Göçmenler…
Göçmenler geldikleri ülkeye göre nasıl algılandığı aslında
hepimiz biliyoruz ama tekrarlamakta yarar var sanırım;
Göçmenler anavatanlarına göre para gönderen ve sağılması
gereken birer saf yatırımcı…
Göçmenlerin lobi olarak kullanılan bir nüfus harekatı ve var
oldukları ülkede ki demokrasinin izin verdiği gösteri yapma hakkını kullanarak
ülkelerini cennet olarak gösteren eylemlere katılmaları… Lobicilik sorunların
görmezden gelmek ve sorunların üzerini ülkelerinin lehine örtmeleridir…
Göçmenler ülkeleri için pozitif anlamda katkı olarak
görülürken, ekonomik krize düşen ya da siyasi krizden kurtulmak için
yurtdışında birikmiş sermayenin kendi lehlerine kullanımı amaçlı da
kullanılmaktadır… İç siyasete sağ güçlerin daha fazla kullanıldığı potansiyel
sermaye ve oy anlamına da gelmektedir. Göçmen bulunduğu ülkede kendi çıkarına
uygun siyasi hareketleri desteklerken, kendi ülkesi içinde sağ siyaseti ve daha
tutucu muhafazakar siyasetin potansiyel seçmeni olabilmektedir… Elbette sol
siyaset içinde sağ seçmen yanında küçük katkısı göz ardı etmemek gereklidir…
Ulusal çıkarlar ve ulusalcı bakış açısı içinde taraf olabilmekteler…
Göçmeler kaba anlamda geldikleri ülkeye gönülden bağımlı ama
vücutları para kazandıkları ülkede olanlardır… para kazandıkları ülkede
yaşadıklarını görmezden gelip, anavatanları için sözde çalışırken o zorluklar
neticesinde daha rahat ve toplumdan kopmuş yaşamı tercih etmekteler. Daha fazla
hemşehrilik ve aynı duygu içinde olanlar daha fazla ilişki içinde yaşamaktalar…
Göçmenler “getto” yaşamın içinde kendi tercihleri dışında yaşamaya
çalışmaktalar…
Göçmenler kendi tercihleri dışında dayatılan yaşam içinde
olmalarına rağmen aslında hangi yaşamın kendilerine dayatıldığın da pek
farkında değillerdir, onlar anlık sorunu çözmek ya da kriz koşulu içinde
yaşamaya çalışmaktalar. Daha fazla iç dayanışma ile ayakta kalmaya ve daha
fazla para kazanmak için her türlü şartı zorladıkları gözükmektedir…
Göçmen bir arada yaşamaya zorlanmış, içinde bulunduğu
toplumun genelinden dışlanmış küçük alanlarda kendine uygun bir yaşam kurmuş
olandır… İşten eve, evden işe tek düzeliğinden çıkmış, işsiz ve eğitimin
kendilerine uygun kadarı almış, projeler üreten ve projeler içinde yaşamaya
zorlanan bir işsizler ve niteliksizler topluluğu konumuna gelmiş bir bölümü…
Göçmen olmadan önceki yaşamları her ne kadar “gastarbeiter” (misafir işçi)
konunda olsalar da artık “gast “denilecek konumdan çıkmış durumda olmalarına
rağmen “gast” oldukları dönemden gelen tercihler hala varlığını ülke siyaseti
içinde yerini korumaya devam etmektedir… bulundukları ülkeler onları
“entegrasyon” adı altında geliştirebildikleri tek siyaset ve çözüm
asimilasyondur… Asimilasyon olmayanlar ile yaşanan sorunlar bugün görünür
olmuştur, çünkü asimilasyon isteyenler aslında asimile bile etmek
istemediklerini yaşanan süreçten daha iyi anlıyoruz…
Peki, göçmenler kendileri üzerine geliştirilen politikalar
karşısında söz sahibi midirler?
Fikrileri belki soruyormuş gibi yapılmış olması, hatta
meclisler kurulmuş olması, meclislerde görev yapılacaklar seçim ile seçilmiş
olsalar dahi etkili olamadıkları ve genel göçmen politikası içinde bulundukları
ülkenin çıkarların yönünde biçimlenmiştir…
Kendi üzerilerinden gelişen bir düşmanlık ve nefret söylemi
karşısında göçmenler ne yapmaktadır?
Onlarda Yahudiler gibi ikinci dünya koşulları içinde bir gün
evlerinden gelinip alınmayı ve kapılarının önünde bir metala yazan isim olmayı
mı bekliyorlar?
Göçmenlerin ülke içinde gelişen göçmen düşmanlığı karşısında
gerçekten yapabilecekleri bir şeyleri var mı?
Sınıf mücadelesi yapması gereken partiler artık göçmen
karşıtı veya dostu siyaset yapmaya başladılar, peki bu siyasetler nefret
söylemlerini artırıyor mu, yoksa popülist sağın oylarını düşürüyor mu?
Görebildiğim kadarı ile göçmen dostu söylemlerin ve sokak
eylemlerin sağın yükselişine her hangi bir engel olmadığı gibi sanki her
gösteri sonrası biraz daha göçmen düşmanı bir bakış açısı toplum içinde hakim
oluyor…
Ortada garip bir durum söz konusu değil mi?
Son yıllarda genelde almanya merkezli ölüm ya da yaralama
ile sonuçlanan olaylar daha mı görünür kılınıyor?
Burada tercihi kimler yapmaktadır?
Ülkemiz iç siyaseti ile uğraşmaktan veya ülkemize gelip kur
farkından dolayı daha lüks tatil olanağına kavuşması dışında göçmenler
kendilerine sahip çıkabiliyorlar mı? Örneğin işyerlerinde göçmen oldukları için
aşağılanmaları ya da daha kirli işlerde çalışmaya zorlanmaları gündeme geliyor
mu?
Uzun süreli işsiz kalanların iş dünyasına kazandırmak
tehdidi ile sağcıların yoğun yaşadığı yerlerde işe gönderilmeye çalışılması ve
sonrasında uğradıkları hakaretler ve can güvenliği sorunları gündeme geliyor
mu?
Göçmenler, göçmenler ile birlikte yaşamaya ve göçmenlerin
oluşturduğu bir etnik pazar içinde bulunmalarına zorlanmaları gündem içinde
konuşuluyor mu?
Pozitif ayrımcılık yerine negatif ayrımcılık içinde
olanların daha da yalnızlaşması ve daha fazla geldikleri ülkeler üzerine
konuşmaları ve oradan kopmaları ne anlama geliyor?
Kısaca göçmenler birer kurban konumuna gelirken neden kurban
olmadıklarını gündeme taşıyamıyorlar?
Kur farkından kaynaklanan yaşam kalitesi ve algısı ile
oynamak aslında sorunların üzerini örtmekten başka işlevi yok, sosyal yardımlar
ile ülkemizde yaşamaya çalışanların durumları ya da kara para ile lüks
yaşamaları karşısında özellikle son günlerde Alman hükümetinin ve eyaletlerin
gündemine gelmektedir...
Göçmenlere karşı yapılan operasyonlar göçmenlerin gözü ile
ne anlama gelmektedir?
Kısaca sorunlarını görmezden gelinenler neden sorunları
yokmuş gibi yaşamaya devam ederler? Küçük başarılarını abartarak anlatmaları,
paraları karşılığından hayallerini satın almalarını bir türlü anlam
veremiyorum... Aslında fakir ama zengin rolünü yapan donanımsız, dışlanmışlar
her konuşmalarını nokta koyarak yapamaya devam ederler...
Yurtdışında yaşayan dostlarımın paylaşımlarını, tatillerini
görüyorum bir de gündemlerine bakıyorum, orada vücutları dışında yaşamıyorlar
sanki...
Göçmenler yarattıkları gerçekleri gerçek sanıyorlar ve o
sandıkları gerçeklerin ideal bakışı içinde kendilerine rota çiziyorlar… Bir
“kiosk” içinde hayata bakan göçmen habersiz gelen bir faşistin namlusuna hedef
olabilmektedir. O faşistin ise devletin içinden yetişme ve yönlendirme olduğu
ise yaşanan bir mahkeme sürecinde öğreniyoruz. Halk ve toplum bu yaşanan davada
gerçek ile yüzleştiler mi?
Faşizm ile gerçek anlamda yüzleşemeyen toplumlarda göçmen
düşmanlığı artmaya ve nefret söylemleri beslenmeye devam etmektedir…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.