Galata Gazete


29 Nisan 2017 Cumartesi

Tolstoy ve Anna

Tolstoy ve Anna 



7 Kasım 1910 Astapovo tren istasyonu sakin ve sessizdir. Yaşlı bir adam saçı sakalı birbirine karışmış şekilde bu sessiz ve yalnız tren istasyonunda belirir… İstasyon büyük bir yazarı ağırladığının farkında bile değildir. Yaşlıdır, öksürmektedir ve geçmişi ile yüzleşmektedir.

Tren rayları arasında yaşlı bir insan kışın soğuğun yakıcılığı altında geçmişi, arkasında bıraktığı çocukları, eşi Sofya Andeyevna Bers… Evliliği kendi iradesi ve içsesini dinlemesi ile oluşmuş. Komşu kızı, çocukluk arkadaşı, sonra onun en büyük destekçisi. Evliği sırasında yazmıştır en büyük eserlerini, en büyük eserlerini ve kahramanlarını bu evliliği sırasında oluşturmuş, eşi Sofya hepsini temize çekmiştir. Sofya, evliliğinin ilk yıllarında ona neşe, huzur veren kadın. Zaman içinde huzur ortamı ağır ağır yok olmuş dominant bir eşe dönüşmüştür. Onun düşüncesine, özel yaşamına müdahale eden bir kadın…

Sofya öncesi de vardır hayatında, o öncesinde yaşadığı tutku, iç sesinin ona karşı duvar örmesi yüzünden uzaklaştığı kadın Anna… Anna bu son yolculuğun son durağında hayal ile gerçek karışımı olarak karşısında belirir. Yüzleşir. Son durak geçmiş ile yüzleşmedir aslında… Aşıktır, aşk tek başına bir şey ifade etmez, hayattan beklentilerine cevap vermez… uzaklaşır. Uzaklaşır ama savaş ve barış sonrasında üreteceği en büyük ikinci eseri Anna Karenina’ya ilham verir. O yaşadıklarını yazar, gerçekçidir. Gerçek hayattın akışını romanlarında değiştirir. Romanlarda ki gibi hayat sonlanmaz ama hayat kendi iradesini ortaya koyar ve yaşamları biçimlendirir. Tesadüf yoktur, kurgu da hayat kabul etmez…

Son istasyonun yakında bir düğün vardır, o düğüne çalgı çalması için davet edilmiştir. O yüzden o istasyonda inmiş ve Tolstoy ile karşılaşmıştır. İkili konuşmalar nerede başlar nerede sonlanır, hangisi gerçek hangisi yazarın kurgusu belli değildir…

Tolstoy annesini anımsamaz bile, küçük yaşta kaybetmiştir, o yüzden annesini arayan çocuk onun geçmişine doğru yol almasına sebep olur. Bütün çocuklar annelerini bulmasını ister, çünkü annesizliğin nasıl bir yıkıma sebep olduğu yaşamış ve yaşamışlığının kırıklığını son nefesinde bile hissetmektedir…

Anna bir tenora aşıktır, tenor ona son aşkım şarkısını Rusça söylemektedir. Son aşkı, Tolstoy’un ilk aşkı belki de… Tolstoy içinde fırtınalar vardır, tenoru eğer sağlığı yerinde olsa düelloya davet edecektir, henüz düello yasak olmadan o birçok kere düello yapmıştır.

Rus Hanedanı Romanovlar'ın son çarı II. Nikolay iktidarını güçlendirmek adına birçok yasa çıkarmış, alışkanlıkları değiştirmiştir ama iktidarının son yılarlına doğru gitmektedir. O her türlü baskı aracını kullanmıştır, hatta Rus halkının vicdanı olan Tolstoy’un evini dahi bastırır ve onun günlüklerine el koydurur gizli polislerine… O vicdana el sürmez, bilir Rus halkının babası Rus halkının tepkisini alacağını. Tolstoy evde olmadığı zaman bastırır ki korkuyu yayar ama dokunmaz…

Rus halkı Romanovlar'ın son çarı II. Nikolay’a baba demekten vazgeçmiştir. Demektir ki artık sonu yakındır… Tolstoy ona karşıdır, tıpkı kilisenin şatafatlı konumuna karşı olduğu gibi… Kilise, çar’dan sonra gelen en büyük baskı kurumudur. Çar’ı da zaten kiliseye bağlı Rasputin yönetmektedir, onların en mahrem anlarını bilen biri dokunulmazlığa erişmiştir… Romanovlar bir anlamda iktidarı için kilisenin ve kendi gücünün esiri olmuştur. Tolstoy iki güce karşı bayrak açmış ve eleştirilerini eserlerine yansıtmaktadır.

Çöküşü yaşamaktadır toplum, çöküş aynı zamanda değişimdir. Köylüler adına ve köylüler için kendi yaşamında taviz vermesine rağmen köylüler tarafından tam anlaşılmayandır. Yalnızdır ve yalnızlığı son anında bir tren istasyonundadır…

“Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” Anna Karenina eserinde sözünü böyle bitirirken tiyatro sahnesinde son anında mutsuz bir adamın hayatına bakışı eleştirirken son nefesini vermektedir.

Sahne düzenlemesi bir tren istasyonudur. Raylar vardır. Raylar arasında dans etmek oyuncular için pek uygun gibi gelmedi, rayların bittiği noktada ki gibi bir çıkıntı sahnenin bütünü içinde olsaydı, raylar tahta zeminin arasında belli belirsiz olsaydı daha iyi olurdu düşüncesi içinde oldum… çıkıntılar ve girintiler her ne kadar derinlik kazanırmış olsa da gölgeler ile (ışık düzenlemesi) aynı etki verilebilinirdi. Bir Rus tren istasyonu… Pek de önemi yoktur adının… Ama adı asıldır bir yerde… Birbirine bakan iki ayrı duvarda Çar’ın portesi asıldır. Kilisenin sesi dört ayı yönden gelecek şekilde düzenlenmiş hoparlörler... Seste derinlik kazanılmış… İyi bir düşünce olarak düşündüm… Gerçi ses çok yüksekti… Salonun ufak olası bunda etkisi vardır dedim… Işık başarılı bir şekilde kurgulanmış, oyuncuyu izlemektedir, ancak çocukluk günlerini anlatan sahnede led ışıkların seyircilerin üzerine tavandan yansımasını pek anlamadım, çünkü o anda tren istasyonunda herhangi bir platformda yatmakta olan oyuncunun üzerine etkisi yoktur… Tolstoy ve Anna’nın ikinci karşılaması, düğünden geri gelmiş sahnede içki sahnesi yaşanan bir şansızlık daha iyi bir şekilde oyun içinde eritilebilinirdi. Her oyuncu her daim sağlıklı ve sahneye sesini ayarlamış olarak çıkamaz, bazı günler hastalık oyuncuyu teslim alır ama sahne çıkmaz zorundadır… Burada önemli olan diğer oyuncuların bu aksaklığı tekste bağlı kalmadan seyirciye duyurmadan yedirmesi gereklidir… Her ne kadar bir anlık durma ve öksürüğün gitmesini beklemiş olsa da bu kısa an kısa zamanda aşılmış olduğunu görmekteyim… Seçilen müzik ve anlamları sahneye bütünlük sağlamış olmuş olmasına rağmen bu kadar olumlu ve birbirinin içinde geçmiş olan teknik başarıya rağmen neden oyun seyirciyi kucaklayamadı, bazı seyircilerin cep telefonları ile neden mesaj yazdıklarını düşündüm… Demek ki bir şey var ki seyirci ile kucaklaşamadı ama oyun bitip oyuncular seyirciyi selamladığında ayakta alkışı hak etmelerini seyircinin oyunculara ve verilen emeğe saygısı olarak gördüm…

Peki, neden tempo ağır tutulmuştu, tek bir sahne düzenlemesi altında ışığın verilen göreve uygun hareket etmesine rağmen, oyuncuların başarılı ses ve mimiklerini kontrollü kullanmalarına rağmen oyun gerektiği gibi seyirciyi kucaklayamadı? Acaba seçilen renkler mi etkili oldu, yoksa tekste tam bağımlılık mı? Yönetmen bu şekilde tercih etmesi Tolstoy’un yazım tekniğine uygun bulması mı? Büyük bir yazarın hayatı elbette yukarıda anlattığım içerik içinde tam anlatılamaz, ama anlatıldığı kadarı ile ana hatları verilen hayatının izdüşümleri neden seyirciyi gerçek anlamda kucaklayamadı sorusu ortada durmaya devam etmektedir…

Tolstoy’un hayatını toplum ile yaşadığı ve ailesi ile yaşadığı çelişkiler belki kara mizahın unsurları içinde ironi daha fazla karikatürize edilerek sunulmuş olsaydı, kısaca biraz daha abartı olsaydı, gerçeklikten uzaklaşmadan ama yeniden yaratılan gerçekliğin içinde seyirciye ulaşmış olsaydı belki daha faydalı olabilir diye içimden geçirdim. Çünkü tiyatro yaşamda olanın yeninden kurgulanmasıdır. Ve bu kurgu hiçbir sanat dalında bu kadar başarılı bir şekilde seyirciye sunulamaz…

Her şeye rağmen büyük bir yazarın hayatının son anını başarılı bir şekilde sahne aktarılmasında emeği geçen her bir çalışanı kutlarım… her çalışma yeni bir öğrenimdir, tiyatro da geçmişinden öğrendikleri ile kendisini geliştirir, sürekli ben yaptım oldu diyerek yol almaz… Bu çalışma elbette daha sonra yapılacak olan çalışmalar için önemli adımlardan biri olduğunu düşünüyorum… Sahne her daim içinde oyuncuları ile kendini korumasını bilmiş ve sürekli geliştirmiştir. Tiyatro oyuncu ve seyircisiz olmaz… O yüzden seyircisi bol, geçmiş birikimden beslenmiş oyuncusu eksik olmasın…

İsmail Cem Özkan



Tolstoy ve Anna 
Yazan: Hatice Gülsün Kınal
Yöneten: Funda Mete
Oyuncular: Oktay Dal, Ebru Uysal, Mine Medya Haktanır, Batu Ergün
Dekor Tasarımı: Anıl Ateş Işık
Kostüm Tasarımı: Günnur Orhon
Işık Tasarımı: İbrahim Karahan
Dans Düzeni: Deniz Alp
Müzik: Can Aksel Akın
Dramaturg: Servet Aybar
Asistan: Petek Ocakçı
Sahne Amiri: Eyüp Şen
Kondüvit: Bülent Karakuzu, Soner Yücel
Işık Kumanda: Gökhan Takış
Suflöz: Mihraç Elligıram
Dekor Sorumlusu: Cengiz Taban
Aksesuar Sorumlusu: Mehmet Atay
Kadın Terzi: Zübeyde Öncel
Erkek Terzi: Abdullah Tanışık

Perukacı: Cumhur Temiz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.