Yalnız değilim!
Balkondan 1 Mayıs marşı okumak göstermiştir ki, ne kadar çok
azız ve biz bize yaptığımız propaganda çevremizde bizim gibi düşünenleri
yaratmadığı...
Evet, 1 Mayıs mitinglerinde coşkulu katıldık, orada on
binleri görünce “İstanbul burada” diye düşünenler de olmuştur. En son CHP
cumhurbaşkanı seçiminin son mitingi (23 Haziran 2018) İstanbul Maltepe’de
olmuştu, milyonlar vardı orada ve “seçimi kazandık” diye sevinenlerin erken
açıklanan sonuç karşısında çaresiz kabullenişlerini de gördük...
1 Mayıs marşını okudum, en fazla gaz yenilen eylemlere de
katıldım, solcu olduğumu hiç saklamadım, devrimciyim, sosyalistim, kapitalist
sistemin mutluluk getirmediğini sürekli krizler ile bizi sürekli
fakirleştirdiğini ve kazanılmış hak kavramının olmadığını da gördüm...
Kapitalizm yapısının ne olduğunu biliyorum, paranın üzerinde
namaz kılanlar, minareden sela okuyanların da kim hizmet ettiğini bildiğim için
onların getirmiş olduğu tüm önerilere gözüm kapalı hayır dedim, çünkü onların
hayırlı işleri olmaz. Her çapan altında oyunları ve bizim başımıza çorap
ördüklerini bilirim. Onlara güvenmem, inanmam… Onların her sözünün yalan
olduğunu da saklamam, söylerim, çünkü İslam’da hülle denen kavram var, tanrıyı kandıralar
güya, bir hafta biri ile evli kal, boşan ertesi hafta başka kadın ile evlen… Bu
hülleden herkesin haberi vardır ama kural böyle diye öyle yaparlar ve bunu da
saklamazlar.
Balkondan 1 Mayıs marşı okuyanların kendine güven, o saf,
temiz duygularını da bilirim, çünkü onlar da benim gibidir...
Yaşasın hayallerini satmayanlar, yaşasın hayalleri uğruna
her türlü riski göze alanlar…
Yaşasın demek yeterli değildir, dayanışmayı partiye
dayanışma değil, partinin bireylere dayanışması olarak algılıyorum...
Para isteyen, yok yıllık yemek diyerek para toplayanların
bugüne kadar ne yaptıkları ortada, yemek parası ile aidatlar ile bu işlerin
yürümediği ortada, aidat denilen kavram bağlı bulunduğun yapıya bağlılığını
gösteren sembolik bir şeydir, aidatlar ila ayakta kalan ve siyaset yapan parti,
parti değildir... Onlar kirayı ödemeyi düşünmekten siyaset yapamazlar, sadece
var olan gündemin peşinde koşarlar...
Siyaset para demektir, para olmayınca siyaset olmaz...
Parasız olanlar siyaset yapmaz, devrim yapar...
Birisi gelip size yardım edin, sizin adınıza konuşacağız
dediklerinde paran yoksa benim adıma da konuşamazsın, çünkü benim parama
muhtaçsan kusura bakma ama sen uzun boyutlu bir adım atacak ne gücün, ne de
gerçekliğin var...
Somut durumun somut tahlilinde parası olmayan, lojistik
başaramayanlar, istihbaratı olmayanların siyaset sahnesinde yer almaları sadece
gelmekte olanın önünde engel olmaktan başka işlevi yok...
Siyaset karşı tarafın ne düşündüğünü, ne yapabileceği
hakkında elde veri toplaması demektir... Veri yoksa elinde ki veriyi saklayanlar
illüzyon yaratır, kendisini var olandan büyük göstererek kitleleri arkasından
koşturur… Bunu en iyi gören ve dillendiren Oğuzhan Müftüoğlu’dur. Yakalandığında
“illüzyon bitti” demiştir…
Siyaset bu gerçekliği görüp ona göre adım atmaktır, yoksa
çevrene çok acılar yaşatmaktan başka ifadesi yoktur… Gönüllü, inanarak ve
yarını kucaklamak isteyenlerin hayalleri ne satılıktır ne de harcanacak kadar ucuz…
Dün balkondan bir Mayıs marşını okudum, çevremde onlarca
aile vardı ve bir balkondan bana küçük bir destek geldi, o küçük desteğin ne
kadar değerli olduğunu biliyorum, çünkü yalnız değilim!
İsmail Cem Özkan
2 Mayıs 2020 – İstanbul/Şişli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.