Galata Gazete


21 Ekim 2017 Cumartesi

Sessizliğin içinden…

Sessizliğin içinden…

Şehir sessizdi. Aslında sessiz şehir hiç olmaz, bize sessiz gelmesinin tek sebebi gürültünün biraz azalmasıdır… Sessizlikte şehirde yaşayan biri kafayı oynatmaması işten bile değildir...

Şehrin sessizliğini devletin varlığını hissettiren, ambulans, itfaiye ve polis araçlarının çıkarmış olduğu siren seslerdir. Devlet vardır, çünkü devleti sembolize eden ama çevreye gereğinden fazla ses bırakan araçlar...

Şehrin her yerinde olması gereken anıtlar bir kaç noktada bulunmaktadır, sessizce ona yüklenen anlamları üzerinde taşır... Heykel neden yapılırsa yapılsın sonuçta bir anlam taşır bir de üzerine yüklenen anlamlar. Kimse bilmez bile o heykelin oraya neden konduğunu, başlangıçta bilinir ve zaman içinde göz önünden çıkar gider, ta ki birileri adres sormaya başlayıncaya kadar. Ancak bir yer tarifinde kullanılır belki...

Şehir sessizdir...

Bir anıt etrafında devletin sesini duyabilirsiniz. Gaz, plastik mermi, üst rütbelilerin haykırışları, kaçanlar, kaçmadan durup slogan atanlar. Pasif direniş içinde olanlar...

Pasif direnişçinin devletin gücü karşısında her türlü eziyete sessiz kalıp boyun eğmesi. Her boyun eğmek aslında başka bir direniş ve başkaldırıdır. Sessizce yapılır pasif direniş… Pasif oldukları içinde devlet onların karşısında daha güçlüymüş gibi hisse kapılır ve devlet adında görev yerine getirenler kendilerini çok güçlü ve ezilmişliklerini sırıtarak kendisini gösterir. Emir kulunun hiç söz hakkı ve itiraz hakkı yoktur, çünkü onun görevi odur. Ezilmişlik, boyun eğme, isimsizliğini ancak karşısında güçsüz birini gördüğünde sessizce kendisini ortaya çıkarır ve yüzünde bir gülümseme kaplar. Mazoşist, sadist ve psikiyatride kategorize edilen tüm sıfatlar ve davranış biçimleri ortaya çıkar…

Eğer direnişçiler pasif olmasalar acaba derim içimden. İçinden geçen cümleler suç teşkil etmez...

Her gün bir anıtın etrafında kurulan karakol... Aslında orada bina yok ama devletin sesi, gözü, kulağı oradadır... Bir de bariyerler. Bir heykelin etrafı neden bariyerler ile çevrilir?

Taksim meydanı her sene bir Mayıs’ında bariyerler ile kuşatılır... Kuş uçsa suçtur... Hatta sadece heykel değil, heykele çıkan tüm yollar caddeler kapalıdır.

Ankara?

Ankara'nın bir Mayıs’ı sanki her gündür. Her gün uzun bir süredir bir heykelin etrafı bariyerler ile çevrilidir, sanki orada unutmuşlar gibi...

Heykelin etrafında kuş olur, kuşlara yem atan çocuklar, anı fotoğrafı çektirmek isteyen turistler... Sessizlik içinde onlar yoktur...

Devlet ve pasif direnenler...

Pasif direnenlerinin üzerine gaz sıkan polisin görüntüsü ... Öyle kendisinden geçmiş ki, sanırsın muhteşem bir iş yapıyor. Pasif direnenlerin üzerine gaz sıkarken etrafında polis çemberi var... Yerde bir kaç pasif direnişçi... Yerde kendilerini koruyorlar, birazdan gözaltına alınacaklar...

Her gören biliyor... Her gözün gördüğünü emir verenler de görüyor...

Şehrin sessizliğini gazın açtığı acı dağıtıyor... Şehir sessizliğe birazdan bürünecek yeniden...

Aç karınların guruldamasını kimse duymayacak...

Sessizce adalet bekleyenler, sessizce pasif direnenler, sessizlik içinde devletin çıkardığı sesten ürkmekteler, sessizlik sabah işe gidenlerin ayak sesi ile dağılacaktır...


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.