Suçsuzlar çağı, suçlular çağı
Her
tiyatro oyunu seyircisini yaşadığı gerçeklikten koparıp, sahne ışığı altında
başka bir dünyaya davet eder, bazı oyunlar seyircisini öyle kucaklar ki,
zamanın ruhunu, sahnede yaratılmış gerçeklik içinde bulur… Her oyun başlangıcında
seyirci koltuğuna oturduğumda kafamın içinde oluşmuş olan tüm önyargıları
ortadan kaldırıp, sahnede olana odaklanmak isterim, fakat bunda ne kadar
başarılı olduğum tartışmalıdır, çünkü oluşmuş önyargıları yıkmak ya da silmek o
kadar kolay değildir…
İşkenceyi
yaşamış bir birey sahnede de olsa işkenceyi gördüğü an geçmişine doğru
yolculuğa çıkar ve kalbi sıkışır, nefesi düzensizleşir, çünkü geçmişi her
anımsatan olay bir anlamda kişinin kendisiyle yüzleşmesidir… Her oyun bir
anlamda yüzleşmek değil midir, insanlık tarihinin birikiminin bugüne yansıması,
yüzleşmelerin izdüşümüdür... Bunu da en iyi yapan tiyatrodur…
Öncelikle
dekordan başlayalım, demir bir arka ve yanlardan yukarıya doğru genişleyen
zemin, bir platformun üzerinde durmaktadır. Seyirci ile parmaklıklar arasında
olanı izlemez, hücrenin penceresinden sahneyi görür! Demir bir kapı sahnenin
arka tarafında ve ortalamış şeklinde… İçeride seyirci ile demir parmaklıklar
arasında oyuncular bir platformun üzerindedir, bu sayede hücrenin zemini
sahnenin zemininden ayrılmıştır.
Gizemli,
dikkati çeken bir müzik arka fonda çalmaktadır. Sahne seyirci yerine oturana
kadar kısık ışık altındadır, özel bir ışık hüzmesi yerine sadece platformu öne
çıkaran bir düzenleme var… Koltuklarına otururken seyircilerin bir bölümü
ellerindeki cep telefonlarından sahnenin fotoğrafını çekip, sosyal medyadan
nerede olduklarını paylaşıyorlar…
Oyunun
başlamasını demir kapıya el ile vurma ile başlıyoruz. Müzik o vurmaya uyumlu
bir şekilde seyirciye oyun başlıyor işaretini veriyor ve oyuncular bulundukları
alandan platformun her alanına doğru hareket ediyor… Bir karmaşa, telaş,
belirsizlik hakimdir, kısa sürede bu hareketlenmenin nedenini anlayacağız…
Bir
subay ve arkasında asker ile hücreye girişi ve oyunun ilk kördüğümünü atıyor…
Bir
hücrede dokuz insan, masumlukları konusunda tartışma götürmez … Bir valinin
emri üzerine tesadüfi olarak seçilmiş dokuz insan bir hücrede kaderleri ile baş
başadır… Bir biri ile ilişkisi olmayan suçsuz insanlar. Her biri aniden
alındıkları için yakınlarının haberi yoktur, her biri endişe içindedir,
ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlar… En azından orada olduklarını
yakınlarına bildirilmesini düşünüyorlar, randevular, yapılacak işler hepsinin
kafasında soru işaretleri içinde endişeleri yüzlerine, dillerine vuruyor…
Subaydan rica ediyorlar ama subay “imkanı yok” diyor, neden orada olduklarını
kısaca açıklıyor…
Vicdan
ve onur arasına sıkıştırılmış insanlardan sorunu çözmesi bekleniyor…
Valiye
bir suikast olmuş ama başarılı olamamıştır. Bu girişimde biri yakalanmış,
suçunu itiraf etmiş ama kimlerle yaptığını açıklamamıştır. Her türlü işkenceden
geçmiş olmasına rağmen direnmiş… Vali bu durumu çözmek için dokuz masum insana
ile aynı hücreye koyup, onlardan bu suçlunun sakladıklarını öğrenmesini
sağlamak! Kısaca bu suçsuz insanı bir suça ortak etmektedir. O suçsuz
insanların özgürlüğü o adamın sakladıklarını açıklamaya bağlıdır, ne kadar
hücrede kalacakları suçlunun suç ortaklarını açıklamasına bağlıdır.
Suçlu,
suçsuz aynı hücrede aynı kaderin kurbanı olmuşlardır. Çıkış yolu bellidir ama
her birinin mesleki, hayata bakışı, duruşu bu suçunun içselleştirilmesine ne
kadar katkı sunacaktır? Bireysel tercihler suçsuz bir insanı suça ortak edecek
midir? İşkence bir insanlık suçu olduğuna göre, o suçsuz ve hiçbir şeyden
haberi olmayanları birden bir işkenceci ile paralel konuma getirecek midir?
Şimdi
koltuğunuza kurulun, gözlerinizi kapatın ve sizi öyle bir şey ile test etmeye
çalışırlarsa tepkiniz ne olurdu, suçluyu nasıl ikna edersiniz?
Oyunun
ilk bölümü bu soruya verilen yanıttır.
Suçlunun
ismi Sason’dur (Eren Pekgöz). İşkenceden yeni çıkmış, yaralı bir şekilde bir
askerin kollarında o suçsuzların bulunduğu hücreye getirilir, dokuz insan bir
“suçlu” ile aynı hücrededir… Masum insanlar ne yapabilirler? Suçsuz insanlara
bu yöntem bir karar vermeye zorlamaktadır. Bu yöntem daha önce okullarda
uygulanmıştır, başarılı da olmuştur, kendi arkadaşları, kendi arkadaşlarının
işkencecisi olmuştur, linç etmiş ve suçu birinin üzerine yıkarak o hücreden
çıkmıştır. Eren Pekgöz bu rolü öyle bir başarılı bir şekilde yapmaktadır
ki, seyirci ister istemez geriliyor… Sesi ve yüz mimiklerini kullanımı ile
rolün içinde yaşıyor gibidir… Suçu ne için işlediğini bilmektedir, ser veriyor
ama sır vermeyen bilinçli bir direniş içindedir… Karşısındakilerin her türlü
tacizine, saldırısına karşı direnmektedir. Duygusal yaklaşımlara karşı
dirençlidir… Hücrede olanların kendi suçu olmadığını vurgular, onlara verilen
duygunun sorumlusu kendisi değildir, vali öyle istediği için masumlar orada,
bir savcı, polis rolündedir… Sason insanlık onuru için direnmektedir, aksi
halde kendi düşüncesine ve arkadaşlarına ihanettir. Tek çözüm yolu vardır ölüm,
onun dışında yolu kapatmıştır…
“Hiçbir
yaşam başka yaşam ile ölçülemez”
Sertel
Uğur konsolos rolünü canlandırmaktadır, sakin, bilgin, tecrübesi ile
soğukkanlıdır… O bir anlamda vicdanın sesidir, öte yandan her şeye şüphe ile
karşılayıp, karar verme sürecinde ise kararsız konumdadır… Sason’nun
yanındadır, fakat açıktan tavır alacak konumda hissetmemektedir…
Öğrenci
(Berk Yaparel) okulda yaşadıklarından dolayı daha tecrübelidir… Mazlumun ve
ezilenin yanındadır… Açıkça doktor gibi Sason’un yanındadır… Hücrede işler çok
karıştığında suçluyu korumak için nöbet fikrini geliştirir ve sıraya koyar,
fakat aynı zamanda katil genelde bu savunanların arasından çıktığını suçlu
Sason’a bildirir. Cebinde taşıdığı zehri sunar Sason’a ama Sason bunu bir
korkaklık olarak algılar ve ret eder…
Doktor
(Mustafa Çirkin) ettiği yenine sadıktır, yaralı bir hastanın kim olduğuna
bakmadan tedavi etme tarafındadır. O vicdanını sistemin istemlerine
satmamıştır, meslek etiğini savunmaktadır... Mustafa Çirkin Sason ile
yüzleşirken geçirmiş olduğu sinir krizini o kadar başarılı bir şekilde yapar
ki, o an kendi özgürlüğü için suçlu Sason’u zorlayacaktır, fakat sınırını bilir
ve kendisini kontrol eder. Bu arada oyuncu olarak sesini çok başarılı bir
şekilde kullanır…
Oyunda
en çok dikkati çeken Mühendis rolü ile Can Şıkyıldız. O bir an önce sorunun
çözümü tarafındadır ve siyah ve beyaz gibi net çizgiler ile olaya bakmaktadır.
O bir anlamda sıkılan yumruğun sesidir… Analitik çözümün keskin çizgisi vardır
ve o analitik çözümün en acımasız alanından bakmaktadır.
Kamyon
Şoförü (Burak Çevik) ise yumruğun kendisidir. Açtır, henüz eşyasını boşaltmadan
onu buraya getirmişlerdir. Kaba güç ile sorunu çözme tarafındadır… İlk bölümde
bir anlamda işkencecidir… Sorunların üzerine felsefi düşünecek konumda
değildir, o bir an önce kamyonuna kavuşup, getirmiş olduğu eşyayı boşaltmak
derdindedir.
Trajik
komik rol ile Köylü rolünde Mert Asker dikkati çekmektedir… O en son
denediği çobanlık konusunda da başarısız olma korkusundandır, birçok şeyler
denemiş ama hep başarısız olmuş bir köylüdür… Bir an önce sonlanması
tarafındadır, fakat hücrede yer alan diğer suçsuzlar karşısında en ezik
konumdadır ve pek ciddiye alınmaz, sürekli susturulur… suçu üstüne almak
eğilimindedir, çünkü o köylü olduğu için diğerlerine göre eğitimi daha
düşüktür, her toplumda olduğu gibi düşük eğitimli biri suçu üstlenmesi o kadar
yadırganacak bir şey değildir. Genelde suç “öteki” kabul edilenlerin üstüne
yapışır, olarda bir anlamda kaderin bir çizgisi gibi sorgulamadan kabul eder,
kaybedeceği fazla bir şeyi yoktur.
İlk
bölüm bir cinayet ile sonlanır ve suçsuz insanlar valinin niyetini yerine
getirdikleri için özgür kalırlar…
İkinci
bölüm, aradan dört yıl geçmiştir ve darbe ile vali koltuğundan olmuş ve
vurularak öldürülmüştür... Benzer bir tutuklama olur, tıpkı dört yıl öncesi
gibidir ama bir kişi eksiktir, parmaklarını kesen matbaacı yoktur, o da intihar
etmiştir bu arada…
O
hücrede işlenen cinayetin suçlusu aranmaktadır.
Darbeciler
bu sefer aynı insanları aynı hücreye koyarlar ve işlenen o cinayetin suçlusu
bulunmasını isterler. Bulunan suçlunun tek cezası vardır, ölüm… İlk bölümdeki
kadar keskin tartışmalar yoktur, felsefi çözümlerin yerini bir arayış almıştır…
Bu bölümde öğrenci okulu bitirmiş ve hakim olmuştur. Yıllar sonra bir darbe ile
iktidarı ele geçirdikten sonra geçmişte olduğu o hücrede yaşadıklarını
sorgulamaktadır, başka bir anlamda geçmiş ile yüzleşmektedir… Elbette siz
seyirci olarak onların yerine bu sefer de koyarsanız ne hissedersiniz? Yıllarca
birikmiş bir vicdani hesaplaşma içinde olmak mı, yoksa gerçekten içlerinde
katili mi bulmak ister?
Oyun
biter ve katil kendisini vurmuştur, gerçekten katil o mu?
Oyuncular
yönetmenin kendilerine verdiği rolü başarılı bir şekilde yerine getirmiştir.
Sahnenin dekoru, seçilen müzik, kullanılan efektler, ışık bir bütün olarak
oyunu sahnede daha görünür kılmış, dramaturg oyunun akışına başarılı dokunuşu
hissediliyor… Yönetmen bu oyun için çok başarılı bir ekip kurmuş ve oyunu bu
sene İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu bana göre en başarılı
çalışması yapmış…
Oyunun
sonucunda tüm salon ayağa kalkıp oyuncuları ve emeği geçenleri alkışlamıştır.
Oyuncular ve sanrım emeği geçenler alın terlerinin karşılığını bu
alkışlar ile aldıklarını düşünmekteyim…
İsmail
Cem Özkan
Suçsuzlar
Çağı Suçlular Çağı
Yazan:
Siegfried Lenz
Çeviren:
Sezer Duru
Yöneten:
ÖzgürYalım
Yönetmen
Yardımcısı: Sertel Uğur
Dramaturg:
SelenKorad Birkiye
Dekor&Kostüm
Tasarımı: Nalan Alaylı
IşıkTasarımı:
İ. Önder Arık
Müzik:
Zafer Aracagök
Asistan:
Sencer Çanakçıoğlu, Şeyda Arslanalp
Oyuncular:
Konsolos:
Sertel Uğur
Köylü:
Mert Asker
Mühendis:
Can Şıkyıldız
Bankacı:
Berk Sezenler
Otelci:
Aydın Sezgin
Kamyon
Şoförü: Burak Çevik
Basımevci:
Yiğithan Zirek
Sason:
Eren Pekgöz
Öğrenci/Hakim:
Berk Yaparel
Doktor:
Mustafa Çirkin
Binbaşı:
Sefa Çelenk
Nöbetçi:
Yunus Uğurlu
Yüzbaşı:
İbrahim Cem Tek
Haberci:
Sencer Çanakçıoğlu
Sahne
Amiri: Cengiz Aydoğan
Kondüvit:
Seyfettin Akcan
Işık
Kumanda: Sercan Sayın
Dekor
Sorumlusu: Hüseyin Tekcan
Aksesuar
Sorumlusu: Barış Akbaş
Erkek
Terzi: Ramazan Çakır
Perukacı:
Zeynep Bolkısık Bağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.