Galata Gazete


19 Mayıs 2022 Perşembe

Hepimiz biraz Süleyman mıyız?

Hepimiz biraz Süleyman mıyız?

 

Dün dündür bugün ise bugündür... Hepimiz biraz Süleyman Demirel’iz... Dün İbo, bugün Samsun...

 

Neşe doluyor bugün, dünün hüznün yerine...

 

Çelişkileri, tarihin kronolojik akışı hepsi sadece bir yalan, işimize geldiği gibi hayata bakıyoruz. Tıpkı mezarlıklarımız gibi her şey, katil ve kurban aynı mezarlıkta yatıyor, yargılamıyoruz, sorgulamıyoruz... Sonsuzluk uykusu dediğimiz hayatta yapılanların hepsinin unutulması değil mi? Dün onur ile anılan İbrahim Kaypakkaya, bugün onur ile kutlanan bir Samsun çıkarması...

 

Her şey gençlik için, gençlik umuttur...

 

Sahi Samsun'a çıkan son ittihat ve terakki üyeleri, icraatları ne oldu? Rumlar, biraz aşağıda Koçgri... Biraz zaman geçerken Karadeniz’de boğazlanan komünistler... Düzenli ordu denilerek düşman saflarına iteklenen Çerkes Ethem'ler... Tamam, bir ulus kendi devleti kurdu ama birde ulus devletin ret ettiği Kürtlerin yeni devletin oluşumu sırasında 12 isyanı var...

 

Tamam, ulus devlet başarılı oldu diyelim ama Kürtler hala varlar ve var olmaya devam ediyor, bugün en kritik seçimin son taşı konumunda...

 

Dün dündür, bugün ise bugün!

 

“Yollar yürümek ile aşınmaz”, protesto edenler ile kutlayanlar aynı alanlarda toplanıp halaya duracak bir gelecek kurulacak gibi kutlama ve taziye mesajları aynı yerden aynı şekilde yansıyor... Gelecek bir arada yaşam üzerine kurulacak, bundan hiç kuşkum yok ama ulus devlet ve onun işlediği cinayetler bir daha kutlama merasimi içinde olmayacağını da biliyorum...

 

Kurtuluş savaşının bedeli olacaktı, o bedel toprakların renklerinin, (renk dediğim halklar, alışkanlıkları, dilleri, kültürleri) yok edilmesidir... Renkli bir bahçeden tek rengin, ve cinsin hakim olduğu sanayi için üretilen bahçeye dönüşümdür ulus devlet... Ben hala yaylalarda kalan renk cümbüşünü seviyorum, doğal ama biraz da bugünlerde naylon/plastik karışmış doğal renkler... O naylonları yani plastikleri yok edebilecek bir güce erişsek, işte o zaman kapitalizmde yok olur...

 

Ulus devletin nimetlerinden yararlananlar elbette kutlasın bugünü, elbette kutlayacak… Ama dün İbo'yu an, bugün coşkulu meşale yürüyüşü yap, işte burada bir çelişki var, nasıl bir gelecek düşünüyorsunuz, geçmişin üzerine sünger çekip kafamıza göre anma, kafamıza göre kutlama günleri mi.?.. Kurucu olduğunu iddia edenler, neden kurdukları devletin işlediklerini cinayetleri anar? Yüzleşmek için mi, hesaplaşmak için mi? Hepsi faili meçhul olarak duruyor...

 

Bugün Galatasaray meydanında oğullarını arayan anneler yok, bir heykelin etrafını çeviren bir demir yığını ve içinde nöbet bekleyen polis duruyor... Yüzleşmenin birincil koşulu cumartesi annelerin istemlerini gerçekleştirmek değil midir? Çocuklarını arayanların acılarını dindirmek devletin görevidir, fakat devlet o görevi yaparsa kendisi ile çelişkiye düşmez mi? Cinayetler devlet adına, millet adına işlendi, bir görünen mahkeme bir de görünmeyen mahkeme vardır, karar verilmiş, işlenmiştir cinayet. Görünenler hepsi zaman aşımından düştü, peki görünmeyenlerin aldığı karar?

 

Hepimiz biraz Süleyman Demirel’iz... İşimize geldiği gibi günü yaşayan, günün ihtiyacı neyse ona göre davrananız...

 

Ana dili kaybolmuş biri, bugün ana dilinin kaybedene sonsuz bağımlı, bayraklı tişörtleri ile meydanlarda halaya zeybek'e dururken hiç aklına gelmez ulus devletin koşuluydu ana dilini yok edip, tek dil, tek bayrak, tek vatan şiarını hayata geçirmek... Hepimiz Türküz; Arnavut, Çerkes, Gürcü, Laz, Kürt, Süryani… karışımında oluşan... Türklüğü oluşturanların (şimdilerde kabul edilen, pota içinde erimiş olanlar) ana dilleri geçmişte kaldı, geçmişin kayıtlarında, o kayıtları okuyacak insan sayısı da bir parmak kadar...

 

İslamcı siyasiler iki de bir fırlayıp derler ki Arapça harfleri kaldırıp yerine Latin harflerini koydular, geçmişimiz yok oldu, mezar taşlarını okuyamıyoruz! Biraz Arap harfini öğrenen rahatlıkla aslında mezar taşını okur ama örneğin ana dili Arnavutça olanı bir ailenin çocuğu Türkçe ve İngilizce ya da başka batı dili dışında dil bilmiyorsa, o aileye hala Arnavut denir mi? Dil değil midir kültürü ve düşünce yöntemini ileri kuşaklara aktaran?

 

Hepimiz gerçekten birer Süleyman mıyız?

 

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.