Galata Gazete


4 Kasım 2024 Pazartesi

Açılım masası kurulurken, masa devrildi…

Açılım masası kurulurken, masa devrildi…

Kürt açılımı aslında Türk resmi tarihi ile yüzleşmek için bir fırsattır, fakat bu fırsat yeni bir resmi tarihin oluşumu ile sonuçlanarak suya düşecek, onu bir dere alacak ve denizin suları içinde yok edecektir... Kısaca resmi tarihi yok edersen başka bir resmi tarih yerini alır, bu sefer tek milletli kurtuluşu savaşı yerini iki milletli, sözde eşit vatandaşlık kabul görmüş bir tarih alır...

Kürt açılımı yapması gereken Kürt ulusunun temsilcileri bugün yaptığı konuşmalarda, kurtuluş savaşına bakışta sürekli resmi tarihin içinde yer alan Türk kelimesinin yanında Kürt kelimesini oturtur ve birlikte yaptıklarını iddia eder...

Şimdi bu gerçek mi diye sorsam, resmi tarih eğitiminden geçen her birey doğru ve gerçek diyecektir. O zaman soru şu olması gerek: madem eşit koşullar altında, birlikte yapıldı, peki neden CHP tek parti ve çok partili seçimlerde Kürtlerin önemli bir bölümü neden sandığa gitmedi, çok partili seçimlerde neden CHP Kürtlerden oy alamadı?

Kısaca Kürtler her zaman devletin arzularının ne olduğunu biliyordu, oranın bir sürgün yeri seçilmesi, teknolojinin, medeniyetinin nimetleri olan eşyalarının oraya savaş aletleri dışında çok geç gitmesini açıklayamaz… Hatta Kürt sorununa bakış içinde kuruluş aşamasında Türkiye ve Kürt sorununa bakışta “komitern” bakışı bu konuda Türk devletinin de bakışını ortaya koyar... Bundan dolayıdır ki nazım hikmet komiterne rağmen bu ülkenin renklerini anlatırken derinlemesine konuya girmez ama onların direktiflerini de sanatın ince dili ile aşmıştır... Sovyet tarihinde Türk devletinin resmi tarihinin söylemlerinin hakim olması tesadüfi değildir, çünkü İngilizler ve Sovyet Rusya’nın çıkarı araya konulmuş geçiş yani tampon ülkenin oluşumuna uygun bir dil ve davranış sergilenmiştir... Kısaca tarih resmileşince, devletin elinde olunca ister istemez çıkarlar halkın yaşadıklarının önüne geçer ve onları manipüle eder... Bu da o eğitim sisteminden geçmiş bireylerin doğru olmayacağı konusunda tüm şüpheleri ortadan kaldırır ve doğruymuş gibi iddialı savunmayı ortaya çıkarır...

Bu ülkede kurtuluş savaşı değil, yeniden kuruluş mücadelesi oldu...

Yıkılmış, yok edilmiş, paramparça edilmiş bir Osmanlı devletinin yerine balkanlardan kovulmuş, hiçbir iddiası olmayan, Ankara merkezli bir yeni devlet -ama yeni dediğime bakmayın- sadece batılılar tarafından kullanıla gelen ismin resmiyet kazanmasından başka şey değildir. Çünkü devlette devamlılık önemlidir ve iktidar el değiştirmiş, eski liderler sürgüne gitmiş, orada öldürülmüş ve onların boşluğunu iyi eğitilmiş yeni bir kadronun doldurması ve ideal olarak kabul edilenlerin yeni bir ulus devleti altında oluşturulması, kısaca devletin yeniden kurulmasıdır...

Tek adam fikriyatına karşı olanların acımasızca ezildiği, idam sehpalarında son nefesini verdiği bir kuruluş süreci yaşanmıştır... Bu süreçte elbette tek millet, tek vatan, tek ideal, tek politika, tek lider, tek bayrak... kısaca tek olanların devrim adı altında eski olanların yeniden gözden geçirilip zaman uymayanları kaldırıp yeni ama eskiden beri dillendirilen/istenilenin hayata geçirilmesidir...

Tarihe nereden durup baktığınız çok önemlidir, kimin çıkarından baktığınız sizi gerçeğe daha yakınlaştırabilir de uzaklaştırabilir de. Fakat tarih her zaman kuşkuların olması gerektiği, sürekli yeni soruların sorulduğu, bugün ki etkisine bakarak geçmişi yeniden yorumlanması gerektiğini unutmamak gereklidir, çünkü tarih durağan ve bitmiş bir şey değildir, tersine aktiftir ve dinamik olarak sürekli yeniden yaratılır...

Kürt açılımı gerçeğe yaklaşmak ya da daha yakın bir şeyler söylemek için fırsattır ama gelişmeler bunu böyle olmayacağını, Atatürk yanına Atakürt konmasını getirecek gibi... Yapay zeka bu fotoğrafın konmasını ve yeniden oluşturmasına imkan tanıyor, hatta o döneme ait filmler ve belgeseller yeni yaratılan gerçekliği doğru diye kitlelere sunacak ve yeni bir resmi tarih oluşturacaktır...

Bugün "Kürt" olduğunu söyleyenler tutuklanabilir, işkence altında olabilir ama yarın o Kürt diyenler el üstünde, pozitif ayrımcılık içinde, geçmişte ve bugün mücadele edenlerin alın teri, kanı üzerine yeni bir yaşam kuracaklar ve yeni tarihe inanacaklardır... Kürt sermayesi vardır ama bugün Türk sermayesi içinde kendilerini saklıyorlar, yakında bu saklama TÜSİAD yanında, paralelinde KÜSİAD adında da örgütlenme ile yeni devletin efendisinin kim olduğunu ilan edebilme ihtimali yüksektir...

Her açılım demokrasi için bir adım atılır ama demokrasiden kimlerin faydalanacağı, kimler için özgürlük kavramı içinde yerini alacağı önceden tespit edilemez...

Türkiye gündemi o kadar hızlı değişiyor ki, henüz yazıyı tamamlamışken, birden kurulduğu ilan edilen masanın devrilmiş olduğuna dair siyasi gelişmeler oldu. Muhalif belediyelere kayyum atandı…

Elbette kafalarda başka açılımlara neden oldu…

Tarihte olmuş olayların başka özneler ile yeniden mi sonucuna bakarak uygulamaya konuyor?

"Etle tırnak" gibi deyimi genelde Türk - Kürt sorunu konuşurken dillendirilir, fakat hepimiz biliyoruz ki etle tırnak meselesinde tırnak sökülür ve atılır.

Ermeni sorununun çözümü böyle olmadı mı?

Kürt sorunu çözüm masası kuruldu ya da kurulurken bir ayağı zaten (!) kısaydı, sonuçta masa kuruldu ama masa devrildi, arkasından kayyum atamalar başladı.

 Ayrımsız olarak tüm muhalifleri sopa ile eğitme süreci başladı, bakalım nasıl bir sonuç doğuracak?

Açılım sonucunda kimler için hangi özgürlüklerden faydalanacak sorusu sormuştum, yanıtı sanırım hep ortada duruyordu, kayyum açılımı yapanların özgürlükleri, öteki olanların özgürlüğünden her zaman önceliklidir…

Demokrasi en çok ezilenlerin haklarının korunması ile ölçülür, bizde ise en çok eziyet yapanın özgürlüğü ile ölçülür oldu…

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.