Sözcükler Can Yücel’i Özler
Rampa Tiyatrosu tiyatro mevsiminin sonlandığı bu günlerde
Tiyatro Simurg uzun bir süredir sahnelerde hayat verdiği oyuna yeniden hayat
vermesine olanak verdi ve bizde konukları arasındaydık. Rampa Tiyatrosundan
kısa bahsederek oyunumuza doğru adım atalım.
Rampa Tiyatrosu, tiyatro mevsimi sonlanmasına yakın bir
zaman içinde İstanbul’da Sıraselviler Caddesine yakın bir yerde tiyatro
severlerin hizmetine girdi. Metin Boran yönetiminde tiyatro, değişik gruplara
ev sahipliği yapmaya başladı ve orada keyif dolu zamanların yaşanmasına olanak
sundu. Tiyatroların üzerinde kara bulutların dolaştığı bir dönemde, tiyatro
için bir alan açmak cesaret isteyen bir iştir. O cesareti Metin Boran
gösterirken uzun süredir ütopyası içinde olan sahneye de hayat vermiştir.
Tiyatro Simurg, Can Yücel’i hayatını yine Can Yücel’in
sözleri ve kelimeleri ile hayat vermiş. Can Yücel yaşamına bakarken yaşadığımız
tarih çizgisine yine onun yaşamına ve sözcüklerine vuran olaylara da bakmış
oluyoruz. Can Yücel gözü ile Can Yücel’in hayatını sahnede görme fırsatını
yakalıyoruz.
Mehmet Esatoğlu, tiyatro tarihimiz içinde kendisine özgü bir
yeri vardır, o özgünlük ve ilişkiler içinde birbirinden değerli insanlar ile
dostluk kurmuş, gözlemler yapmış, onların deneyimlerinden yararlanmasını
bilmiştir. Deneyimlerini, dağarcığına işlediği anekdotları zamanı gelince
sahneye taşmayı da bilmiştir. İşte Can Yücel! Mehmet Esatoğlu değimi ile Can
Baba sahnededir. Üstelik onun hakkında oluşmuş olan bir çok söylemler ve
destansı kurguların dışında gerçek Can Baba ile sahnede yerini almıştır.
Yaşamış bir insanın hayatını ve bir anını sahneye almak çok
zordur, çünkü duruş noktasına göre değişen gerçekler; her bireye başka şeyler
çağrıştırır. Doğal olarak başka sonuçlar çıkarılır. Üstelik, bu özgün eseri
odaklandığınız insanın cümleleri ve kelimeleri ile kurgulamak başlı başına
büyük zorluktur. Çünkü öyle kelimeleri seçeceksiniz ki seçtiğiniz kişinin özgün
kelimeleri olsun ve yan yana gelen cümleler aynı zamanda devamlılık göstermek zorundadır.
Kurguyu yapan için zorluk burada başlar. Belirli bir indeks çizgisi izlenirken,
aynı zamanda seyirciye de mesaj vermek zorundadır. Bir bütünlük içinde hem
odakladığınız insana saygı göstereceksiniz, hem de onun yaşamına girmiş çıkmış,
iz bırakmış anların tarihi dokusunu bozmayacaksınız. Bir roman, öykü veya şiir;
yeniden başkalarının cümleleri ile yeniden yaratma sürecidir ve yaratılan eser
başkalarının olmayacak, yeniden yaratanın sesi, resmi olacaktır.
Can Yücel, edebiyat dünyamız ve aydınlarımız arasında özel
bir konumu vardır, babasının eski bir bakan olması onu inandığı yaşamı ve
tercihlerini belirlememiş, o bildiği ve inandığı yaşamı tercih etmiş ve
yaşamıştır. İşin kolayına kaçmamıştır, iyi bir eğitim almış, dönemin önemli bir
partinin üst kademesinde yer alan babanın namından ve olanaklarından
yararlanmamış, sınıflı toplumda kendisi içinde olmasa da işçi sınıfının yanında
yer alarak sınıf ile bütünleşmiş, beyin emekçisi olmuş bir şairdir. Kendisine
örnek aldığı Nazım Hikmet gibi hayata bakmış, Şeyh Bedreddin Destanında yaşayan
bir kahraman gibi hayata bakmış yaşayan bir devrimcidir. Dostları ile içten ve
katıksız bir sohbet içinde olmuş, argoyu yerinde kullanmaktan çekinmemiş,
Neyzen Tevfik gibidir. Haksızlığa, yolsuzluğa ve yozlaşmışlığa karşı şiirler
yazmıştır, düz yazıları dergi gazete köşelerinde kaleme alarak duruşunu
bozmamıştır. Yargılanmıştır, dayak yemiştir, horlanmıştır, acı çekmiştir ama o
Nazım Hikmet gibi memleket sevdası olmasını ortadan kaldırmamıştır. İngilizce
dilinden yapmış olduğu tercümeler ve seçtiği eserler bile kendi anlayışına
uygundur.
Kanser hastalığını öğrendiği an bile moralini bozmamış,
yaşama eskiden olduğu gibi bağlı ve hicvin ve kara mizahın dili ile gülümsemeyi
sürdürmüştür.
Mehmet Esatoğlu, yazmış, yönetmiş, oynamış…
Yaşanmışlıklarını, duyduklarını, okuduklarını ve Can
Yücel’in kelimeleri ve sesi ile sahnede yerini almıştır. Tiyatro yaşamın
aynasıdır derler, o aynaya hem kendisini hem de Can Babanın görüntüsünü
almıştır. Sahne de yalnız değildir, bu ağır sorumluluğu Bilgesu Ataman
sayesinde kefili bir izlenceye dönüştürmüştür.
Mehmet Esatoğlu işte öyle bir adamı sahneye taşırken, ne
argo yönünü abartmıştır, ne de yok saymıştır. Hiciv ve mizah iç içedir. Bilgesu
Ataman ise her ne kadar yardımcı oyuncu gibi gözükse de aslında başroldedir.
Esatoğlu ve Ataman başrolü paylaşmıştır, bir birlerine destek olurken, zaman
zaman biri diğerini gölgede bırakacak kadar öne çıkmaktadır. Bu oyunun tek düze
olmaktan çıkarıyor. Ses ritmi inişler çıkışlar içindeyken, oyuncu da bu sese
uygun hareket etmekte ve sesin vermiş olduğu ritim içinde Can Yücel şiirlerinin
ritmini yakalamaktadır.
Kronolojik bir çizgi yerine, ileri ve geçmişe doğru
yolculuklar ile Can Yücel’in daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Oyun bir bütün
olarak başarılıdır. Oyuncular ve teknik çalışanların katkıları ile seyirciyi
ayağa kaldıracak derecede başarılıdır.
Tiyatro Simurg, bu bütünlüğü yakalamış ve ekibin başarısı
Mehmet Esatoğlu’nun başarısını taçlandırmıştır.
Oyunu ayakta alkışlamış ve bu başarılarından dolayı Tiyatro
Simurg’u kutlarım.
İsmail cem Özkan
Sözcükler Can Yücel’i
Özler
Yazan / Yönetmen: Mehmet Esatoğlu
Bilgesu Ataman
Mehmet Esatoğlu
Işık ve Efekt: Fecri Taşdemir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.