale Kuntay
Yönetmen: Engin Alkan
Yönetmen Yardımcısı: Gizem Ertürk
Yönetmen Yardımcısı: Nihan Ekitöz
Dekor Tasarım: Cihan Aşar
Kostüm Tasarım: Nihal Kaplangı
Müzik: Murat Bavli
Asistan: Dilara Ük
Asistan: Mert Marankoz
Çevirmen: Hale Kuntay
Yönetmen: Engin Alkan
Yönetmen Yardımcısı: Gizem Ertürk
Yönetmen Yardımcısı: Nihan Ekitöz
Dekor Tasarım: Cihan Aşar
Kostüm Tasarım: Nihal Kaplangı
Müzik: Murat Bavli
Asistan: Dilara Ük
Asistan: Mert Marankoz
Oyuncular: Deniz Çakır, Engin Alkan, Fatih Al, Mert
Şişmanlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.