Tatlı Kaçık
“Ülkede demokrasi var ama çöplüklerde demokrasi olmaz…”
Şehrin banliyösünde terk edilmiş sanayi ve yerleşim yerinde
bir iki katlı çöplük ev vardır. Yanından tren hattı geçmektedir ve her hattın
belirli saatlerde geçen treni vardır. Her trenin geçişi binanın sallanmasına ve
zayıf olan duvarların depremde olduğu gibi sallanmasına sebep olmaktadır.
Her terk edilmiş gibi duran yerin bir yaşayanı ya da
yaşananları bulunur. Bütün ömrünü bir yerde geçiren ve sürekli aynı zamanlarda
aynı hareketleri yapan yaşlı bir kadın. Onun tek düze giden yaşamına bir etki
olacaktır ve onun yerleşik hayata bakışını da değişimine sebep olacak olaylar
zinciri bir gün çöplerden çöp toplarken kullanılmış parfüm şişleri isteyen bir
kadın ile tanışması ile değişecektir.
Durağan suya taş atarsanız o durağan suyun içinde oluşan
dalgaların etkisinin ne olacağını suyun içinde yaşayanlar tarafından
belirsizlik içinde dalganın etkisi içinde yaşarlar…
Yaşlı kadının adı Opal’dir. Kedileri ile yaşamaktadır,
aslında kediler dediğime bakmayın tek bir kedisi vardır ama her şey onun için
canlıdır ve konuşulmaya değerdir. Yaşlı kedi Mr Taner adındadır ve 15 yıllık
ömrünü bu çöp toplayan kadının evinde bir çöp evinde geçirmektedir.
Parfüm şişesi hayatın akışına bırakılan bir suya atılan taş
gibidir. Parfüm şişesine ihtiyacı olan Gloria, Opal’in evini ziyaret
etmesi ile olaylar zinciri başlar. Gloria aslında yalnız değildir. Üç
kişilik bir merdiven altı üretim yapan sahte parfüm üreten bir çetenin
elemanıdır. Solomon, Gloria ve Bradford bu çetenin
üyesidir. Gloria ve Brad Opal’i ziyaret ederken, Sol’ün bir
baskın sonucu polislere yakalandığı ve fırsatını bulur bulmaz kaçtığını bu evin
kapısını bir hırsız gibi girerek öğreniriz. Çete artık evdedir ve kaçak
konumuna düşmüştür. Yıkıntılar içinde bu ev sanki gizli bir korunaktır onlar
için. O korunak içinde hayalleri olan parayı bulmak için yeniden işe başlamayı
düşünürler. Her liberal düşüncenin temelini oluşturan en kısa yoldan en verimli
şekilde ‘zengin’ olmak! Bu çete üyelerin aklına bir fikir oluşmasına sebep
olur.
Zengin olmak için ev sahibi olan Opal’i öldürmek. Öldürmeden
önce onu sigortalatmak ve sigorta parasından faydalanabilmeleri için
şirketlerine ortak olmasını sağlamak. Bu fikir çete üyelerinin ortak düşüncesi
olur. Öncelikle sigorta, sonra ölüm. İflas eden şirketlerin bugünlerde
yaptıkları gibi, iş yerini sigortalatıp yakmaları. Yeni iflas yolu, zengin
olmanın ve rahat yaşamanın başka kapısını aralayacaktır…
Ölüm, yaşam ve rahata yaşama hayalinde olanların çöplük evde
başka bir mutluluğu bulması hikayesidir. Öykünün kurgusu basittir, komik ve
trajedinin buluştuğu, korkunun ve saf düşüncenin iç içe geçtiği, diyaloglarda
toplumsal göndermelerin üstünün sıkı sıkıya örtüldüğü ama bir yandan da öykünün
bütününde verildiği bir tiyatro oyunu.
Oyunu izlerken oyuncuların performansında ustalık görünüyor.
Her bir oyuncu kendilerine verilen rolü en iyi şekilde yerine getirirken
seyirciye ulaşırken sanki arada bir şeyler kırılıyor gibi bir his oluştu
bende... Seyirci olması gereken yerde kahkahasını atarken diğer yandan oyunun
akışında bir devamlılık öyküsünde var ama sahneden seyirciye ulaşırken bir
kesinti ya da sahnede olmazsa olmazın bir noktası eksik gibi his oluşuyor.
Belki havanın soğuk etkisinden kaynaklanan bende ki bir duygu yoğunluğu. Keskin
bir soğuk havdan salonun sıcaklığına girerken insan üzerinde bırakılan bir uyum
sorunun seyrettiğim oyuna yansıması…
Perdenin üzerine yansıtılan her bölüm ve geçiş için notlar.
Oyunun zaman akışını da içselleştirmemize neden oluyor. Perde kapanıyor ve
açılıyor. Zaman içinde duyguların ve hislerin değişimine şahit oluyoruz.
Öldürmek amaçlı kurulan bir ilişkiden insani ilişkinin doğması ve duygusal
yakınlık. Bir anlamda insan olmaya geri dönüş. Devleti sembolünün bir polis
memuru ve geçmiş ilişkinin başka bir boyutu ile yaşanması… Yıkıntılar içinde de
dolsa devletin kolları oraya kadar uzanmakta ama bir yönden de göz yummaktadır,
çünkü devlet kontrol ederken güven duygusu ile hareket etmektedir. Güven
duyduğu çöp evin sahibi Opal’dir. Opal’in sözü konukların yani çete üyelerin kimliklerin
araştırılmasının önünde engeldir. Onun iyi niyeti ve yıllarca devletin sadık
vatandaşı olması elbette bunda etkilidir.
Dünyanı güzellik ve güzel duygular kurtaracaktır, her ne
kadar yüzümüz çirkin olsa da, çirkinliği ortadan kaldıran sevgi ile
yaklaşımlarımızdır…
Opal, kendisinden çirkin olan kediyi beslemektedir, çünkü
onun çirkinliği kendi çirkinliğini gölgede bırakmakta ve o kendi çirkinliğini
hissetmemektedir. O yüzden çöp evinde çok mutludur. Çirkinlik görecelidir, eğer
çöp evden çıkıp normal yaşam içinde üstünü başını düzeltmiş olsa belki dünyanın
en sevimli yaşlısı olabilir ve çevresinde sevgi çemberi olabilirdi ama onun
tercihi ailesi ile bağını koruduğu evde yaşamak ve yaşantısını çöplerden
sağlamaktır. Kazandığını biriktirmektedir.
Oyunun öyküsünü anlamışınızdır, mutlu son ile bitecektir.
Ölüm için girişilen her yol başarısızlığa uğrayacak her girişim bir çete
üyesini Opal’e daha da yakınlaştıracaktır.
Oyunun müziği geçişlerde kullanılan vurgulu sazların baskısı
oyunun akışına katkısı büyük. Oyunun sahnede ışık düzeni ve ışıkların sahneyi
aydınlatması öykünün akışına uygundur ve oyuncuların ustalıklarını seyirciye
taşımaktadır. Müzik ve ışık dışında oyunu esası olmazsa olmazı sahne düzeni,
kostüm… Bir çöp evde olması gereken Victoria tarzı eski ihtişamın
kırpıntılarını taşıyan bir salon. Yıkıntılar. Eski ve çöpten toplanan eşyalar.
Mutfakta asılı ve kurutulan çöpten toplanmış sallama çay… Oyuncuların ihtiyaç
duyduğu hareket alanı için konumlanışları. Koltuk, masa, kapılar, merdiven,
sütün. Her tren geçişinde aşağıya dökülen evin parçaları… Çatıdan akan su… İnce
ince düşünülmüş ve uygulanmış sahne, ışık, kostüm, müzik… Hepsi bir bütün
olarak oyunun ruhunu ortaya çıkarmakta ve oyuncular o ruhu seyirciye
oyunculukları ile iletmektedir.
Bu dünyaya ait olmayacak kadar iyi bir insanın hikayesi.
Sahnenin tozuna daha önce farklı sanatçılar tarafından
sahnelen bir oyunun tekrar yeni kuşaklar ile buluşması. Her zamanın oyunudur.
İçinde taşınan büyük bir iyimserlik vardır. İflah olmaz bir iyimserlik en
kötülerin ruhlarını bile eritir, onları yeni iyimserlik kulvarına sokabilir.
Dünyada sadece öykülerde olan bir konudur ama neden olmasın hissi ve keşke hep
böyle pozitif olsa hayat dediğimiz bir oyun…
Son söz perdeye düşüyor…
“Tanrı bütün iyi insanları korusun, kötüleri de?”
İsmail Cem Özkan
Tatlı Kaçık
Yazan John Patrıck
Çeviren Ahmet Levendoğlu - Hasan Levendoğlu
Yöneten Naşit Özcan
Dramaturg Hande Ören
Müzik Düzenleme Orçun Tekelioğlu
Sahne-Kostüm Tasarımı Eylül Gürcan
Işık Tasarımı Özcan Çelik
Efekt Tasarımı Metin Taşkıran
Hareket Düzeni Özge Midilli
Yardımcı Yönetmen Özge Midilli
Asistan Erkan Akkoyunlu, Seda Yılmaz, Mehtap Gündoğdu
Oyuncular: Ayşe Kökçü, Çağlar Polat, Eylül Soğukçay, İbrahim
Can, Mehmet Soner Dinç, Mert Aykul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.