Galata Gazete


1 Temmuz 2025 Salı

Bir kıvılcım büyük bir fırtınaya dönüşebilir.

Bir kıvılcım büyük bir fırtınaya dönüşebilir.

Leman Dergisi’ne baskın yapılmış, camlar kırılmış, çevredeki kafelerde oturanlara saldırılmış...

Olayın detaylarına baktığımda, asıl meselenin dergi olmadığı açıkça görülüyor. Dergi, yalnızca bir bahane gibi duruyor.

Oysa bir dergiyi protesto etmek, sadece derginin önüne gidip görüş bildirmekle sınırlı kalmalıdır. Protesto hakkı demokratiktir; ancak çevrede oturanlara saldırmak, doğrudan bir sindirme ve korkutma stratejisidir. Bu durum, yalnızca düşünceyi değil, yaşam biçimlerini de hedef aldığını gösteriyor.

Yaşananlar, Fransa’daki Charlie Hebdo saldırısını ve sonrasında gelişen olayları aklıma getirdi. O dönemde de benzer şekilde, bir protesto bahanesiyle canlar alındı.

Ve tıpkı bugün olduğu gibi, o günlerde de kutsallık şemsiyesi altında bir dünya görüşü, zorla kabul ettirilmeye çalışılıyordu. Amaç yalnızca tepki göstermek değil; farklı görüşleri bastırmak ve insanları düşüncelerini açıklamaktan korkutmak olmuştu.

Bu yaklaşım, maalesef zincirleme tepkilere yol açtı.

Birçok ülkede Kur’an yakmalara kadar varan İslamofobi olayları tetiklendi. Sonrasında Arap Baharı patlak verdi. Batı ülkelerinde aşırı sağın yükselişi hızlandı ve normal şartlarda lider olamayacak isimler, bu popüler dalgayı kullanarak ülke yönetimlerini ele geçirdi. Bu liderler, “dünyayı ben yarattım” diyerek istedikleri ülkelere bomba atma yetkisini bile kendilerinde gördüler.

Sonuç olarak, bu protestoların ardından milyonlarca insan hayatını kaybetti. Cihatçı örgütler bahane edilerek ülkeler işgal edildi, liderler devrildi.

Kısacası, düşünceye saygı göstermeyen bir anlayış, sonunda ölümle, kaosla ve yıkımla yüzleşti.

Bu noktada sormadan edemiyorum:

Bir yandan düşünceye saygı gösterilmezken, diğer yandan “Benim kutsalıma saygı duyulmalı” demek ne kadar adil, ne kadar mantıklı?

Eğer değerler ve düşünceler toplumun yapı taşlarıysa ve birlikte yaşamak gibi bir hedefimiz varsa, o zaman nefret söylemlerinden vazgeçilmeli; hoşgörü ve evrensel hukuk kurallarına saygı gösterilmelidir. Eleştiri ve protesto etmek en doğal insan hakkıdır.

“Ben dedim, ben yaparım, benim doğrum tek doğru” anlayışı sürdüğü sürece, çatışmalar kaçınılmaz olur.

Kovboy kültürü yalnızca bireysel hareket değil; çoğu zaman arkadan vurmayı da meşrulaştırır.

Bu olaylar içinde Leman Dergisi’ne ayrı bir parantez açmak gerek.

Derginin savunma hakkı vardır. Maksadını aşan karikatürler olabilir; çünkü çizerin bakışı ile okuyucunun algısı her zaman örtüşmeyebilir. Ancak unutulmamalıdır ki mizah, yerleşik olanı ve sistemleşmiş dogmaları eleştirmek için vardır. Bu, onun doğasıdır.

Karikatürde seçilen isimler yanlış olabilir. Peki, farklı isimler kullanılsaydı bu protesto yine olur muydu?

Sonuçta Gazze katliamı ve sonrasında gelişen olaylarda, din savaşları benzeri algılar birçok toplum ve ideoloji içinde seslendirilmiştir.

Zamanın ruhu, ne yazık ki bugün çatışmayı, cepheleşmeyi ve kutuplaşmayı besliyor. Ancak bir umutla söylemek isterim ki, umarım hoşgörünün ruhu da bir gün zamanı ele geçirir ve tüm dünyayı sarar.

Birlikte yaşamanın yolu; korkutmaktan, sindirmekten, dayatmaktan değil, dinlemekten ve anlamaya çalışmaktan geçer.

Sonuç olarak, 2 Temmuz’a yaklaştığımız bu günlerde, Leman Dergisi ve çevredeki kafelerde oturanlara karşı yapılan şeriatçı saldırıyı kınıyorum.

Dergi çalışanlarının can güvenliği ve savunma hakkı, hukuk devletine yakışır bir şekilde güvence altına alınmalıdır.

Ülkemizde belli zamanlarda buna benzer provokasyonlar hep yapılmıştır. Ne yazık ki olaylar bittiğinde, “Ölenler bizden değil,” diyerek sevinenlerin ülkesiyiz. Ne katiller gerçek anlamda sorgulanmış ve yargılanmış, ne de arkalarındaki güçler tam anlamıyla ortaya çıkarılabilmiştir.

Leman Dergisi’ne yapılan bu saldırı dalgası umarım daha büyümeden sonlanır...

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.