Galata Gazete


13 Haziran 2015 Cumartesi

Tüketim zamanında her şey yarımdır!

Tüketim zamanında her şey yarımdır!

Her kelimeye anlam veren bizleriz ve bizim geçmişimiz, algılarımız zaman içinde değişime uğruyor, kelimelere ve cümlelere yeni anlamlar yüklüyoruz. Değişim kaçınılmaz, kelimeler aynı ama anlamları farklı, her kelimeye zamanın ruhu şırınga ediliyor. O yüzden geçmişin en nadide eserlerini okuyamıyoruz, okuyunca da anlayamıyoruz… Gözyaşlarına neden olan hikayeler, romanlarda ki pasajlar bugün bize yabancı ve neden göz yaşını bu kelime ile düştüğünü çıkaramıyoruz...
Her şeyimiz ile oynanıyor...

Yaşam,  sanırım birilerinin egosu üzerinde durduğu için olabilir mi, yoksa para ben de benim isteğim her şeyin üstünde diyen ve klasik kapitalist mantık içinde müşteri her daim haklıdır. Yani parası olan her daim haklıdır, çalışan bu haklı karşısında boyun eğmek ve onun egosu altında ezilmek zorundadır…

Genelde başakların verdiği rolleri iyi oynuyoruz, kendi seçimiz olan roller sadece gece yarısı yalnız kaldığınızda o da nadiren oynarız... Yaşamın her döneminde birilerine şirin gözükmek, çıkar ilişkilerimiz bozulmasın diye bizden beklenen role uygun davranışlar geliştirip, ona göre beklentilere yanıt vermek için çok uğraş veririz, hatta bir yarış atı gibi verilen hedefe ulaşmak için tüm enerjimizi harcarız. Bir avuç şeker ile de eğer başarırsak ödüllendiriliriz.

Boşluk olmasaydı, hayatın anlamı olmazdı... İyi ki boşluk var!

Hayatımız içinde bazı dönemler boşluk barındırır, bu boşluk anlarımızda karar verme sürecindeyiz. Nereye ve nasıl gideceğimizi bilmeden önümüze konan sınavlarda başarılı olmak adına gireriz. Puanımız nereyi tutarsa artık bizim planımız, geleceğimiz, yaşam çizgimiz, arkadaş çevremiz puanımızın tutuğu alan içinde olacaktır. Geçmişimiz artık yoktur, geçmişimizde oluşan arkadaşlıklar, çevre, birer nostalji olarak bazılarında kalabilir ama çoğunlukla unutulur gidilir.

Müzikte boş anlar olur, o anlar diğer notaların anlamını daha iyi anlarsınız, hissedersiniz, hatta su gibi içersiniz... Müzikte notalar arasında bırakılan boşluk büyük anlamlar içinde barındırır, nefes almanız gerektiğini anımsatır gibidir. Dörtnala kalmış bir atın eşiğinde doğanın bıraktığı ses ve arabanın içinde oluşan sessizlik anını hiçbir nota adlandıramaz, o an sessizliktir. Sessizce doğada oluşan ses armonisinden uzakta sessizce pencereden dışarıya bakarız.

Kapitalizm tek ruhu vardır, o da tüketimdir.

Tüketim olmadan kapitalizm olmaz. Başlangıçta birikimin önemini öne çıkardı ama yaşam için tüketimin olması gerekliydi. “Üretim kadar tüketim” sloganı sermeye birikimi zamanında öne çıkaran kapitalizm, zaman içinde bu sloganın artık işe yaramadığını anlamış ‘yerli malı’ haftaları sonlanmıştır. Tüketim çılgınlığı liberal ekonominin hayata geçirilmesi ile birlikte insanın düşünebileceği sınırı dahi aşmıştır. Üretim yapan fabrikaların borsalarda ki kağıtları üretimden bağımsız olarak, tüketim amaçlı kullanılır olmuş, üretim olmadan şişirilmiş bir rakamlar topluluğuna doğru eğilim göstermiştir. Olmayan paranın olan rakamları dünya borsalarında hareketli bir şekilde satılırken, tüketim de ’global’ olarak homojen hale getirecek şekilde dönüşüm yaşamıştır. Her ülkeye göre üretim yerine, her ürüne uygun tüketici yaratıma süreci başlamış ve olağan hızlı ile devam etmektedir. Tüketime uygun insan profili zaman içinde heterojen yapısı homojenleşme yönünde bozulmuş ve devam eden bir süreçtir. Tüketen insan artık doğada var olan canlı türlerinden ayrışmış, kendi fanusun içinde yaşamaya başlamıştır. İnsan kendi yarattığı doğası içinde tüketilmektedir.

İnsanı tüketen, yaşamı tüketen sistemin adına kapitalizm denir.

Tüketim, ticaretin ve sermayenin doruk noktasıdır...

Yaşamak için tüketen toplumlarda kapitalizm yoktur, takas, imece vardır. Onları da artık eskiden yazılmış roman ve hikaye sayfalarında okur ne anlamına geldiğini bilemeyiz.

Kapitalizmde arzuların üstünde tüketim vardır... Gerçek ihtiyacın dışında tüketim, hatta bazı sosyal hastalıklardan kurtulmak için kullanılan tedavi yöntemi bile olmuştur. Kısaca fazla tüketim yapmak için, tüketim çeşitlendirilmesi, yeni biçimler verilmesi gerektiği kadar tüketim için yeni ihtiyaçların oluşması şarttır, ihtiyaçlarda PR ve reklam sektörünün işidir...

İnsan, tüketim çılgınlığı içinde ilişkileri de tüketilir.

İnsan daha iyisini arayışını tüketim ile sağlamaz, aksine üretim ile arar. Üretimin olduğu yerde daha iyisi vardır, tüketimin olduğu yerde daha ucuzu vardır.

Suriye’de yaşanan iç savaş ortamında kadın fiyatını bir sigaradır, savaşabilecek olan bir erkeğin fiyatı 250 dolarmış. İşte insan fiyatı!

Türkiye’de geleneksel toplum içinde bir kadının fiyatı başlık parası, erkeğin bir maaşı ve biriktirdiği emekli sandığından alacağı kadardır...

İnsan kaynakları diye bir birim oluşturulmuştur iş yerlerinde. O birimler işyeri için gerekli elemanı seçmek ile yükümlüdür. Orada tecrübeler ile hazırlanmış bir form vardır. O formun en son ve alıcı sorusu sizin aslında değerinizi (fiyatınızı) kendiniz belirlemeniz istenir. Kısaca fiyatını söyle demektir. Eğer fiyat yazmazsanız o zaman sen işi bilmiyorsun anlamına gelir, fiyatını belirleyemeyen biri tüketilecek eleman olamaz! Her fiyatı olanın bir kullanım süresi vardır, gençler her zaman yeni teknolojiye daha iyi uyum sağladıkları ve daha verimli oldukları düşünüldüğünden tecrübenin artık değer olmadığı bir süreci yaşar olduk. Firmalar iç eğitim ile o güne kadar alınmış tüm eğitimleri çöpe atar ve kendisi için daha verimli yöntemi çalışanından bekler.

Romantizm çağı bitti, çünkü romantizm çağında üretim vardı. Tüketim çağında değiştirilen çarşaflar ve odalar vardır.

Tüketim çağında her şey yarımdır, çünkü tam tüketemeden yenisi çıkar ve onu almak istersin… Doyumsuz, beklentisi olmayan ama sadece tüketen bir insan profili bu dünyada zamanın ruhu içinde yaşamaya devam ediyor.


İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.