Sessizliğinize tepki veren olursa değişim olur!
Mustafa Ergüven, Herman Melville’in 1853 yılında kaleme
aldığı Kâtip Bartleby adlı hikayesinden uyarladığı öyküyü tek kişilik oyun
olarak sahneye uyarlamış. Kitabın orijinal anlatımı yerine mekan, zaman
belirsizliği yaratılarak, üstelik günümüzde çok yaygın olan call center (çağrı
merkezi) üzerinden günümüze doğru taşınmış.
Genç bir avukat, bir bankadan kredi kartı borçlularının
dosyalarını prim karşılığında tahsil etmek üzere bir işe girmiştir; zaten yeni
genç bir avukatın o piyasada yapacağı fazla bir şey de yoktur. Genelde yeni
avukatlar isim yapana (müşteri toplayana) kadar icra dosyalarını ülkemizde
takip ederler. Davalara girip mahkemede dava kaybetme riski de yoktur; bu
sayede hem de mesleğin ince işlerini (ilişkiler anlamında) öğrenecektir.
Önce evinde telefon üzerinden başladığı işini, zaman içinde
büroya taşıyacaktır. Tek başına yürütülen işlerin amatörlüğü her zaman içinde
vardır. Gerçi Mustafa Ergüven bu geçişi arkadaşı ile görüşürken arkadaşına
attığı hava üzerine olduğunu vurgular. Sonuçta bir iş merkezinin içinde küçük
bir büro tutacak ve orada oluşturduğu call center ile banka adına kredi borcu
olanlardan para koparmaya çalışacaklardır; içinde gizli tehditler ile yapılan
bu iş aslında yasal değildir ama yasak olmadığı için yasa dışı değildir.
Oyunun buraya kadar yorumu içinde oyuncu sahnede tektir.
Oyunun başında bilinçli şekilde yapılan teknik sorunlar ile bu bir oyundur ve
sizler de seyirci, sahnede olan da oyuncu imgesi verilmiştir. Sahnede
göreceğiniz bir oyun olduğuna göre, oyuncu öyküyü canlandıracağına göre oturun
izleyin demekte; bıyık altından kıs kıs gülerken de oyuna dahil olacaksınız.
Öyle yok, sadece oyunu izlemek; uygun olduğu anlarda oyuna dahil olacaksınız
imajını oyunun başından veriyor.
Sahnede bir küçük pano, bölümler orada yazacak ve her bölüm
değişiminde yapraklar değişecektir. Sağa sola bırakılmış spor ayakkabısı, bir
laptop, tabure, bir çanta mevcuttur. Oyunun tüm aksesuarlarının o çantanın
içinde olduğunu oyun gelişimi ile göreceğiz. Kadınlar çantasız yapamaz; sahnede
bir kadın olduğuna göre o çantanın orada olması kadar doğal bir şey yoktur ama
seçilen renk dikkat çekicidir.
Avukat hanım büro tutması ile birlikte olayların örgüsü
absürt bir şekilde devam edecektir. Saçma gelecektir ama öyle kurgulanıyor ki
saçmalık bile sahnede bir “ekosistem” yaratıyor ve oyuncunun çok başarılı
sesini ve vücut dilini kullanarak o yaratılan ekosistem seyirciye verilir.
Oyunu yorumlayanın dili ile ekosistem dedim; çünkü o sistemin yani dengede
olanın pasif bir direniş ile parçalandığını, kişinin içsel ya da vicdanı ile
hesaplaşmasına şahitlik edeceğiz.
Objeleri insan yerine koyup onunla konuşsaydınız neler
olurdu?
Tek kişilik bir oyunda aslında dört kişi sahnede ama diğer
üçü insan siluetinde görmüyorsunuz. Obje, her obje konuşuyor, her obje
üzerlerine düşen görevi yapıyor ama oyunun başrolünde bir lamba olduğunu
söylesem. İnanmayacaksınız biliyorum ama oyunun başrolünde ve oyuna isim veren
şey lamba; adı Mükerrer. Adı öyle tesadüfen seçilmemiştir.
Bir gün bir çalışan işe başlar; bütün hayatı değişecektir.
Mükerrer; hukuk dilinde tekrar eden suç anlamına
gelmektedir. Peki, oyunda Mükerrer’in suçu nedir diye soru kafanızdan geçtiğini
düşünüyorum, aslında suçu yok!
“Hiçbir şey ciddi bir insanı pasif bir direniş kadar
sinirlendirmez.”
Büro tutulmuştur, işler ilerlemiştir, zaman içinde bir
çalışan daha ihtiyaç duyulmuştur ve gazeteye verilen ilan ile yeni bir aday bir
gün çıkıp gelir. Adı Mükerrer’dir. Soluk benizli, üstü başı düzgün, acınacak
ölçüde saygıdeğer, çaresiz derecede yalnız olarak tanıtılır. Gerçi ben bir
lamba olarak görmekteyim!
Cansız objelere canlılık, kişilik verilmiştir oyunda. Lamba
deyip geçmeyin, her ağzından ses çıktığında ışık yanmakta, beline doğru olan
yerde hoparlör vardır. Ses oradan gelmektedir.
Cansız objeye hayat verilmiştir.
Ancak Mükerrer’in zamanla bir şeyleri naifçe “yapmamayı
tercih etmesi”, "Söylememeyi tercih ederim" ile başlayan direniş
sarmalı genç avukatı içinden çıkılmaz durumlara sürükler.
Pasif bir direniş karşısında genç avukatın çaresizliği!
Her şeye kayıtsız kalanın pasif hali ile karşısındakini
değiştirmesidir oyunun özü. Bu özü bize iki bölüm boyunca sahneyi dolduran
Nurhayat Yıldırım verir.
Mustafa Ergüven ve Nurhayat Yıldırım ikilisinin uyumlu
çalışması ve anladığım kadarıyla uzun süren çalışmalarının sonucunda oluşmuş.
Oyunun özünü seyirciye taşıyan ama taşırken de seyircinin fikrini alan,
seyirciyi sahneye taşırken, sahnede değişen ruh halini sesi ve mimikleriyle birlikte
vücut dili ile oyunculuğunu gösteren ve sahnede bir kişi iki saat boyunca
zamanın nasıl geçtiğini unutturan ve her anın sahneye odaklanmış bir seyirci
yaratan Nurhayat Yıldırım vardır.
Nurhayat Yıldırım bu oyunda çok başarılıdır.
Oyuncu eğitimi almak isteyenler bir oyuncunun her halini
sahnede görmek istiyorlarsa bu oyuna gelip Nurhayat Yıldırım’ı izlesinler,
ondan öğrenecekleri çok şey var. Sahnede gördüğünüz bir kurgudur hissini
sürekli seyirciye verirken, aynı zamanda oyunun anını yaşayan bir oyuncudur.
Gözyaşları sahicidir, sevinci gerçekçidir. Bir objeye insan kıyafeti ve ruhu
giydirilmiş ve karşısında bir lamba değil de Mükerrer vardır.
Nurhayat Yıldırım ve Mustafa Ergüven ikilisinin sahneye
uyarladıkları oyunu görün isterim, çünkü bu ikili çok farklı bir yorum ile
absürt bir eseri nasıl uyarladıklarını, sahneye taşıdıklarını göreceksiniz.
Bundan öncesi daha farklı yorum ile Muhammet Uzuner yorumu
ile CAS (Cihangir Atölye Sahnesi) sahnesinde izledim. Her iki yorumu da çok
başarılı gördüm, her ikisinden de büyük zevk aldım, sahnede absürt bir eserin
epik tiyatro içinde nasıl sahneleneceğini görürken birçok ders aldım. Muhammet
Uzuner yorumu ile Mustafa Ergüven yorumu karşılaştırılamaz, ayrı kulvarda ve
birbirine rakip değil, farklı yorumlanacağı konusunda bize çok güzel örnek
olarak sunmaktadır. Her iki yorumu da izlemenizi çok isterim, fakat günümüz
koşulları içinde her şeye karar veren ne yazık ki ekonomi ve siz siz olun
kayıtsız kalmayın bu yaşadığımız sürece…
Yaşadığımız olaylar karşısında sessiz/ kayıtsız hiç
kalmayın, çünkü sonuçta mükerrer suç (sessiz kalmak yaşanan tüm olumsuzlukları
onaylamak adına gelir) durumuna düşersiniz ve bir avluda tek başınıza sessizlik
içinde aramızdan ayrılırsınız… Arkanızdan gözyaşı dökecek ne bir avukat ne de başkası
olur…
İsmail Cem Özkan
Mükerrer
Uyarlayan/ Yöneten: Mustafa Ergüven
Oynayan: Nurhayat Yıldırım
Yönetmen yardımcıları: Baran Ergün, Sena Pampal
Işık tasarımı: Utku Çetin
Kostüm, aksesuar ve ses tasarımı: Nurhayat Yıldırım, Mustafa
Ergüven
Afiş tasarımı: Hilal Bektaş Korkut
Dış sesler: Yapay Zekâ
Yapımcı: Ufuk Cebeci