İçim daralıyor…
Suriye’de savaşı başlattılar, sahillerimize artık çocuk
cesetleri vurmaya başladı.
Sahile vuran çocuk cesedine içimiz acıyarak bakmak
zorundayız, yaşanıyor...
Sahillerimize kaç çocuk vurdu belli değil...
İzliyoruz...
Ruhumuz daralarak...
Yalanlar ile çevrili olan yaşam alanımızda artık vahamız ve
sığınacağımı yerde kalmadı...
Mülteci yolda ölüyorsa, birisi bunların üzerinden para
kazanıyor demektir...
Batan ülke ekonomisine, çöken turizm sektörüne taze kan
olsun diye büyük olasılıkla lüks otellerin limanlarından batıya botlar
kaldırılıyordur...
Artık hangisi gerçek, hangisi yalan bilemez olduk ama tek
bildiğim sahilimize çocuk cesedi vuruyor, ellerimiz bağlı sadece ama sadece
izliyor ve gözlerimiz kapatıyoruz...
Bizim çocuğumuzun başına gelmemesi için belki dua
ediyoruz...
Savaşta bir koyup üç alayım diye düşünenler, ölenleri birer
rakam olarak görme eğilimindedir. Orada bin insan ölmüş, milyon insan ölmüş
onların umurunda değil. Irak işgalinden bu güne kadar Irak denen ülkenin topraklarında
kaç milyon insan öldü, kim hissedebildi savaşta ölenlerin yakınlarının acısını,
bizden uzaktı ve ekranlardan Bağdat’ın vurulmasını izlerken yılbaşı partisi
yapılıyor diye bakanlarımız oldu. Patlayan her bombadan bir çocuğun ödü
patladığını, her annenin ağıtlar ile zılgıt çektiğini kimse duymadı. O cinayeti
bir sağır, bir kör duydu, bizler sadece gülerek ekranlardan baktık.
Hissetmedik, işgalin neler getirebileceğini. Duyumsayamadık,
işgal edilen ülkede acılar içinde yaşanan gerçekleri.
Ülkenin diktatörüne verdiler gazı, attılar başka ülkelerin topraklarına,
sonra iktidar gücünü korumak adına, üniter devlet adına, homojen ulus devleti
kurmak bahanesi ile kendi ülkesinde yaşayan ve öteki gördüğü Kürtlerin, Şiilerin
üzerine bombalar attı, katliamlar yaptı. Gazı verenler, bu ileri gitti deyip
iktidar koltuğundan hemen almadı, daha fazla işkence, daha fazla acı çekti
orada yaşayan haklar ve artık yeter derken işgal edenlerin çıkarına dokundu ve
işgal başladı!
İşgal mülteci kapıların açılması demekti...
Savaş mültecililik ile eşit kelimedir.
Savaştan kaçanlar sığınmak ve güvende olmak için batıya göç
ettiler.
Çünkü batı ışıltılar içinde, dünyanın en refah ülkesiydi…
Çekici özelliği vardı.
Savaş öncesi insanlar gitmek isterdi belki ama hayat kavgası
kimseyi mülteci yoluna düşürmezdi.
Savaş, büyük yıkım olduğu kadar gelir kapısıydı…
Savaştan nemalananlar savaşın ganimetlerini ülkesine götüren
işgal güçleriydi…
Birde onların çevresinde olan sırtlan gibi yağmacılar… Kan
emiciler, zora düşmüşlerin organlarını satın alıp batıda pazarladılar. Güzel
kız ve erkek çocuklarını alıp pazarladılar. Boş kalan topraklara uyuşturucu
ekip sattılar… Kara paranın oluştuğu yerde karaborsa oluşması kadar doğal bir
şey yoktur. Paranın gücü ile her şeyi mubah, her şeyi yapacaklarını düşündüler
ama kontrol altında olduklarını da gözden uzak tutmadılar, cesaretlerinin de
bir sınırı vardı, o sınır batının çıkarıdır.
Her savaş işbirlikçiyi yaratır, mülteci yarattığı gibi.
Her savaşın mağduru ve mağdurluk üzerinden para kazanların
olduğunu kulağımızın arkasına koyalım, çünkü mağdur denilerek duyguların
sömürülmesi ve o sömürüden yeni bir ekonomi yaratıldığı da unutmamak
gereklidir, çünkü paranın olduğu yerde her şey mubahtır ve o işleyişin kuralı
yoktur. Savaş kuralları ortadan kaldırır ve kendisine özgü yeni kuralları
yaratır.
Ortadoğu bugünün ve dünün sorunu değildir, fakat dünün
sorunu bugünü kana bulamaktadır.
Dün yaratılan savaşın sorumluları mutlaka ama mutlaka
yargılanmalıdır.
Ortadoğu lideri hayali kuranlar, Sünni çoğunluğun
rahatsızlığını ileri sürüp silah sevkıyatı yapanlar, mutlaka ama mutlaka bu
çocuğun cesedinde parmak izi vardır.
Olay yeri incelemesi yapan kriminal daireler neden gerçek
suçluyu yakalayamaz?
Neden, çünkü hepsi suçlu, hepsi o batan mülteci botunun içinde
gölgeleri, korkuları, yaydıkları yalanları vardı...
Dünyanın hakimi olamadılar ama bir çocuğun katili oldular...
Çocuğun cansız bedeni sahilimize vurdu, batıdan tatile
gelenler o sahilde beden dinlendirme eksersizleri yapmaya devam etti…
İçim daralıyor…
İçimden bir çocuk hıçkırarak ağlıyor…
Kan denizinde tatil yapmak ve denizde kulaç atanlar, o
denizin balıkları insan bedeni ile beslendiğini hiç düşündüler mi?
Savaş, yanı başımızda!
Savaş sahilimizde!
Savaş ne yazık ki artık içimizde ve gözlerimiz kapatmış
olsak da artık canımız acıyor!
Savaşlar son bulsun demek kolay!
Önemli olan savaş koşullarını yaratanların bir daha erk
sahibi olmasını engellemektir…
Sahile vuran cansız çocuk bedenin de kimlerin parmak izi
var?
O çocuğun bir ismi vardır mutlaka ama kimse bilemeyecek,
çünkü o bir istatistik rakamına döndü, bugün sahilimize vuran bilmem kaç çocuk!
Ceset torbalarına konulacak ve gözlerimizden uzakta bir
yerde, vatanından ve varmak istediği memleketten uzakta elinden çalınan
hayalleri ile yok olup gidecek…
Unutacak mıyız!
Elbette!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.