Gidene anılarımızda yaşayacaksın demek gerek…
Eski yol arkadaşların yaşayanların bir
bölümü de anılarda yaşamak için ağır ağır aramızdan
ayrılıyor, gerçi ağır demek yersiz
bir çoğu göz açıp kapayıncaya kadar aramızdan ayrılmış bile oluyor. Son bir defa daha görüşmek için bir araya gelmeyi düşünürken, haberi geliyor; “toprağı bol olsun!”,” ışıklar
yoldaşı olsun!”, o son sanırım anılarda yan yana geldiğinde canlanacak birazda.
Her giden hakkında iyi şeyler söylenir, badem gözlü, direnmiş, yiğit bir arkadaşımızdı deriz, o kavganın sıcak zamanları anımsanır ama ondan
sonra ki süreç genelde pek olmaz, zaten pek de güzel şeyler olmamıştır ama olmuş kabul ederiz, her birimiz kendi dünyamızda yaşarız, hayat kavgası işte der ve geçiştiririz... Bazılarımız övünmeyi, bazılarımız ise sessiz
kalmayı seçeriz, konuşan da kendi yaşadığına bin katarak
konuşur, çünkü zaman içinde anılarda doğum yapar ve yeni gerçeklik yaratırız sonuçta ve garip tarafı
da ona inanırız... Bu yeni gerçekliğimiz içinde kaybolan geçmişin tanıkları bir bir ağır ağır aramızdan
ayrılıyorlar.
Eskiden eskileri bir araya getiren geceler,
yemekler filan olur, muhabbet edilir, öykümüze yeni katkılar yaparken hareketin
liderlerini ya çekiştirir ya da
överek kendimizi de hareketin bir yerine konumlandırırdık...
Dedikodusuz, bir birine taş atmadan hareket olmaz...
Liderlik kadrosunda yer alan hareket benim der,
diğerleri sessizce izler, çünkü itiraz etse tek başına hiç bir insan hareketi temsil edemez, ancak bir aradayken
hareket temsiliyeti ortaya çıkar diyemez... Geçmişin lider kadrosunda yer alan kafasına yeni hareket yaratır,
kendisine bağlı gençlerden yeni bir örgüt kurar, eskiler abi
bizi çağırsa da bir araya gelsek umudunu içinde yaşatır...
Kısaca geçmiş artık bittiğini kabul
edemeyiz, “ne geçmiş tükendi ne de
yarınlar” diyerek şairin sözünü
tekrarlarız...
Sonuç mu, bir bir aramızdan ayrılan sıcak
günlerin arkadaşlığı, anıları, yoldaşlığı, yaşanmış mutluluk ve
acılar, faşistlere atılan bir taşın kırk yıl kalan hatırası...
Bizde ne yoldaşlık biter ne de anılar...
Ölenler artık aramızda değildir, anıları yaşatan da zaten yakında bir avuç insan kalacağız...
Eskilerin anılarını toplayıp bu işten ekmek çıkaran da bir güzel ekmek yemeye devam
edecektir... Anılarımız bile birer metaya dönüştü, satılıyor, satılmayan anı kitapları ise sahaflarda
okunmayı bekliyor, gerçi anı adı altında toplananların kaçı gerçeğin ne kadarını anlatmış olduğu muğlaktır, anlatan belki olduğu gibi anlattı da onu yeniden düzenleyen sakıncası var şuası diyerek kendi tarih anlayışını dayatmış olabilir ya da
piyasada bunlar satmaz, satan bir kaç şey ekleyelim demiş yayın evi sahibi ya da editörü olmuş olabilir... O yüzden her çıkan anı kitabında kim editörlük
yapmış diye bakıyorum ve onu yapan kendi doğrusunu dayatan biri olduğunu gördüğüm an, o
kitaptan saklanan gerçekler hangi cümle altında diye okumaya çalışıyorum, çünkü sonuçta pazarlamak da belli kuralları içinde
barındırır...
Gidene “anılarımızda yaşayacaksın”
demek gerek…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.