Galata Gazete


30 Ekim 2024 Çarşamba

Tuval üzerine renk var mı?

Tuval üzerine renk var mı?

Marc, Serge ve Yvan üç samimi arkadaştır, metne göre orta yaşı henüz aşmak üzeredir. Serge günlerden bir gün yeni modern sanata ait bir tablo almıştır. Aldığı eserini öncelikle arkadaşlarına göstermek ve onlardan bu “yatırım” hakkında bilgi almak istemektedir… Tablo, beyaz üzerine beyazdır… Eve ilk gelen Marc, Serge’nin bu eseri görür ama fiyatını öğrendiğinde şaşırır. İki yüz bin frank!  

Tüm mal varlığını vermiştir Serge, çünkü bu eserden önemli bir gelir elde edeceğini düşünmektedir. Serge’nin beklentisi çok farklıdır ama Marc onun beklentisi ile empati kurmak yerine şaşkınlığı, kızgınlığa bırakır ve kızgınlığın içinde hakarete varan abartılı tepkiler verir. Marc daha sonra Yvan ile buluşur. Yvan evlenmek üzeredir, yeni iş değiştirmiştir. Müstakbel kayınbabası patronudur. Bir anlamda içgüvey gitmiştir, bütün beklentileri hayattan alamamıştır, ona rağmen iyimserdir ve hep olaylara orta yolunu bulup oradan bakmak ve arkadaşlarını kırmamak üzerine bir tercihte bulunur… Marc, Serge’nin beyaz tablosunu anlatır, ortadan kalmayan öfkesi ile arkadaşının kandırıldığını düşünmektedir, bu kadar para nasıl olur da üzerinde sadece beyaz olan bir tabloya verilmiştir, çünkü onun sanat anlayışı içinde o tablo sanat eseri değildir…  

Yasmina Reza bu üç arkadaşın tablo üzerinden bir biri ile ilişkileri, bireysel çatışmaları ve ilişkileri ile yüzleşmesi ile absürt kara komediye örnek bir oyun yazmıştır. Ülkemizde de birçok defa birçok sanatçının sahneye taşıdığı oyunu, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu ’da repertuarına almış ve İstanbul’a bu oyun ile turneye gelmiştir.

Oyun üç ayrı mekanda geçer, her mekanda sahnenin arkasında yer alan tablolar oyuncular tarafından değiştirilir. Çok akıllıca yapılmış düzenek ile oyuncular hiç zorlanmadan sahne değişimi oyun karakterlerine uygun tablolar seçilmiştir. Sadece resimler değişir ama diğer objeler hep aynı yerde durmaya devam eder… Dekor tasarımı yapan Bekir Beğen gerçekten sahnede en az ürün ile oyunculara hem hareket, hem de seyirciye doğru mesaj vermeyi sağlamıştır.

Oyunu ben İstanbul Devlet Tiyatrosunun salonlarından olan Garibaldi Sahnesinde izledim. Seyirci ile sahne arasında çok mesafe yoktur, belki oyunun ruhuna uygun bir salonda, oyunculara bu kadar yakın seyretme şansına sahip oldum.

Işık tasarımı büyük sahneye göre yapılmıştır mutlaka ama bizim izlediğimiz salonda var olan olanakları en iyi şekilde değerlendirmişler, çok başarılı buldum…

Işık tasarımı kadar başarılı gördüğüm müzikte Ceyhun Anıl imzasını görmekteyiz. Kostüm seçimi dönemin en azından internet öncesi zamanların kıyafeti ile oyunculara bir karakter kıyafetler ile çizilmiştir.

M. Furkan Dikici, Acar Çakmakçılar, Şamil Kankul sahneyi doldurmakta, bölümler arası geçişleri olağan akışmış gibi ve zaman zaman seyirci ile kurdukları iletişim ile oyunu salondan seyirci içine, seyirciyi sahneye sesi ile taşımıştır. Seyirciden aldıkları tepkileri zekice oyun metnin içinde kullanmışlardır…

Her bir rolü, yönetmen Fatih Topçuoğlu istediği gibi başarılı bir şekilde sahnede hayat verdiklerini düşünüyorum, bu rollerde yer alan oyuncuları başarılı buldum. Gerçi her bir oyuncu orta yaştan aşağı bir yaşta olmasına rağmen, zamanı belirsizleştirerek karakterlere yeni bir anlam ve biçim vermişler.

Yılmaz Onay çevirisi ve Yılmaz Onay’ın epik tiyatro ile bağı tarihsel olarak göz önüne alındığında, bu oyunun içine epik tiyatronun birçok öğesini oyunun akışı içinde (özellikle seyirci ile iletişim, sordukları sorular ve aldıkları yanıtı sahneye taşımaları)  kullanıyorlar. Yasmina Reza’nın eserini ülkemiz sahnelerine taşıyan Yılmaz Onay kendi tiyatro bakış açısına uygun kelime seçimi oyunu bana göre daha akıcı hale getirmiştir.

Oyuna gidenlerin absürt tiyatronun kara mizah dilini, gülünç ama yaşayanlar için trajik durumunu sahnede çatışmalarını eğlenerek izlerken, belki sizi için dünyamıza anlık yolcuklara çıkaracaktır… Fatih Topçuoğlu’nun yönettiği başarılı oyundan geriye sahneye bırakılmış alkış sesleri, oyuncuların alınteri o sahnenin tarihine dipnot olarak kalırken, bize de mutlu bir şekilde salondan ayrılıp, İstiklal Caddesinin kalabalığına dalıp gittik…

O günden bugüne anısı önünde saygı ile eğildiğim Yılmaz Onay’ın üzerimize serptiği kelimeler kaldı…

İsmail Cem Özkan

 

SANAT

Yazan: Yasmina Reza
Çeviren: Yılmaz Onay
Yöneten: Fatih Topçuoğlu

OYUNCULAR:

Marc: M. Furkan Dikici
Sergey: Acar Çakmakçılar
Yvan: Şamil Kankul

Dekor Tasarımı: Bekir Beğen
Kostüm Tasarımı: Elif Çakanlı Kurtoğlu                
Işık Tasarımı: İzzettin Biçer
Müzik: Ceyhun Anıl
Yönetmen Yardımcıları: Acar Çakmakçılar, Gizem Dilimen

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.