Galata Gazete


23 Mayıs 2024 Perşembe

Modern sanat ya da anlam üretmek için çaba…

Modern sanat ya da anlam üretmek için çaba…

Modern sanat adı verilen sanatta sanırım sanatçı üretirken izleyici /okuyucuya, “benim yarattığıma anlam versin ve kafasında yeniden yaratsın” diye düşünüyordur.

“Ben yaptım oldu, artık siz anlamlandırın!”

Modern sanatın sergilendiği alanlarda genelde sanatçının katıldığı basın turları oluyor. Fırsat bulduğumda gidip katılırım, çünkü benim baktığım ile sanatçının anlatmak istediği “nerelerde benzeşiyor ve nerede ayrılıyor” diye kafamda oluşturduğum sorulara yanıt arıyorum.  Sanatçıyı dinlerken “tamam şunu ortak düşünmüşüz” diyebildiğim bugüne kadar ortak noktam ne yazık ki olmadı, çünkü sanatçı eserini anlatırken, yarattığı esere öyle anlamlar yüklüyor ki şaşkınlık içinde kenara çekilmiş halde izliyorum, o sırada kafamın içinden “çok iyi bir pazarlama ustası” düşüncesi geçiyor. Hayranlık duyuyor aslında o sanatçıya, öyle bir pazarlıyor ki “vay be, demek ki benim eğitim, kültür birikimim bunu algılayacak boyutta değil!” diye düşünceler içinde buluyorum kendimi.

Her sanatçı sergisi için video üretiyor!

Katıldığım tüm sergilerde üretilen eserlerin yanında üretilmiş videolar buluyorum. Üretim aşamasını gösterende oluyor, sergi ile ilgili düzenlenmiş içerikli eserlerde olmakta. Birçok çalışmada soyut, hareketler, ışık var ve bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Her birini dikkatlice izliyorum, bu arada kendi kendime konuştuğumu hissediyorum, çünkü medyada çalışanlar için sanırım basit bir haber bültenin kurgulanmış hali gibi görebilirsiniz ama öyle değil, çünkü öyle bir kurgu var ki, aslında izlediğiniz size yansıyan değil, sanatçının ne demek istediğini bulun çalışması… Montaj tekniğini bilen her birey der ki “düz mantık ile şöyle olacak, ama modern çalışmada öyle olmuyor, düz mantık yerine kurgu öyle bir sunuluyor ki, mitolojinin doğduğu topraklarda yaşayanlara mitolojiyi yeni biçimi ile sunuluyor. İzlerken o mitolojik birikim sanki burada değil de uzaydan gelmiş gibidir…

Anlamlar yüklenen ile izleyene yansıyanın farklılaşması…

Sanatçı her eserine isim verirken, “bakın bu ismin size sunduğu kapıdan bakın, başka kapılardan bakarsanız anlamsız olur!” eserlerin isimleri izleyen yeni yol haritası sunar gibidir ama eğer o anlamı çözebilirseniz!  

Modern sunumlar, modern sanatın yüklediği anlamlar içinde, sizi çok geniş alanda en az eser ile karşılıyor. Klasik sergilerde çok fazla eser sergilenirken, salondan çıkarken üzerinizde her eserden bir parça taşımak yerine, modern anlayışa göre az eserin size bıraktığı etki ile salondan ayrılın demektir. Az ve öz eserlerin fiyatlarına bakmayın derim, çünkü sizin on yıllık maaşınız o sergi süresi içinde kazanç olarak galeri ve sanatçı tarafına kayıt edilmiş oluyor ve genelde sergi salonunda eser sergilenmeden önce satılmış oluyor. Her sanat galerisinin daimi müşterisi var diye düşünmekteyim. Sanat eseri, içinde bulunduğu zamanı ve atmosferi eleştirendir diye beklentimiz olur, fakat modern adı verilen sanatta var olan düzenin yarattığı sorunlar: sanatın dili ile, gerek içerik, gerek sunum, biçimi açısından eleştiri de yok, karşıtı övgü de!

Sanat eserinde sanatçının özgün, subjektif bakış açısı ve onun hayal dünyasının sınırlarını bulabiliriz.

Her sergi açılışına gidip sanatçının hikayesini dinlerken, “neden benim hayal dünyam bu kadar kıt” diye düşünüyorum, çünkü eğitim denen şey bir anlamda hayallerin çalınması değil midir? Kendime eleştirel bakarak, demek ki ben çok iyi bir eğitimden geçmişim, o eserleri anlayacak kadar hayal dünyam kalmamış!

Hayali çalınan insan ne yapar?

Gördüklerini yeniden kurgular, yeniden yaratır ama hayal eksiktir. Kurgular sanıldığı gibi hayallerin sınırsız kullanıldığı alan değildir, tersine kurgu belirli amaca hizmet eden teknolojinin sınırları dahilinde olandır. Şimdi yapay zeka kavramı da çıktı ki, o yapay zekanın ortaya çıkardığı eserlere bakıyorum, hepsinin hayal dünyası şimdilik yok!

Hayal dünyası eksik olan masallar!

Bugün bir sanat turuna katıldım, sanatçı bir özgüven içinde eserlerini anlatıyor, genelde sanatçı öğretim üyesidir. Okuttuğu öğrenciler ile birlikte ürettikleri eserlerden bahsederken içten içe bir gurur/övünç duyduğunu hissettim. İstenilen eseri üretmek sanki akademinin görevidir, çünkü akademide çalışan öğretim üyesi, akademinin varlık sebebi olan piyasa için sanat ve sanatçı yetiştirmektir…

Piyasa için eser.

Eser para getirmiyorsa zaten o eser eser değildir, satılmayan ürün sahaflarda satılan değerinin çok altında bir nesneye dönüşür!

Bir anlamda akademik unvanlar piyasa için verilmiştir!

 Günümüzde isim önünde yer alan unvanlar o eser sahibinin rahat yaşamasının bir göstergesi gibidir. Akademi olmasının diğer avantajı da akademi tarafından finanse edilen yardımcıların/ asistanların olmasıdır. Her unvan sahibinin yanında doktorasını, üst lisansını, gönüllü yardımcılar tarafından çevrilmesi anlamındadır. Her unvan başka akademik çevreler ile iletişimi kolaylaştıran bir anahtar görevindedir. Her unvan şirketlerin ve devlet kurumlarının sanatsal etkinliklerinin profesyonel danışmanı olması anlamındadır. Her danışman, kendi çevresinde yer alan, unvanı olan, danışmanın subjektif verilerine göre sanatçı ve eseri değerlendirilir.

Her sergide videoları izler ve en sonunda emeği geçenlere teşekkür yazısı çıkmasını beklerim, çünkü orada emeği geçenlerin unvanlarını okurum. Son yıllarda yer alan video çalışmalarının emeği geçenler listesine bir bakarsanız, genelde doktor, öğretim üyesi gibi isim önünde unvanları görürsünüz…

Piyasa için sanat, piyasanın değer biçtiği üniversite odalarında, çalışma bürolarında gerçekleşir.

Sergi salonlarını da bankalar ve bankaların finanse ettiği alanlar olur... Modern sanat kendisini en çok bu sergi alanlarında ve bienallerde kendisini gösteriyor…

Günümüzde sanat diye sunulan şeyler sistem ile barışık, sistemin piyasasından pay kapma yarışındadır... Günümüz sanat eserleri genelde sanat eserleri piyasanın karanlık yüzünün camekandan yansıyan ışıklarıdır…

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.