Galata Gazete


15 Haziran 2014 Pazar

Sözcükler Can Yücel’i Özler

Sözcükler Can Yücel’i Özler 

Rampa Tiyatrosu tiyatro mevsiminin sonlandığı bu günlerde Tiyatro Simurg uzun bir süredir sahnelerde hayat verdiği oyuna yeniden hayat vermesine olanak verdi ve bizde konukları arasındaydık. Rampa Tiyatrosundan kısa bahsederek oyunumuza doğru adım atalım.
Rampa Tiyatrosu, tiyatro mevsimi sonlanmasına yakın bir zaman içinde İstanbul’da Sıraselviler Caddesine yakın bir yerde tiyatro severlerin hizmetine girdi. Metin Boran yönetiminde tiyatro, değişik gruplara ev sahipliği yapmaya başladı ve orada keyif dolu zamanların yaşanmasına olanak sundu. Tiyatroların üzerinde kara bulutların dolaştığı bir dönemde, tiyatro için bir alan açmak cesaret isteyen bir iştir. O cesareti Metin Boran gösterirken uzun süredir ütopyası içinde olan sahneye de hayat vermiştir.
Tiyatro Simurg, Can Yücel’i hayatını yine Can Yücel’in sözleri ve kelimeleri ile hayat vermiş. Can Yücel yaşamına bakarken yaşadığımız tarih çizgisine yine onun yaşamına ve sözcüklerine vuran olaylara da bakmış oluyoruz. Can Yücel gözü ile Can Yücel’in hayatını sahnede görme fırsatını yakalıyoruz.
Mehmet Esatoğlu, tiyatro tarihimiz içinde kendisine özgü bir yeri vardır, o özgünlük ve ilişkiler içinde birbirinden değerli insanlar ile dostluk kurmuş, gözlemler yapmış, onların deneyimlerinden yararlanmasını bilmiştir. Deneyimlerini, dağarcığına işlediği anekdotları zamanı gelince sahneye taşmayı da bilmiştir. İşte Can Yücel! Mehmet Esatoğlu değimi ile Can Baba sahnededir. Üstelik onun hakkında oluşmuş olan bir çok söylemler ve destansı kurguların dışında gerçek Can Baba ile sahnede yerini almıştır.
Yaşamış bir insanın hayatını ve bir anını sahneye almak çok zordur, çünkü duruş noktasına göre değişen gerçekler; her bireye başka şeyler çağrıştırır. Doğal olarak başka sonuçlar çıkarılır. Üstelik, bu özgün eseri odaklandığınız insanın cümleleri ve kelimeleri ile kurgulamak başlı başına büyük zorluktur. Çünkü öyle kelimeleri seçeceksiniz ki seçtiğiniz kişinin özgün kelimeleri olsun ve yan yana gelen cümleler aynı zamanda devamlılık göstermek zorundadır. Kurguyu yapan için zorluk burada başlar. Belirli bir indeks çizgisi izlenirken, aynı zamanda seyirciye de mesaj vermek zorundadır. Bir bütünlük içinde hem odakladığınız insana saygı göstereceksiniz, hem de onun yaşamına girmiş çıkmış, iz bırakmış anların tarihi dokusunu bozmayacaksınız. Bir roman, öykü veya şiir; yeniden başkalarının cümleleri ile yeniden yaratma sürecidir ve yaratılan eser başkalarının olmayacak, yeniden yaratanın sesi, resmi olacaktır.
Can Yücel, edebiyat dünyamız ve aydınlarımız arasında özel bir konumu vardır, babasının eski bir bakan olması onu inandığı yaşamı ve tercihlerini belirlememiş, o bildiği ve inandığı yaşamı tercih etmiş ve yaşamıştır. İşin kolayına kaçmamıştır, iyi bir eğitim almış, dönemin önemli bir partinin üst kademesinde yer alan babanın namından ve olanaklarından yararlanmamış, sınıflı toplumda kendisi içinde olmasa da işçi sınıfının yanında yer alarak sınıf ile bütünleşmiş, beyin emekçisi olmuş bir şairdir. Kendisine örnek aldığı Nazım Hikmet gibi hayata bakmış, Şeyh Bedreddin Destanında yaşayan bir kahraman gibi hayata bakmış yaşayan bir devrimcidir. Dostları ile içten ve katıksız bir sohbet içinde olmuş, argoyu yerinde kullanmaktan çekinmemiş, Neyzen Tevfik gibidir. Haksızlığa, yolsuzluğa ve yozlaşmışlığa karşı şiirler yazmıştır, düz yazıları dergi gazete köşelerinde kaleme alarak duruşunu bozmamıştır. Yargılanmıştır, dayak yemiştir, horlanmıştır, acı çekmiştir ama o Nazım Hikmet gibi memleket sevdası olmasını ortadan kaldırmamıştır. İngilizce dilinden yapmış olduğu tercümeler ve seçtiği eserler bile kendi anlayışına uygundur.
Kanser hastalığını öğrendiği an bile moralini bozmamış, yaşama eskiden olduğu gibi bağlı ve hicvin ve kara mizahın dili ile gülümsemeyi sürdürmüştür.
Mehmet Esatoğlu, yazmış, yönetmiş, oynamış…
Yaşanmışlıklarını, duyduklarını, okuduklarını ve Can Yücel’in kelimeleri ve sesi ile sahnede yerini almıştır. Tiyatro yaşamın aynasıdır derler, o aynaya hem kendisini hem de Can Babanın görüntüsünü almıştır. Sahne de yalnız değildir, bu ağır sorumluluğu Bilgesu Ataman sayesinde kefili bir izlenceye dönüştürmüştür.
Mehmet Esatoğlu işte öyle bir adamı sahneye taşırken, ne argo yönünü abartmıştır, ne de yok saymıştır. Hiciv ve mizah iç içedir. Bilgesu Ataman ise her ne kadar yardımcı oyuncu gibi gözükse de aslında başroldedir. Esatoğlu ve Ataman başrolü paylaşmıştır, bir birlerine destek olurken, zaman zaman biri diğerini gölgede bırakacak kadar öne çıkmaktadır. Bu oyunun tek düze olmaktan çıkarıyor. Ses ritmi inişler çıkışlar içindeyken, oyuncu da bu sese uygun hareket etmekte ve sesin vermiş olduğu ritim içinde Can Yücel şiirlerinin ritmini yakalamaktadır.  
Kronolojik bir çizgi yerine, ileri ve geçmişe doğru yolculuklar ile Can Yücel’in daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Oyun bir bütün olarak başarılıdır. Oyuncular ve teknik çalışanların katkıları ile seyirciyi ayağa kaldıracak derecede başarılıdır.
Tiyatro Simurg, bu bütünlüğü yakalamış ve ekibin başarısı Mehmet Esatoğlu’nun başarısını taçlandırmıştır.
Oyunu ayakta alkışlamış ve bu başarılarından dolayı Tiyatro Simurg’u kutlarım.
İsmail cem Özkan

Sözcükler Can Yücel’i Özler 
Yazan / Yönetmen: Mehmet Esatoğlu
Bilgesu Ataman
Mehmet Esatoğlu

Işık ve Efekt: Fecri Taşdemir 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.