Galata Gazete


27 Şubat 2014 Perşembe

Bir proje ürünü olarak AKP!

Bir proje ürünü olarak AKP!

12 Eylül darbesi bir proje olarak global olarak uygulamaya konulmuş projenin Türkiye ayağı olarak hayatımıza girdi. Aynı zaman dilimi içinde bir çok ülkede bir birine benzer darbeler ve toplumsal kargaşalar meydana gelmiş, bir çok ülkede iç savaşlar yaşanmıştır. Bu proje yeni bir şey değildi, daha öncede konmuş ve adına doktrin denmiştir önceler, daha sonra doktrinler çağı geçti denilerek proje adını vermişlerdir. Projelerde süre bellidir, bir diktatörün iktidarda kalma süresi darbe yaptığı gün belli olur ve o süre içinde sivil seçim sandıklarının olduğu düzene geçme şartını baştan kabul eder. Güç bende ben ne dersem o olur yerine, daha uysal, sınırı belli olan ve Amerikan çıkarlarını kollayan bir politik çizgi izlenir.
12 Eylül projesini maddi alt yapısı 24 Ocak 1980 yılında atılmıştı, o proje sahibine iktidar yolu o günlerde atılmış, takunyalar sesi ile iktidar salonlarını dolduracaktı. Batı medeniyetler dünyasına doğru hedef koyan bir ülke, Ortadoğu ülkesi olması gerektiği  konusunda yeni bir proje ortaya konduğunda bu değişim kolay olunamayacağı ve direnişlerin olacağı varsayılmıştı ama projeyi hayata koyanlar ummadıkları bir durum ile karşılaşmış, direniş yerine cezaevi kapsının önünde beni de tutukla diye sıraya giren bir işçi sınıfı liderleri ile karşılaşmıştı. Darbeci generaller ödüllendirilmiş, bir süre iktidarın nimetlerinden yararlanırken, holdinglerin danışma kurullarına danışmanlık ücreti alarak kişisel zenginliklerine zenginlik katmışlardır. Asker vesayeti denen şey aslında holdinglerin danışma üyesi olarak diğer firmalar önünde ihale ayrıcalığına kavuşumlardır. O da iktidar erkinin sıkı şekilde korunması olarak ve askerlerin çıkarlarına göre ekonominin biçimlenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülke çıkarları korumak ve kollamak ile yükümlü olduğunu söyleyen askerler darbe yaparak ülke çıkarından önce kendi çıkarlarını ve Amerika’nın çıkarlarını kollamış, ülkeyi evrensel borsanın bir parçası yapmıştır. Sözde hedefler ile gerçekler arasında uçurum büyüdükçe elbette onlara karşı da bir direniş ve yeni sermaye akımının ortaya çıkması kaçınılmazdı, çünkü yerli ufak işbirlikçi sermaye de bu ülkede oluşturulan sermaye birikiminden pay istiyordu ve Ortadoğu ülkesi konumuna doğru geçerken, yeni basınç güçleri oluşturuldu. Bu da bir projenin parçasıydı ve geçiş süreci de bir projeydi ve birileri bu projeyi yapması gerekliydi. Yapıldı da! ANAP bir proje olarak oluşturuldu ve dört eğilimi birleştirme ve yeni liberal ekonomiye uygun şekilde yapılandırmıştı. Süresi belliydi, bu süre içinde gelişecek ve kendisini yok etmesi gerekliydi ama her proje riskleri de içinde barındırır, risk yönetimi sayesinde süre biraz geçte olsa sonlandırıldı. Özal’ın ölümü ANAP projesinin tarihte yerini aldığının ifadesidir. Ortadoğu ülkesi çölleri üzerine gelen bir ülkenin o coğrafyaya özgü bir yeni proje hayata geçirildi, o projenin esas belirleyicisi konumunda olan askerlerin desteği ile Sincan’da yürüyen tanklar yeni bir projenin ve liderin de kapsını aralıyordu. Ortadoğu’ya özgü karizmatik bir lider ortaya çıkıyor ve tıpkı diğer Ortadoğu Müslüman liderler gibi tepki veren birisi bu projede önemli bir role büründürülüyordu.
Başından bellidir projede kimlerin ne yapacağı, kimlerin bu işten nemalanacağı ve kimlerin kimler ile çıkar ilişkisi içinde olacağı!
Yeni bir sermaye yaratılmış, İslam sermayesi ‘Al Baraka’ olarak kendisini öznelleştirirken, onu taklit eden yerli işbirlikçi oluşunlar da başlangıçta hedef kitleye göre hareket ederken, birden banka statüsünde çalışmaya dönüşmüşlerdir. Sermaye yeni konumunu oluştururken, kontrol altında bir yapıya da kavuşuyordu. Proje oluşturanlar ve projeyi yönetenler kontrol altında her türlü kara paranın hareketine olanak verirler ve onun içinde ortam hazırlarlar. Kara para olmadan proje olmaz, çünkü yazılanlar ile pratikte olanlar arasında bir fark her zaman olur. Bir harcarsın, faturalar ile bunu on gösterip, dokuzunu ayakkabı kutusuna bırakırısın!
Projeler için seçilen kişiler, hedef kitle, hedef amaçlar baştan bellidir, belli bir süre içinde bu hedeflere ulaşması amaçlanır. Elbette her proje başarı ile sonuçlanmaz, hatta bazı projeler uzatmalara bile gidebilir ama uzatmaların da bir sonu vardır.
Bir kurum ve kişiye proje verildiğinde aslında o kurum ve kişinin denetimin parayı verene açmasıdır. Proje yapanın aslında hiçbir sırrı olmaz, her türlü yazışması, görüşmesi kayıt altına alınır ve gerek görüldüğünde o kanıtlar proje dışında hareket edildiğinde karşısına çıkarılır. Bu sayede gerek görüldüğünde “delikten aşağıya, çöpe atılır”.
AKP’de ANAP gibi bir proje olarak doğmuş ve projenin sonu gelmiştir. İktidarı elinde bulunduran AKP her ne kadar direnirse dirensin bu koltuktan uzaklaşacak ve yerini yeni projelere bırakacaktır. O işlevini tamamlamış, yapıyormuş gibi yapmış, açıklık politikası yapıyormuş gibi yapmış ama 12 Eylül ile oluşturulan politikaları koruyan ve geliştirme dışında demokrasi ve özgürlükler açısından adım atmadığını görürüz. Gölgede kalan yakın tarihin kanlı ellerini karanlığın dehlizlerinde bırakmış ve yeni bir ülke için adım atmamıştır. Bugüne kadar proje ile başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği ve kendi hanesine toplum mühendisleri aracılığı ile kazandırdığı tüm artıları negatife kısa sürede döndermiş ve liderinin özelliği ile başarıya ulaşan bir proje, yine önderinin zafiyetleri yok olmaktadır.
AKP muhalefetsiz bir iktidar dönemi yaşadı ve muhalefetsiz bir şekilde tarihin dehlizlerine karışıyor. Çıkar birliği ile kurulan ve bir proje olan AKP, proje süresi sonlandığı anlaşılıyor ve tüm birikimlerini elinden çıkararak yok oluyor. Ülkenin tüm zenginliği el değiştirmiş ve uluslararası sermaye kontrolünde olacak şekilde bitiyor...
Yeni proje yakında hayat bulacak, bu projeyi kimler rol alacak şimdiden bilme şansım yok, çünkü proje yazarları ile ilişkim yok. Sadece olanları izleyerek, onların hedefleri ve ne yapmak istediklerini yaptıklarına bakarak söyleyebiliyorum.

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.