Galata Gazete


29 Ekim 2024 Salı

Bayram gelmiş…

Bayram gelmiş…

Bayramlarda sadece bedava olan toplu taşım araçlarından faydalanıyorum, çünkü yaşanan ekonomik kriz insanları çaresiz yaptı, fakirleşenler zorunlu tasarruflarını en doğal insan haklarını askıya alıp, askıda olanlardan faydalanmak için kullanıyor. Bayram gelince içimde ne şevk, ne heyecan, ne de gurur var… Aşağılanmış, yok edilmiş, benim geleceğim hakkımdaki tasarruflarım elimden çalınmış, hayallerimiz bir bir yok edilmiş, kazanımlar artık geçmişte kalmış, tekrar kazanabilir miyiz diye düşündüğüm günlerde bayram gelmiş, bayram olduğunu sadece bedava olan toplu ulaşımdan anlıyorum...

Toplu ulaşım bedava olmazsa onu da anlamayacağım, çünkü göstermelik iki çelenk koyma dışında bir de belirli caddelerde kilometrelerce tutan kumaş parçası ile yapılan meşaleli yürüyüşler, onu da bayrak üreticileri para kazansın diye uydurulmuş gibi geliyor bana… Bayrak konusunda belediyelerde açılmış birçok yolsuzluk davası olması bu konuda bu fikrimin oluşmasına sebep oldu… Ne kadar üretildiği, ne kadar dağıtıldığı kim bilebilir ki?

Toplu ulaşım aracına adım attığımda ne kadar geriye param kalmış diye baktığımda ücretsiz geçiş yazdığında “aa bugün bayrammış, dini mi ulusal mı?” diye kendi kendime konuştuğumun farkına vardım…

Arasında fark kaldı mı, cumhuriyet’in yüzyılını aştığı bugünlerde belki Erdoğan ve anti Erdoğancılar için vardır ama benim için hiçbir fark yok...

Absürtlük hayatın her alanında bizi kuşattı…

Komünizmi savunduğunu iddia edenler, komünist düşmanı bir rejimin kurucusu olduğunu iddia etmesi kadar saçma sapan bir şey yok, nerede kurmuşlar, cezaevinde mi?

Bugün o cezaevi 5 yıldızlı otel, o otelin bahçesinde çay içmek bile maliyetli, ama cumhuriyet kurulurken o cezaevinde kalmak komünistlere bedavaydı!

Belki bu yüzden kuruculara minnet duygusu duyuyorlar, “bak para vermeden kaldık, fırsat eşitliği, eşit vatandaşlık hakkımızı o cezaevinde kullandık!”

Nazım Hikmet en büyük eserini cezaevinde kalanlara bakarak yazdı, Nazım Hikmet’i cezaevinde beslemiş üstelik büyük bir destan yazdırma fırsatı sunduğu için cezaevleri eşit vatandaşların, eşit ceza aldığı, eşit şekilde bitlendiği yerler olarak tarihe geçti...

İstiklal Mahkemeleri sadece asker kaçakları için değil, Kürtler ve komünistler için kuruldu. Kürtler ile komünistleri kurucular burada da eşit vatandaşlık statüsüne koydu...

Karadeniz dalgalarının altında kaldı bedenler, içlerinden bir kadın kurtuldu, onu da hayat kadını gibi çarşı çarşı sattılar, çünkü tek suçu vardı komünist olmak...

Kurucular düşündüler, Bolşeviklerden silah gelsin ama bizden biri gelmesin, kellesi vurula, vuruldu da!

“Bolşeviklerden eğitim almış ama bizim için çalışacak köleler gelsin, omurgasızlar gelsin”…

Sonuçta Bolşevik eğitiminden geçmiş ama “sağcı, ulusalcılar” gelsin denmiş, zaten Bolşevikler içine gidenlerin önemli bölümü de İttihat ve Terakki kadrosundaydı, onlarda dönüş yaptıktan sonra "kadro" dergisini çıkarıp, sosyal demokrat bir cumhuriyet hayalini anlattılar, kısa sürede kurucular “bize uymadınız” diyerek dağıttı... O kadro içinde yer alan Celal Bayar ve Adnan Menderes yıllar sonra Demokrat Partiyi kurdular... Demeyin ki sol derginin (Görüşler) yazarı cumhuriyeti kurmadı, kurdular İş Bankasını ve bir de Demokrat Partiyi...

Diyorlar ki “komünistler cumhuriyetin kuruluşunda yer aldı”, “doğru!” silah göndermek, silah sevkiyatında Karadeniz sahilinde çalıştılar, getirdikleri silahları Topal Osman’a verdiler...

Topal Osman ne yaptı, sonu ne oldu?

Bugün ellerinde bayrak sallayarak ortada dolaşanlar Topal Osman’ı büyük kahraman olarak görmeleri gerekmez mi? Giresun'un gurur, heykeli olan Topal Osman’a bir çelenk bırakmaları gerekmez mi? Mademki komünistler devletin kurucuları arasında, “yoldaşlarına” selam göndermeleri gerekmez mi?

Ulusal bayramlar birisinin zaferi, diğerinin yenilgisi üzerine kurulur…

Bugün bayram, içimde hiç bir coşku yok, çocukluğumda içeriğini bilmeden birçok bayrama katıldım, çok eğlendim ama her eğlendiğim bayram, meğer kan üzerine kurulmuş günlermiş…

Sadece kurban bayramı değil kanlı şekerli olan!

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.