Hepimiz biraz Süleyman mıyız?
Dün dündür bugün ise
bugündür... Hepimiz biraz Süleyman Demirel’iz... Dün İbo, bugün Samsun...
Neşe doluyor bugün, dünün
hüznün yerine...
Çelişkileri, tarihin
kronolojik akışı hepsi sadece bir yalan, işimize geldiği gibi hayata bakıyoruz.
Tıpkı mezarlıklarımız gibi her şey, katil ve kurban aynı mezarlıkta yatıyor,
yargılamıyoruz, sorgulamıyoruz... Sonsuzluk uykusu dediğimiz hayatta
yapılanların hepsinin unutulması değil mi? Dün onur ile anılan İbrahim
Kaypakkaya, bugün onur ile kutlanan bir Samsun çıkarması...
Her şey gençlik için,
gençlik umuttur...
Sahi Samsun'a çıkan son
ittihat ve terakki üyeleri, icraatları ne oldu? Rumlar, biraz aşağıda Koçgri...
Biraz zaman geçerken Karadeniz’de boğazlanan komünistler... Düzenli ordu
denilerek düşman saflarına iteklenen Çerkes Ethem'ler... Tamam, bir ulus kendi
devleti kurdu ama birde ulus devletin ret ettiği Kürtlerin yeni devletin
oluşumu sırasında 12 isyanı var...
Tamam, ulus devlet başarılı
oldu diyelim ama Kürtler hala varlar ve var olmaya devam ediyor, bugün en
kritik seçimin son taşı konumunda...
Dün dündür, bugün ise bugün!
“Yollar yürümek ile aşınmaz”,
protesto edenler ile kutlayanlar aynı alanlarda toplanıp halaya duracak bir
gelecek kurulacak gibi kutlama ve taziye mesajları aynı yerden aynı şekilde
yansıyor... Gelecek bir arada yaşam üzerine kurulacak, bundan hiç kuşkum yok
ama ulus devlet ve onun işlediği cinayetler bir daha kutlama merasimi içinde
olmayacağını da biliyorum...
Kurtuluş savaşının bedeli
olacaktı, o bedel toprakların renklerinin, (renk dediğim halklar,
alışkanlıkları, dilleri, kültürleri) yok edilmesidir... Renkli bir bahçeden tek
rengin, ve cinsin hakim olduğu sanayi için üretilen bahçeye dönüşümdür ulus
devlet... Ben hala yaylalarda kalan renk cümbüşünü seviyorum, doğal ama biraz
da bugünlerde naylon/plastik karışmış doğal renkler... O naylonları yani
plastikleri yok edebilecek bir güce erişsek, işte o zaman kapitalizmde yok
olur...
Ulus devletin nimetlerinden
yararlananlar elbette kutlasın bugünü, elbette kutlayacak… Ama dün İbo'yu an,
bugün coşkulu meşale yürüyüşü yap, işte burada bir çelişki var, nasıl bir
gelecek düşünüyorsunuz, geçmişin üzerine sünger çekip kafamıza göre anma,
kafamıza göre kutlama günleri mi.?.. Kurucu olduğunu iddia edenler, neden
kurdukları devletin işlediklerini cinayetleri anar? Yüzleşmek için mi,
hesaplaşmak için mi? Hepsi faili meçhul olarak duruyor...
Bugün Galatasaray meydanında
oğullarını arayan anneler yok, bir heykelin etrafını çeviren bir demir yığını
ve içinde nöbet bekleyen polis duruyor... Yüzleşmenin birincil koşulu cumartesi
annelerin istemlerini gerçekleştirmek değil midir? Çocuklarını arayanların
acılarını dindirmek devletin görevidir, fakat devlet o görevi yaparsa kendisi
ile çelişkiye düşmez mi? Cinayetler devlet adına, millet adına işlendi, bir
görünen mahkeme bir de görünmeyen mahkeme vardır, karar verilmiş, işlenmiştir
cinayet. Görünenler hepsi zaman aşımından düştü, peki görünmeyenlerin aldığı
karar?
Hepimiz biraz Süleyman Demirel’iz...
İşimize geldiği gibi günü yaşayan, günün ihtiyacı neyse ona göre davrananız...
Ana dili kaybolmuş biri,
bugün ana dilinin kaybedene sonsuz bağımlı, bayraklı tişörtleri ile meydanlarda
halaya zeybek'e dururken hiç aklına gelmez ulus devletin koşuluydu ana dilini
yok edip, tek dil, tek bayrak, tek vatan şiarını hayata geçirmek... Hepimiz Türküz;
Arnavut, Çerkes, Gürcü, Laz, Kürt, Süryani… karışımında oluşan... Türklüğü oluşturanların
(şimdilerde kabul edilen, pota içinde erimiş olanlar) ana dilleri geçmişte
kaldı, geçmişin kayıtlarında, o kayıtları okuyacak insan sayısı da bir parmak
kadar...
İslamcı siyasiler iki de bir
fırlayıp derler ki Arapça harfleri kaldırıp yerine Latin harflerini koydular,
geçmişimiz yok oldu, mezar taşlarını okuyamıyoruz! Biraz Arap harfini öğrenen
rahatlıkla aslında mezar taşını okur ama örneğin ana dili Arnavutça olanı bir
ailenin çocuğu Türkçe ve İngilizce ya da başka batı dili dışında dil
bilmiyorsa, o aileye hala Arnavut denir mi? Dil değil midir kültürü ve düşünce
yöntemini ileri kuşaklara aktaran?
Hepimiz gerçekten birer Süleyman
mıyız?
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.