Montserrat Özgürlüğün Bedeli
Venezüella İspanya sömürgesi altındadır, tıpkı diğer Latin
Amerika ülekleri gibi. Gerçi ülkeler henüz ülke olduklarının bile farkında
değildi, çünkü sömürgeler tarafından parçalanmış, her türlü değerli olanın
Avrupa’ya taşındığı yıllardı. Binlerce yıllık birikimleri yok sayılmış,
eritilip yağmalanmıştı. Her zenginlik külçe altına dönüştürülüyor, vahşetlerine
din maskesini geçirmişler, fakirleşen halkın elinde İncil bırakırken
toprarkaını, akarsularını ve içinde ki zenginlikleri alıyordu.
Elbette her baskının direnişi olacaktır, ilk direnişi kimler
yaptığı hala bilinmez ama zafere ulaştıranlar tarih kitapları yazar. Özgürlük
mücadelesi veren Simon Bolivar işgalci konumunda olan İspanya’dan kurtuluş
mücadelesi vermektedir. Yaralanmıştır, hatta İngilizlere sığınmayı bile
düşünmüştür ama İspanya sömürgecisi içinde yer alan bir İspanyol generalin
yardımı ile halkı ile kucaklaşacaktır ve kaldığı yerden mücadeleye devam
edecektir.
İspanyolca “El Libertador” “kurtarıcı” adı verilen Simon
Bolivar’ın bu kaçış sürecinde ona yardım eden İspanyol asker deşifre olmuştur.
Deşifre olan asker sorguya alınacaktır. Sorgu odası aynı
zamanda işkence ile ün salmış, insanları diri diri toprağa gömmek ile övünen
bir özel harekat askeri birliğinin komuta odasıdır. Özel birlikler, özel
operasyonlar için tutulmaktadır.
Odanın içinde askerler, geçen akşam yapılan toplantının
sonrasında gelişen olayları değerlendiriyor. Komutan içlerinden bir “hain”in
olduğunu söylemektedir. Hain ve kahraman kavramının kime göre olduğu ve hangi
gerekçeler ile doldurulduğu bir soruşturmanın ortasında kendimizi bulacağız.
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro ASD Mert
Kırlak'ın yönettiği "Montserrat-Özgürlüğün Bedeli" oyunu
İstanbul Şehir Tiyatroları “Genç Tiyatro” günleri içinde Kadıköy’de izleme
şansım oldu. Okuduğum kaynaklara göre 4. sınıf öğrencileri sahnede
performanslarını sergilediler.
Oyunu izlerken daha önce izlediğim değişik yorumları kafamın
içinde dolandı, ister istemez karşılaştırmalar oldu. Bir tiyatroda başarı neye
göre değerlendirilir sorusu bir çok yazımda dile getirdim.
Tiyatro bir çok sanat dalının iç içe geçtiği ve bir biri ile
ilişki içinde olan, bir birini etkileyen, birinin eksik yorumlanması oyunun
yorumunu baştan etkisiz kılabileceğini her daim düşündüm.
Bu oyunu izlerken öğrencilerin başarısını büyük keyif içinde
izledim. Gerçi konu büyük bir trajedidir. İnsanlık suçunun sahnede
sorgulanmasıdır…
Oyuncular yönetmenin kendilerine verilen rolü en iyi şekilde
yerine getirdiğini düşündüm ama sahne düzeni (dekor tasarımı), ışık ve müzik
konusunda aynı performansı göremedim. Oyun boyunca sabit ışık ve sahnenin bir
çok bölümünde kalan gölgeler oyuncuların performansını gölgeledi ne yazık ki,
başlangıçta ki müziğin sesinin çok yüksek olması oyuncuların seslerini müziğin
altında kalması onları zor durumda bıraktığını izledim. Çünkü gereğinden fazla
bağırdılar ama müziğin altında kaldılar. O bağırmada seslerin bir biri ile
uyumsuzluğu beni açıkça rahatsız etti, oyun ilerledikçe oyuncular seslerini
daha rahat kullandılar.
Sahne düzeni beni açıkça hayal kırıklığına uğrattı. Gereksiz
olarak sahne önüne bırakılmış sandıklar oyuncuların hareket alanı daralttığı
gibi, ölüm sahnelerin de görünmez kıldı. Sandıkların arkasında ölü bedenler, ne
için oradalardı?
Bir odada her türlü işkenceye karşı direnecek şekilde
eğitilmiş bir askerin ağzından laf almak için uygulanan psikolojik işkence ve o
histerinin sonucu oluşan olaylardan haberi olmayan masum insanların işkencenin
bir parçası haline getirip ölüme doğru yol almaları… Oyunun can damarları ne yazık
sahne düzenin içinde yok olup gitti… Ölüm, vahşet ve işkencenin sonucunda
direnen insan, ölüme doğru koşarcasına giden insanların son dakikaları. Silah
sesleri, kan ve şarabın iç içe geçmiş hali, boğulma sahnesi, tecavüz… Tecavüz
sahnelerine gereğinden fazla önem verilmiş gibi geldi. Kadınların işkence
altında birer seks objesine dönüşümü, onun bakireliğinden yararlanama adına
ayrılması ve dinin bakire Meryem düşüncesine gönderme adına din adamı
tarafından vurulması. Dinin sömürge adına kullanımı ve yorumu…
En son olarak kostüm tasarımı, dekor tasarımını bütünleyecek
şekilde sanırım seçilmiş. Özel birlikler operasyona gitmeden dağ kıyafetlerini
giymezler. Onlar işkenceci askerler, daha rahat kıyafetler içinde olurlar. Ama
sanki her an operasyona giden askerler olarak düşünülmüş, sahnede zincir
bolluğu vardı. Zincirlin hareketi sırasında çıkan sesler oyuncuların sesini
bastırmaktaydı zaman zaman…
Oyuncular öğrenciydi ve profesyonel sahnelere hazır halde
gördüm. Okul bitecek ve diplomalı oyuncu olacaklar. Okulda adlıkları
eğitimlerin önemli bölümünü unutacaklar ve yeni alışkanlıklar kazanacaklar. En
azından sahnede ki oyuncu arkadaşının canını daha az acıtacaklarını
düşünüyorum. Gereğinden fazla abartılı oyunculuğu yerini daha sakin, daha rahat
ve geniş sahnelerde her oyuncu diğer oyuncuyu kollayan, koruyan ve oyunun
akışını kolaylaştıran bir ustalığa ulaşacaklardır.
Her başlangıç hatalar ile başlar… Ustalık seviyesine doğru
atılan adımlar için bu hatalar önemlidir, çünkü hata yapmadan öğrenilmez. Bilerek
ve isteyerek hatalar eğitim sırasında öğrencilerin önüne konur, öğrenci o
hatalardan ders alarak en dar alanda en iyi performansı vermesi beklenir.
Eğitim amaçlı konan bu okul bitirme sanırım projesini ben başarılı buldum,
öğrencileri sahnelerde usta oyuncu, yönetmen ya da tiyatronun her hangi bir
alanında çalışan emekçi olarak görmek umuduyla…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.