Galata Gazete


14 Aralık 2024 Cumartesi

Sessizliğinize tepki veren olursa değişim olur!

Sessizliğinize tepki veren olursa değişim olur! 

Mustafa Ergüven, Herman Melville’in 1853 yılında kaleme aldığı Kâtip Bartleby adlı hikayesinden uyarladığı öyküyü tek kişilik oyun olarak sahneye uyarlamış. Kitabın orijinal anlatımı yerine mekan, zaman belirsizliği yaratılarak, üstelik günümüzde çok yaygın olan call center (çağrı merkezi) üzerinden günümüze doğru taşınmış. 

Genç bir avukat, bir bankadan kredi kartı borçlularının dosyalarını prim karşılığında tahsil etmek üzere bir işe girmiştir; zaten yeni genç bir avukatın o piyasada yapacağı fazla bir şey de yoktur. Genelde yeni avukatlar isim yapana (müşteri toplayana) kadar icra dosyalarını ülkemizde takip ederler. Davalara girip mahkemede dava kaybetme riski de yoktur; bu sayede hem de mesleğin ince işlerini (ilişkiler anlamında) öğrenecektir. 

Önce evinde telefon üzerinden başladığı işini, zaman içinde büroya taşıyacaktır. Tek başına yürütülen işlerin amatörlüğü her zaman içinde vardır. Gerçi Mustafa Ergüven bu geçişi arkadaşı ile görüşürken arkadaşına attığı hava üzerine olduğunu vurgular. Sonuçta bir iş merkezinin içinde küçük bir büro tutacak ve orada oluşturduğu call center ile banka adına kredi borcu olanlardan para koparmaya çalışacaklardır; içinde gizli tehditler ile yapılan bu iş aslında yasal değildir ama yasak olmadığı için yasa dışı değildir. 

Oyunun buraya kadar yorumu içinde oyuncu sahnede tektir. Oyunun başında bilinçli şekilde yapılan teknik sorunlar ile bu bir oyundur ve sizler de seyirci, sahnede olan da oyuncu imgesi verilmiştir. Sahnede göreceğiniz bir oyun olduğuna göre, oyuncu öyküyü canlandıracağına göre oturun izleyin demekte; bıyık altından kıs kıs gülerken de oyuna dahil olacaksınız. Öyle yok, sadece oyunu izlemek; uygun olduğu anlarda oyuna dahil olacaksınız imajını oyunun başından veriyor. 

Sahnede bir küçük pano, bölümler orada yazacak ve her bölüm değişiminde yapraklar değişecektir. Sağa sola bırakılmış spor ayakkabısı, bir laptop, tabure, bir çanta mevcuttur. Oyunun tüm aksesuarlarının o çantanın içinde olduğunu oyun gelişimi ile göreceğiz. Kadınlar çantasız yapamaz; sahnede bir kadın olduğuna göre o çantanın orada olması kadar doğal bir şey yoktur ama seçilen renk dikkat çekicidir. 

Avukat hanım büro tutması ile birlikte olayların örgüsü absürt bir şekilde devam edecektir. Saçma gelecektir ama öyle kurgulanıyor ki saçmalık bile sahnede bir “ekosistem” yaratıyor ve oyuncunun çok başarılı sesini ve vücut dilini kullanarak o yaratılan ekosistem seyirciye verilir. Oyunu yorumlayanın dili ile ekosistem dedim; çünkü o sistemin yani dengede olanın pasif bir direniş ile parçalandığını, kişinin içsel ya da vicdanı ile hesaplaşmasına şahitlik edeceğiz. 

Objeleri insan yerine koyup onunla konuşsaydınız neler olurdu? 

Tek kişilik bir oyunda aslında dört kişi sahnede ama diğer üçü insan siluetinde görmüyorsunuz. Obje, her obje konuşuyor, her obje üzerlerine düşen görevi yapıyor ama oyunun başrolünde bir lamba olduğunu söylesem. İnanmayacaksınız biliyorum ama oyunun başrolünde ve oyuna isim veren şey lamba; adı Mükerrer. Adı öyle tesadüfen seçilmemiştir. 

Bir gün bir çalışan işe başlar; bütün hayatı değişecektir.

Mükerrer; hukuk dilinde tekrar eden suç anlamına gelmektedir. Peki, oyunda Mükerrer’in suçu nedir diye soru kafanızdan geçtiğini düşünüyorum, aslında suçu yok!

“Hiçbir şey ciddi bir insanı pasif bir direniş kadar sinirlendirmez.”

Büro tutulmuştur, işler ilerlemiştir, zaman içinde bir çalışan daha ihtiyaç duyulmuştur ve gazeteye verilen ilan ile yeni bir aday bir gün çıkıp gelir. Adı Mükerrer’dir. Soluk benizli, üstü başı düzgün, acınacak ölçüde saygıdeğer, çaresiz derecede yalnız olarak tanıtılır. Gerçi ben bir lamba olarak görmekteyim!

Cansız objelere canlılık, kişilik verilmiştir oyunda. Lamba deyip geçmeyin, her ağzından ses çıktığında ışık yanmakta, beline doğru olan yerde hoparlör vardır. Ses oradan gelmektedir.

Cansız objeye hayat verilmiştir.

Ancak Mükerrer’in zamanla bir şeyleri naifçe “yapmamayı tercih etmesi”, "Söylememeyi tercih ederim" ile başlayan direniş sarmalı genç avukatı içinden çıkılmaz durumlara sürükler.

Pasif bir direniş karşısında genç avukatın çaresizliği!

Her şeye kayıtsız kalanın pasif hali ile karşısındakini değiştirmesidir oyunun özü. Bu özü bize iki bölüm boyunca sahneyi dolduran Nurhayat Yıldırım verir.

Mustafa Ergüven ve Nurhayat Yıldırım ikilisinin uyumlu çalışması ve anladığım kadarıyla uzun süren çalışmalarının sonucunda oluşmuş. Oyunun özünü seyirciye taşıyan ama taşırken de seyircinin fikrini alan, seyirciyi sahneye taşırken, sahnede değişen ruh halini sesi ve mimikleriyle birlikte vücut dili ile oyunculuğunu gösteren ve sahnede bir kişi iki saat boyunca zamanın nasıl geçtiğini unutturan ve her anın sahneye odaklanmış bir seyirci yaratan Nurhayat Yıldırım vardır.

Nurhayat Yıldırım bu oyunda çok başarılıdır.

Oyuncu eğitimi almak isteyenler bir oyuncunun her halini sahnede görmek istiyorlarsa bu oyuna gelip Nurhayat Yıldırım’ı izlesinler, ondan öğrenecekleri çok şey var. Sahnede gördüğünüz bir kurgudur hissini sürekli seyirciye verirken, aynı zamanda oyunun anını yaşayan bir oyuncudur. Gözyaşları sahicidir, sevinci gerçekçidir. Bir objeye insan kıyafeti ve ruhu giydirilmiş ve karşısında bir lamba değil de Mükerrer vardır.

Nurhayat Yıldırım ve Mustafa Ergüven ikilisinin sahneye uyarladıkları oyunu görün isterim, çünkü bu ikili çok farklı bir yorum ile absürt bir eseri nasıl uyarladıklarını, sahneye taşıdıklarını göreceksiniz.

Bundan öncesi daha farklı yorum ile Muhammet Uzuner yorumu ile CAS (Cihangir Atölye Sahnesi) sahnesinde izledim. Her iki yorumu da çok başarılı gördüm, her ikisinden de büyük zevk aldım, sahnede absürt bir eserin epik tiyatro içinde nasıl sahneleneceğini görürken birçok ders aldım. Muhammet Uzuner yorumu ile Mustafa Ergüven yorumu karşılaştırılamaz, ayrı kulvarda ve birbirine rakip değil, farklı yorumlanacağı konusunda bize çok güzel örnek olarak sunmaktadır. Her iki yorumu da izlemenizi çok isterim, fakat günümüz koşulları içinde her şeye karar veren ne yazık ki ekonomi ve siz siz olun kayıtsız kalmayın bu yaşadığımız sürece…

Yaşadığımız olaylar karşısında sessiz/ kayıtsız hiç kalmayın, çünkü sonuçta mükerrer suç (sessiz kalmak yaşanan tüm olumsuzlukları onaylamak adına gelir) durumuna düşersiniz ve bir avluda tek başınıza sessizlik içinde aramızdan ayrılırsınız… Arkanızdan gözyaşı dökecek ne bir avukat ne de başkası olur…

İsmail Cem Özkan

 

Mükerrer

Uyarlayan/ Yöneten: Mustafa Ergüven

Oynayan: Nurhayat Yıldırım

Yönetmen yardımcıları: Baran Ergün, Sena Pampal

Işık tasarımı: Utku Çetin

Kostüm, aksesuar ve ses tasarımı: Nurhayat Yıldırım, Mustafa Ergüven

Afiş tasarımı: Hilal Bektaş Korkut

Dış sesler: Yapay Zekâ

Yapımcı: Ufuk Cebeci


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.