Kimliksiz muhalefet!
12 Eylül geliş süreci ve amacı çok net olarak çizilmiş bir
projeydi. O proje başarılı bir şekilde seçilmiş figüranlar ile hayata geçirildi
ve başarıldı.
12 Eylül başta siyasi kimliği yok etti, küresel politika
olarak karşımıza çıkan “sınıfları ortadan kaldırma” adına uygulanan liberal
ekonomiden çok beslendi. Onun doğal sonucu olarak “dört eğilimi bir parti
bayrağı altında buluşturan” iktidarlar dönemi başladı. 24 Ocak kararları alarak
ülkemizin kırıma noktasında önemli bir emeği olan Turgut Özal, geçmiş
ile tüm bağın koparıp, sermayenin ilk gömlek değiştiren siyasetçisi unvanını
alacaktı. Sivilleri temsil ediyordu ama askeri rejimin de gelme gerekçesi
olacaktı. O muhafazakar kesimin politikası gibi sunulan ama liberal politikayı
hayta geçiren bir siyasetçi olarak 12 Eylül rejimin kendisine açtığı kapılardan
rahatlıkla geçecek ve ilk siyasi diyalog ya da kimliksiz muhalefetin de
yaratıcı olacaktır. İlk büyük başarısı siyasetçilerin katıldığı tartışma
programında köprülerin satılması konusunda muhalefet lideri “solcu” Halkçı
Parti başkanı Calp ile girdiği inatlaşma. Aslında orada yapılan iş gelecek
yıllarda politikacıların genel bir duruşu ve şablonu olacaktı. İlk algoritmalar
amatörlük ve mizahı içinde taşıyacak şekilde yerleşti ve başarı kazanınca
yöntem diğer politikacılar da karşısında kimliksizleştirilmiş muhalefete karşı
uygulayacaktı. Her şeyi bile “muhalefet”in olduğu yerde algoritma sırasına
bakarak istediğin sonuca ulaşabiliyorsunuz!
12 Eylül sonrası muhalefetin elinden kimliği alındı, işçi
sınıfının örgütlü bir yapısı kitlesel boyuta ulaşmayacak şekilde
ilişkiler parçalanmış, “kendisini kurtarma” telaşı içinde olan geçmişin
liderleri önce kendileri ve yakınları için projeler üretirken sınıf artık yeni
küresel dünya düzeni içinde kimliğini kaybetmiş gibi bir izlenim oluşmasına
katkı sundular. Sınıfsız toplumda düşman ortadan kalktığında liberalizm
sorunsuz bir şekilde ulus devlet ile mücadelesine girişebilirdi ve girişti de.
Ulus devletin kazanımlarını tek tek elinden alırken, var olan tüm sosyal
haklarda ortadan kalktı ya da altı boşaltıldı. Devlet küçülürken küçülen devlet
olduğunu kabul ettik ama küçülen bizim kazanımlarımızdı aslında. Küçülen
ilişkilerimizdi. Küçülen örgütlü muhalefetti.
Yeni bir ülke yaratılıyordu, liberalizm geçmiş ile yüzleşme
adı altında o güne kadar hasır altı edilmiş sorunlara dokunulacağı,
karşılaştırmalı tarih ile geçmişin yeninden yorumlanacağı konusunda iyimser bir
hava yaratıldı. Askeri vesayetten kurtulma adı altına o güne kadar gelen sözde de
olsa göreceli olan kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılıyordu. Elbette bunu
iktidar tek başına yapamayacaktı, yapmadı da kendi muhalefetini yaratarak
muhalefetin söylemleri iktidarın daha fazla propaganda yapmasına ihtiyaç
olmadan en verimli şekilde sonlandırılmıştır. Muhalefet sağı yok etmek için sağ
adayları ve sağ liderleri seçmenin önüne getirerek solun hiçbir zaman iktidar
aday olmayacağını kabul etmiştir… Muhalefet hadım edilmiş konumdadır, iktidarın
eline ve sözüne bakarak muhalefet yapmayı seçmiş ve ona göre söylem
geliştirmektedir. Turgut Özal ile Necdet Calp’in “sattırırım” “sattırmam”
diyalogları özneler ve içerikler değişmiş olsa da devam etmektedir ve iktidar
her seferinde karlı çıkmaktadır… İktidarın sürekli kazandığı bir diyalog gölge
oyunu Karagöz ve Hacivat diyalogları ile paralellik göstermektedir.
Uzun yıllardır aynı algoritmalar ile aynı sonuç elde eden
iktidar yeni seçim yarışına yine bildik söylemler ve toplumun içinde yeni
cepheler oluşmasına olanak sunan hareketler ile girmektedir. Bir eli ile barış
güvercini bir kesime ulaştırırken, diğer ile yeni operasyonlara göz
kırmaktadır. Diğer yandan muhalefetin vereceği tepki önceden belli olan bazı
duyarlı alanlara sert söylemler yaparak, muhalefeti ve gündemi değiştirerek
sanki ülkede çok şey oluyormuş ya da olmuyormuş gibi hava yaratarak gerçekte
olmakta olanın üzerini başarılı bir şekilde örtmektedir. Bilgi eksikliği içinde
olan muhalefetin ise elinde olmayan bilgiler ile sanki varmış gibi kabul ederek
çıkardığı sonuçlar elbette yanlış sonuçlara götürecektir ve kaçınılmaz olan da
sürekli yaşanmaktadır.
Peki, var olan bu oyun bozulamaz mı? Elbette bozulur, çünkü
iktidarın oyunu bozmak istiyorsanız onun yarattığı muhalefeti ortadan kaldırmak
ile mümkündür. Çünkü iktidarı güçlü tutan muhalefettin iktidarın istediklerin
sürekli yapıyor olmasındadır…
Muhalefetin eleştirisiz durumu ve sürekli sağ adaylar ile
seçmenin karşısına çıkan ana muhalefet partisi, toplumu bir arada tutuma yerine
kendisine verilen küçük alanlarda sorunsuz ve kendi iktidarı içinde
yaşamaktadır. Kendi iktidarı içinde tıpkı iktidar partisi gibi hareket etmekte
ve içinde gelişme olasılığı olan muhalefetin yaşam alanı bile sunmaktadır…
İktidarın ve muhalefetin elinde tuttuğu belediyelerde ki ortak özellikler o
kadar fazla ki, farklı olanları saymak daha kolaydır, aralarında ki tek fark
başkanlarının farklı olmasıdır, onun dışında bir birinin aynısı gibidir. Her
ikisi de işçi sınıfının örgütlü günce karşı duyarlıdır ve gerek duyduklarında
haklarını arayan işçinin üzerine biber gazı, istediklerinde kapı önüne koyarak
açlık ile terbiye etmek istemeleridir.
Algoritma içeriği, sırası değiştirilecek bir yeni muhalefet
partisine ihtiyaç vardır, aksi halde her seçim ve referandum döneminde aynı
sonuçları alacağımız Hacivat Karagöz diyalogları ile oyalanmaya devam etmeye
devam edeceğiz. Kimliksizleştirilmiş muhalefet yerine kimliği olan, duruşunu ve
ilkesini ortaya koyan bir kitlesel muhalefet hareket gelişirse
iktidar ve onun lideri bu kadar rahat gündem değiştiremeyecektir…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.