Galata Gazete


29 Mayıs 2025 Perşembe

Kürt Sorunu, Yüzleşme ve Gerçek Demokrasiye Giden Yol

Kürt Sorunu, Yüzleşme ve Gerçek Demokrasiye Giden Yol

Ülkemiz öyle kırılganlıklar üzerine kurulu ki; Kürt sorunu, Alevi meselesi gibi konular üzerinden bu hassas noktalar öylesine derin çatlaklar yaratabilir ki, hiçbir yapıştırıcıyla bir arada tutulamaz.

Siyasetin bir oyuncak gibi oynanması geçmişte kısa vadeli başarılar getirmiş olabilir, ancak içinde bulunduğumuz coğrafya ve zaman öyle bir dönüşüm geçirdi ki, en sağlam ve en güçlü görünenlerin bile kâğıttan kaplan gibi dağıldığına tanık olduk. Siyaset bazıları için bir güç alanı olabilir; fakat güç, çöl kumunda yürümeye benzer; tutunması zordur, zemini kaygandır.

Bugün geldiğimiz noktada, “Bir daha asla” diyebilmek için bir denklem kurmak zorundayız: Yüzleşme + Hakikat + Adalet + Barış.

Açılım mı, Zorunluluk mu?

Kürt sorununun çözümü konusunda hem devlet hem de Kürt tarafı hazırlıksız yakalanmış bir görüntü çiziyor. Popüler bir söylemle ifade edersek: “Dış güçlerin baskısıyla açılım yapılıyor.” İçsel bir ihtiyaçtan çok, dış etkenlerin baskısıyla atılan adımlar söz konusu gibi görünüyor.

Açılımımız da bize benziyor: dedikodu üzerine yapılan saflaşmalar!

Kapalı kapılar ardında sürdürülen görüşmeler hakkında elimizde somut veriler yok. Yalnızca kulaktan dolma bilgiler ve söylentiler dolaşıyor. Ancak şunu net olarak ifade etmek gerekir: Kürt meselesine dair her gerçek açılım, aslında bir yüzleşmedir.

Ve unutulmamalı: Geçmişle yüzleşilmeden açılım olmaz.

Savaş suçları, insan hakları ihlalleri, faili meçhul cinayetler, katliamlar… Hepsi tek tek gün yüzüne çıkmalı, hukuk önünde hesap verilmelidir. Açılım süreci, ancak bağımsız bir yargı sistemiyle anlam kazanabilir.

Yüzleşme Neden Zor?

Dünya örneklerine baktığımızda, yüzleşmeden çok geçmişin üzerine “sünger çekme” anlayışı benimseniyor. Genellikle iki taraf da, geçmişle hesaplaşmaktansa, genel af gibi yollarla sorunları örtmeyi tercih ediyor. Çünkü gerçek bir yüzleşme, her iki taraf için de tehdit olarak algılanabiliyor.

Eğer ortada bir savaş suçu varsa, bu tek taraflı değildir. Suç, ilişkiler yumağının karmaşıklığı içinde birçok etmeni barındırır.

Demokratikleşme Kaçınılmaz

Kürt sorununun çözümünün kaçınılmaz sonucu demokrasidir.

Demokrasi, otokrasinin ve otokrasiye zemin hazırlayan ortamın dağılmasıdır. Demokrasi, eşit hakların kabulüdür. Ancak eşitlik, farklılıkların olduğu gibi kabul edilmesiyle ve alışkanlıkların terk edilmesiyle sağlanabilir.

Peki, bugün her iki taraf da bu sözleri söylemeye ve gereğini yerine getirmeye hazır mı?

 “Kanlar akmasın, silahlar sussun” demek elbette güzel. Ancak bu güzel sözlerin altını dolduracak yasal düzenlemelerin yapılması da kaçınılmazdır. Bu, ulus-devlet anlayışından—yani her şeyin homojen olduğu bir ülke tasarımından—çok kültürlü bir ülke tasarımına geçiştir.

Çok kültürlü, çok dilli, çok dinli bir ülkeye hazır mı bu ülkenin insanları?

Alışkanlıkları Terk Etmek Kolay mı?

“Hadi yaptım, oldu” demekle bu işler yürümüyor. Çünkü bu dönüşüm; geçmişte “bölücü” olarak görülenlerin bugün kurucu unsurlar olarak tanınması anlamına geliyor. Bu da tüm söylemlerin, zihinsel kalıpların ve alışkanlıkların sarsılması demek.

Özellikle Orta Anadolu ve Batı’daki, kendisini ülkenin asli sahibi olarak gören geniş kesimlerin kendileriyle yüzleşmeleri ve yeni bir tarih anlayışını içselleştirmeleri için kaç kuşağa ihtiyaç var?

Bir yandan açılım söylemleri sürerken, öte yandan yasaları ciddiye almayan ve kendi ihtiyacına göre yorumlayan bir anlayışın bu alışkanlığından vazgeçme olasılığı nedir?

“Teslim olun, zamanla sorunlarınızı ben çözerim” anlayışıyla mı ilerleyeceğiz, yoksa gerçekten samimi ve dönüştürücü bir sürece mi gireceğiz?

Yeni Bir Evreye Geçme Zamanı

Tarafların artık kapalı kapılardan çıkıp, her şeyin açık, şeffaf ve topluma hesap veren şekilde yürütüldüğü bir sürece geçmeleri gerekiyor. Çünkü kapalı kapılar ardındaki her gelişme, toplumda sadece kuşku ve güvensizlik yaratıyor.

Bu yol, zorlu ama gerekli bir yol. Gerçek bir barış, hakikatle yüzleşmeden kurulamaz.

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.