Güneş Batarken
Bile Büyük
Goethe alman
dilinin kurucusu kabul edilir, felsefe alanında ve edebiyat alanında yapmış
olduğu katkılar ile bir anlamıyla Almanların Shakespeare’dir. Yaşadığı çağın
bir anlamda ruhunu temsil etmektedir. Goethe yaşamına dair yazılan bu oyunda
hem o dönemin sorunlarına, hem bugün yaşadığımız sorunlara göndermeler
yapılmaktadır. Özgürlük, bağımsız bir bireyin kendi düşünce dünyası ve var olan
tüm sistem mekanizmalarına karşı duruşunu sergileyen özgün bir örnektir.
Oyun Fransız
işgalinde olan Weimar şehrinde Goethe’ye ait bir şatoda geçmektedir. Fransız
devrimi sonrası Fransa bir kargaşa dönemini yaşamış ve Napolyon’unun mutlak
iktidarı ile sonlamıştır. Burjuva devrimi ihtiyaç duyduğu sermeye birikimini ve
sömürgeci, yayılımcı geleneğinin de mirası etkisi ile
Öncelikle
Avrupa içlerine doğru seferler yaparak, Napolyon Fransız halkına göreceli bir
refah sağlayarak yeni düzenin temelini atmıştır.
Napolyon tek
başına bir istilacı değildir, onu yaratan Fransa’nın içinde bulunduğu ortamdır,
o sadece bir öznedir ve o özne görevini baskı ve yayılmacılıkla kendisini ifade
etmiştir. Burjuvazi feodal beylerinden iktidarı alırken, kendisine
bağımlı ve ihtiyaçlarını giderecek yeni bir iktidarı yaratmıştır. Bu yaratılan
iktidarın işgal ettiği Almanya’da bu oyuna konu olan olaylara kısa bir göz
atarken, baştan da belirttiğim gibi o dönemin ruhuna da göz atmış oluyoruz.
Avrupa o
dönemde tutucudur, özgürlükler kısıtlıdır. Özgürlükler ayrıcalıklı sınıfın
elinde olması, halkın bu ayrıcalıklı sınıfa hizmet etmekten başka kaderi yok
gibidir. Yanı başlarına gelişen, özgürlük çığlıklarının dalgaları Almanya
içlerine kadar vurmuş olmasına rağmen, bu işgal o rüzgarın karşısına direnç
olarak ve Almanya için ayrı bir tarih çizgisinin oluşmasını da ortaya çıkarmıştır.
Bu kargaşa ortamında sanat ve lider insanların ortaya çıkması tesadüfi
değildir. Her dönemin liderleri ve kahramanları olduğu gibi, o liderler
etrafında bir düşünce ve sanat akımının da oluşması kaçınılmazdır.
Goethe bu
kargaşa ortamında alman halkı için ışık olmuştur daha fazla ışık ve aydınlık
isterken, gelenekçi Katolik bakış açısını da temel almıştır. Goethe yaşamı bir
anlamda bu sürecin aynasıdır, tek farkla Goethe direnmek yerine yaşamı olduğu
gibi kabul edip, var olan tüm iktidar hırslarını ret üzerine kurmasıdır.
(elbette oyunda bu şekilde yansıtıldığı için bu yorumda bulundum)
Her sanat
eseri kendi gerçekliğini yaratır ve yaşatır, okuyucusuna ve izleyicisine bu
geçekliğin varlığını kabul etmesini aruzlar. Oyun metni yazılırken gerçek bire
bir alınmamış, sanatçının kafasında yarattığı gerçeklik ve tarih yeniden
oluşturulmuştur. Oyun bu yeni oluşturulan tarih çizgisi ve anlayışı içinde
yorumlanmaktadır.
Goethe
kadınlara karşı zaafı vardır, kendi yaratmış olduğu fanus dünyada kadınlara
methiyeler dizerken, öte yandan kendi düşünce yapısını ve eserlerinin de
konusunu oluşturmaktadır. Yazmış olduğu mektuplar aşk kelimeleri ve cümleleri
ile kadınlara seslenirken, öte yandan kendi yaratmış olduğu eserinde dip
notlarını oluşturmaktadır.
Napolyon,
Weimar şehrini kuşattığında mareşalleri için kalacak ve şanlarına uygun mekan
arayışında Goethe’nin yaşadığı şatoyu uygun görür. Oraya mareşalini
gönderirken, mareşale yapılacak olan her davranışın kendisine karşı yapıldı
vurgusunu da not olarak habercilere iliştirir. Mareşal, bir konttur ülkesinde.
Savaş sırasında şanına uygun bir göreve getirilmiş, sanat ve edebiyat sever
biridir. Goethe hayranıdır, onun ile tanışmaktan ve aynı ortamda bulunmaktan
büyük bir mutluluk duyacağını belirtir. Savaş şehrin her yerini yıkarken,
tiyatro binasının sağlam kalması için Goethe ile görüşmeye gelen oyuncusu, bu
savaşta arabulucu olmasını ve şehrin simgesel ve kültürel yapılarının savaş
nedeni ile yıkılmamasını ve yağmalanmasının önlenmesini ister. Fakat Goethe
duruşu buna uygun değildir, çünkü gurur düşmandan bir şeyi rica etmeye hazır
değildir. Elbette sadece düşmandan değil, hiçbir kurumdan rica edecek yapısı
yoktur, inancı ve duruşu buna aykırıdır. O kendi iç dünyasındadır ve savaş gibi
yıkıcı olan devletlerin birbirini yok etmesinin ne arasında ne de karşısında
duracaktır. O tercihini barış içinde yaşamaktan yana koymuştur ve yaşanan
yıkıma karşı duyarlı değildir. Bu sırada sahneye mareşal ve Napolyon dahil
olur, bir fırsattır, fırsatı değerlendirir, dileklerini Goethe son çalıştığı
Faust eserinin henüz bitmemiş çalışmalarının okunması sırasında davranışları
ile iletir. Napolyon kayıtsızdır. O
öncelikle savaşın gidişatı ile ilgilidir. Mareşali sanat severdir, tiyatro
korunacaktır. Savaş ve yaşam… Goethe savaşı görmezden gelir ama sonucunu
yaşayarak öğrenir. Schiller ve Goethe arasında görünmez bir rekabet vardır, o
rekabet her fırsatta tartışma dönüşmektedir. Her ikisi alman edebiyatı için
önemli bir noktadır, bugün dahi alman kültürünü etkilemeye devam etmektedir.
Goethe yaşamına yeni kadınları alır, onlara mektuplar yazar, kalplerinden
etkilemeye devam eder. Çocuğu yaşında kadınlar bile onun için anlık bir duygu
seli yaratır, birlikte olur. Eşi her ne kadar soylu bir aileden gelmemiş olsa
da bu yaşama uyum sağlamış, fakat bu çapkınlıkların yaratmış olduğu tahribatı
da ruhundan hissetmektedir.
Ölüm, yaşamın
olduğu her yerde vardır ve nefesini sürekli hissettirir. Ölüm Goethe hayatında
vardır, en yakınlarını tek tek kaybeder ve tek başına kalmıştır. O ikinci perde
de o kayıp ve yalnızlığına doğru gidişe şahitlik ederiz. Bu gidiş biraz (bana
göre) aceleye gelmiş ve birbirini tekrarlayan cümleler ile seyirciye
ulaştırılır. Goethe artık yalnızdır ve ölüme giderken oyun ismi olan “Güneş
Batarken Bile Büyük” cümlesini kurarak güneşe ve sonsuzluğa doğru yürür…
Oyun teknik
açıdan incelersek; sahne düzenlemesi ve oyuncuların rahat hareket etmesini
sağlaması açısından başarılıdır. Bölümler arası geçişler, ışık ve sahne
düzenlemesi uyumludur. Müzik seçimi döneme uygun olarak seçilmiş ama zaman
zaman sahne düzeni içimde oyuncuların konuşmasını bastıracak kadar boyuta kadar
gelebilmektedir. O da doğal çünkü klasik müzik zaman zaman sesini yükseltirken,
zaman zamanda en alt düzeye kadar inebilmektedir. Beethoven 3. senfonisi buna
güzel örnektir. Daha sonra bestelediği 9. senfonide 3. senfonide Napolyon için
gösterdiği hoşgörüyü geri almıştır. Fransız devrimin ayak sesleri bu
senfonilerde oldukça coşkulu olarak seyirciye o anı ulaştırır.
İki bölümden
oluşmuş olması, her konuyu işlemek istemiş olası doğal olarak içinde tekrarları
barındırır. O tekrarlar her ne kadar rahatsız etmemiş olsa da tercih olarak
alınabilinir ve oyun daha az zamanda seyirciye ulaşabilirdi.
Oyuncular
açısından bakarsak, uzaktan görebildiğim kadarı ile her biri başarılı bir şekilde
verilen görevi yerine getirmiş, oyunun içinde seyirciye ulaştırılan metne hayat
verdikleri her an hissettirmekteler. Yazan ve yöneten Kazım Akşar metne hayat
verdirirken oyuncu seçimini başarılı bir şekilde yapmış, rahatsız edici,
sonradan eklenmiş bir oyuncu yoktur. Her biri başarılı olarak rollerini
yapmışlar. Reha Özcan, Meral Bilginer, Atsız Karaduman, Ayla Baki Yücesoy,
Mehmet Şahin … her biri diğer teknik elemanlar ile birlikte alkışı hak
ettiklerini düşünüyorum ve bu alkışı oyun sonunda alıyorlar. Alın terlerinin
haklarını alkışlar ile aldıklarını düşünüyorum.
Her tiyatro
eserinde mesajlar gizli ya da açık olarak verilir, üstelik mesajlar şimdiki
zamana aittir, ama geçmişin gölgesi şeklinde verilir. Bugün yaşadığımız kaos
ortamı içinde açık, sade ve hedefi belli mesajlar seyirciye doğru bir şekilde
ulaştığını düşünmekteyim.
İsmail Cem
Özkan
GÜNEŞ
BATARKEN BİLE BÜYÜK
2 perde | 2
saat 30 dakika
Yazan
: KAZIM AKŞAR
Rejisör
: KAZIM AKŞAR
OYUNCULAR
REHA ÖZCAN
MERAL BİLGİNER
ATSIZ
KARADUMAN
HAKAN GÜNERİ
ENGİN DELİCE
AYLA BAKİ
YÜCESOY
BERRİN
AKHASANOĞLU
MEHMET ŞAHİN
GÖKALP KULAN
CANSU GÜLTEKİN
ŞEYDA
TERZİOĞLU
SELİN TEKMAN
PINAR EFE
REZZAK AKLAR
BERK YÜCESİR
TOLGA KORTUNAY
DEKOR
TASARIMI
ŞİRİN DAĞTEKİN
YENEN
GİYSİ
TASARIMI
NALAN ALAYLI
IŞIK TASARIMI
ÖNDER ARIK
DANS DÜZENİ
TANJU YILDIRIM
KUKLA
TASARIMI
HAKAN DÜNDAR
YÖNETMEN
YARDIMCISI
AYLA BAKİ
YÜCESOY
ASİSTANLAR
SELİN TEKMAN
CANSU GÜLTEKİN
SAHNE AMİRİ
AHMET ALİ
SARABİL
KONDÜVİT
ZEYNEP REHA
DAĞARSLAN
IŞIK
KUMANDA
HAKAN ÇAĞLI
SUFLÖZ
HANDE HACER
BAHÇELİ
GÖRÜNTÜ -
MONTAJ
VURAL ÇINAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.