Bir proje ürünü olarak AKP!
12 Eylül darbesi bir proje olarak global olarak uygulamaya
konulmuş projenin Türkiye ayağı olarak hayatımıza girdi. Aynı zaman dilimi
içinde bir çok ülkede bir birine benzer darbeler ve toplumsal kargaşalar
meydana gelmiş, bir çok ülkede iç savaşlar yaşanmıştır. Bu proje yeni bir şey
değildi, daha öncede konmuş ve adına doktrin denmiştir önceler, daha sonra doktrinler
çağı geçti denilerek proje adını vermişlerdir. Projelerde süre bellidir, bir
diktatörün iktidarda kalma süresi darbe yaptığı gün belli olur ve o süre içinde
sivil seçim sandıklarının olduğu düzene geçme şartını baştan kabul eder. Güç bende
ben ne dersem o olur yerine, daha uysal, sınırı belli olan ve Amerikan çıkarlarını
kollayan bir politik çizgi izlenir.
12 Eylül projesini maddi alt yapısı 24 Ocak 1980 yılında atılmıştı,
o proje sahibine iktidar yolu o günlerde atılmış, takunyalar sesi ile iktidar salonlarını
dolduracaktı. Batı medeniyetler dünyasına doğru hedef koyan bir ülke, Ortadoğu
ülkesi olması gerektiği konusunda yeni
bir proje ortaya konduğunda bu değişim kolay olunamayacağı ve direnişlerin
olacağı varsayılmıştı ama projeyi hayata koyanlar ummadıkları bir durum ile
karşılaşmış, direniş yerine cezaevi kapsının önünde beni de tutukla diye sıraya
giren bir işçi sınıfı liderleri ile karşılaşmıştı. Darbeci generaller ödüllendirilmiş,
bir süre iktidarın nimetlerinden yararlanırken, holdinglerin danışma
kurullarına danışmanlık ücreti alarak kişisel zenginliklerine zenginlik
katmışlardır. Asker vesayeti denen şey aslında holdinglerin danışma üyesi olarak
diğer firmalar önünde ihale ayrıcalığına kavuşumlardır. O da iktidar erkinin
sıkı şekilde korunması olarak ve askerlerin çıkarlarına göre ekonominin
biçimlenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülke çıkarları korumak ve kollamak
ile yükümlü olduğunu söyleyen askerler darbe yaparak ülke çıkarından önce kendi
çıkarlarını ve Amerika’nın çıkarlarını kollamış, ülkeyi evrensel borsanın bir
parçası yapmıştır. Sözde hedefler ile gerçekler arasında uçurum büyüdükçe
elbette onlara karşı da bir direniş ve yeni sermaye akımının ortaya çıkması
kaçınılmazdı, çünkü yerli ufak işbirlikçi sermaye de bu ülkede oluşturulan
sermaye birikiminden pay istiyordu ve Ortadoğu ülkesi konumuna doğru geçerken,
yeni basınç güçleri oluşturuldu. Bu da bir projenin parçasıydı ve geçiş süreci
de bir projeydi ve birileri bu projeyi yapması gerekliydi. Yapıldı da! ANAP bir
proje olarak oluşturuldu ve dört eğilimi birleştirme ve yeni liberal ekonomiye
uygun şekilde yapılandırmıştı. Süresi belliydi, bu süre içinde gelişecek ve
kendisini yok etmesi gerekliydi ama her proje riskleri de içinde barındırır,
risk yönetimi sayesinde süre biraz geçte olsa sonlandırıldı. Özal’ın ölümü ANAP
projesinin tarihte yerini aldığının ifadesidir. Ortadoğu ülkesi çölleri üzerine
gelen bir ülkenin o coğrafyaya özgü bir yeni proje hayata geçirildi, o projenin
esas belirleyicisi konumunda olan askerlerin desteği ile Sincan’da yürüyen
tanklar yeni bir projenin ve liderin de kapsını aralıyordu. Ortadoğu’ya özgü
karizmatik bir lider ortaya çıkıyor ve tıpkı diğer Ortadoğu Müslüman liderler
gibi tepki veren birisi bu projede önemli bir role büründürülüyordu.
Başından bellidir projede kimlerin ne yapacağı, kimlerin bu
işten nemalanacağı ve kimlerin kimler ile çıkar ilişkisi içinde olacağı!
Yeni bir sermaye yaratılmış, İslam sermayesi ‘Al Baraka’
olarak kendisini öznelleştirirken, onu taklit eden yerli işbirlikçi oluşunlar
da başlangıçta hedef kitleye göre hareket ederken, birden banka statüsünde çalışmaya
dönüşmüşlerdir. Sermaye yeni konumunu oluştururken, kontrol altında bir yapıya
da kavuşuyordu. Proje oluşturanlar ve projeyi yönetenler kontrol altında her
türlü kara paranın hareketine olanak verirler ve onun içinde ortam hazırlarlar.
Kara para olmadan proje olmaz, çünkü yazılanlar ile pratikte olanlar arasında
bir fark her zaman olur. Bir harcarsın, faturalar ile bunu on gösterip,
dokuzunu ayakkabı kutusuna bırakırısın!
Projeler için seçilen kişiler, hedef kitle, hedef amaçlar
baştan bellidir, belli bir süre içinde bu hedeflere ulaşması amaçlanır. Elbette
her proje başarı ile sonuçlanmaz, hatta bazı projeler uzatmalara bile gidebilir
ama uzatmaların da bir sonu vardır.
Bir kurum ve kişiye proje verildiğinde aslında o kurum ve
kişinin denetimin parayı verene açmasıdır. Proje yapanın aslında hiçbir sırrı
olmaz, her türlü yazışması, görüşmesi kayıt altına alınır ve gerek görüldüğünde
o kanıtlar proje dışında hareket edildiğinde karşısına çıkarılır. Bu sayede
gerek görüldüğünde “delikten aşağıya, çöpe atılır”.
AKP’de ANAP gibi bir proje olarak doğmuş ve projenin sonu
gelmiştir. İktidarı elinde bulunduran AKP her ne kadar direnirse dirensin bu
koltuktan uzaklaşacak ve yerini yeni projelere bırakacaktır. O işlevini tamamlamış,
yapıyormuş gibi yapmış, açıklık politikası yapıyormuş gibi yapmış ama 12 Eylül
ile oluşturulan politikaları koruyan ve geliştirme dışında demokrasi ve
özgürlükler açısından adım atmadığını görürüz. Gölgede kalan yakın tarihin
kanlı ellerini karanlığın dehlizlerinde bırakmış ve yeni bir ülke için adım
atmamıştır. Bugüne kadar proje ile başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği ve
kendi hanesine toplum mühendisleri aracılığı ile kazandırdığı tüm artıları
negatife kısa sürede döndermiş ve liderinin özelliği ile başarıya ulaşan bir
proje, yine önderinin zafiyetleri yok olmaktadır.
AKP muhalefetsiz bir iktidar dönemi yaşadı ve muhalefetsiz
bir şekilde tarihin dehlizlerine karışıyor. Çıkar birliği ile kurulan ve bir
proje olan AKP, proje süresi sonlandığı anlaşılıyor ve tüm birikimlerini
elinden çıkararak yok oluyor. Ülkenin tüm zenginliği el değiştirmiş ve
uluslararası sermaye kontrolünde olacak şekilde bitiyor...
Yeni proje yakında hayat bulacak, bu projeyi kimler rol
alacak şimdiden bilme şansım yok, çünkü proje yazarları ile ilişkim yok. Sadece
olanları izleyerek, onların hedefleri ve ne yapmak istediklerini yaptıklarına
bakarak söyleyebiliyorum.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.