Sessizliğin içinden…
Şehir sessizdi. Aslında sessiz şehir hiç olmaz, bize sessiz
gelmesinin tek sebebi gürültünün biraz azalmasıdır… Sessizlikte şehirde yaşayan
biri kafayı oynatmaması işten bile değildir...
Şehrin sessizliğini devletin varlığını hissettiren,
ambulans, itfaiye ve polis araçlarının çıkarmış olduğu siren seslerdir. Devlet
vardır, çünkü devleti sembolize eden ama çevreye gereğinden fazla ses bırakan
araçlar...
Şehrin her yerinde olması gereken anıtlar bir kaç noktada
bulunmaktadır, sessizce ona yüklenen anlamları üzerinde taşır... Heykel neden
yapılırsa yapılsın sonuçta bir anlam taşır bir de üzerine yüklenen anlamlar.
Kimse bilmez bile o heykelin oraya neden konduğunu, başlangıçta bilinir ve
zaman içinde göz önünden çıkar gider, ta ki birileri adres sormaya başlayıncaya
kadar. Ancak bir yer tarifinde kullanılır belki...
Şehir sessizdir...
Bir anıt etrafında devletin sesini duyabilirsiniz. Gaz,
plastik mermi, üst rütbelilerin haykırışları, kaçanlar, kaçmadan durup slogan
atanlar. Pasif direniş içinde olanlar...
Pasif direnişçinin devletin gücü karşısında her türlü
eziyete sessiz kalıp boyun eğmesi. Her boyun eğmek aslında başka bir direniş ve
başkaldırıdır. Sessizce yapılır pasif direniş… Pasif oldukları içinde devlet
onların karşısında daha güçlüymüş gibi hisse kapılır ve devlet adında görev
yerine getirenler kendilerini çok güçlü ve ezilmişliklerini sırıtarak kendisini
gösterir. Emir kulunun hiç söz hakkı ve itiraz hakkı yoktur, çünkü onun görevi
odur. Ezilmişlik, boyun eğme, isimsizliğini ancak karşısında güçsüz birini
gördüğünde sessizce kendisini ortaya çıkarır ve yüzünde bir gülümseme kaplar. Mazoşist,
sadist ve psikiyatride kategorize edilen tüm sıfatlar ve davranış biçimleri
ortaya çıkar…
Eğer direnişçiler pasif olmasalar acaba derim içimden.
İçinden geçen cümleler suç teşkil etmez...
Her gün bir anıtın etrafında kurulan karakol... Aslında
orada bina yok ama devletin sesi, gözü, kulağı oradadır... Bir de bariyerler.
Bir heykelin etrafı neden bariyerler ile çevrilir?
Taksim meydanı her sene bir Mayıs’ında bariyerler ile
kuşatılır... Kuş uçsa suçtur... Hatta sadece heykel değil, heykele çıkan tüm
yollar caddeler kapalıdır.
Ankara?
Ankara'nın bir Mayıs’ı sanki her gündür. Her gün uzun bir
süredir bir heykelin etrafı bariyerler ile çevrilidir, sanki orada unutmuşlar
gibi...
Heykelin etrafında kuş olur, kuşlara yem atan çocuklar, anı
fotoğrafı çektirmek isteyen turistler... Sessizlik içinde onlar yoktur...
Devlet ve pasif direnenler...
Pasif direnenlerinin üzerine gaz sıkan polisin görüntüsü ...
Öyle kendisinden geçmiş ki, sanırsın muhteşem bir iş yapıyor. Pasif
direnenlerin üzerine gaz sıkarken etrafında polis çemberi var... Yerde bir kaç
pasif direnişçi... Yerde kendilerini koruyorlar, birazdan gözaltına
alınacaklar...
Her gören biliyor... Her gözün gördüğünü emir verenler de
görüyor...
Şehrin sessizliğini gazın açtığı acı dağıtıyor... Şehir
sessizliğe birazdan bürünecek yeniden...
Aç karınların guruldamasını kimse duymayacak...
Sessizce adalet bekleyenler, sessizce pasif direnenler,
sessizlik içinde devletin çıkardığı sesten ürkmekteler, sessizlik sabah işe
gidenlerin ayak sesi ile dağılacaktır...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.