Paranın konuştuğu yerde her şey susar!
Paranın söz söylediği yerde insan müşteridir ve tüketen biri
olarak adlandırılır. İnsan üretimden uzaklaşıp sadece tüketen konumuna
iteklenirken, üretimin daha fazla teknolojik seri olarak üretilen ürün hale
dönüştürüldüğü, insan emeğinin yerini makinelerin ağırlıkla aldığı zaman
diliminde insan düşünmeden tüketecek biçime dönüştürülüyor!
Teknolojik gelişme insanın hareket alanın daha da
genişletildiğine inanılır ama tersine insanın hareket alanın gittikçe
kısıtlandığı ve tepkisel ve de güdüsel hareketlerin hakim olduğu bir zamana
doğru hızlı bir şekilde savruluyoruz.
İnsan kendi kendisini yok eden bir canlı konumuna bürünürken
insan ile alakası olsun olmasın yaşadığı çevresinde ne varsa hepsini yok eden
bir organa dönüşmektedir.
İnsan çevresini yok eden ve tüken bir makineye dönüşmüştür.
Doğa ile yaptığı savaşta insan; doğayı yok eden bir canavara
makineler sayesinde dönüşmüştür.
Yaşadığımız zaman diliminde insan, akılını kullanmak yerine
aklı belirleyen ve tüketimi tetikleyen algıların içinde biçimlendirilmekte ve
yoğrulmaktadır.
İnsan bilgi ile değil, piyasa araştırmacıların belirlediği
tüketim alışkanlığı içinde güdüleri ile hareket etmektedir. O kadar ki
alışkanlıklarının yanlış olduğu ileri bir zamanda söylenmiş olsa da o reklamın
güçlü etkisinden kurtulması zordur, çünkü toplum içine doğru diye algılanan ve
yerleştirilen ticari başarıların toplumun kültür yapısını olduğu gibi
değiştirdiğini ve yeniden biçimlendirdiğini sessizce kabul etmiş ve hatta o
yeni duruma bin yıldır zaten içinde yaşadığımızı düşünmeden doğru kabul
etmişiz.
Bizler kandırıldık, yaratılan doğruların içinde gerçeği
yaşadığımızı sandık ama yaratılan bir gerçekliğin içinde doğru diye yanlışı
yaşadık ve bunu sorgulayanları da bozguncu, toplum düzenini istemeyen, istikrar
bozucu ve yok edilmesi ve de toplum dışına sürülmesi kişiler olarak kabul
ettik.
Bilim doğrunun yanında değil, yaratılan gerçekliğin yanında
yer aldı, bilim adamları aldıkları paranın karşılığı olarak yalanı doğrulayan
gerçekler üretti ve bizleri bu doğruların içinde yaşamaya zorladılar.
Değer verilen, alanında uzman olarak kabul edilen, kafamızı
ve bilgimizi zorlamadan onun gösterdiği hedeflere doğru bilinçsizce koşan ve
tüketen bizler; uydurulmuş, yaratılmış birçok gerçekliğin içinde kendi
doğrularımızın tek doğru olduğunu kabul ederek yaşadık. Tek doğrusu olanların
oluşturduğu ortamda ise çatışma kaçınılmazdır ve o çatışmada neden öldüklerini
bilemeyen milyonlarca ceset bıraktık arkamızdan. Üstelik işlenen cinayetleri
doğal olarak görüp, ölümlerin bir kanser/savaş sonucu olduğunu ve kanserin/savaşın
tedavisi olmadığını düşündük. Kaderimiz dedik, boyun eğdik, çaresiz ve zavallı
konuma getirilişimizi sorgulamadan kabul edip boyun eğdik. Öldük. Her ölümüz
yaşadığımız gibi tüketim üzerine oldu. Ölürken bile bizlerden para kazandılar,
servetlerine servet kattılar.
İlaç, gıda firmaları, para hırsı ile piyasada olan ve hangi
alanda olduğu fark etmeyen bir çok kapitalist, paranın hakimiyeti altında kendi
kasasını doldururken, ürünü satılsın diyerek reklamın gücünü, iktidarın
yarattığı ortam içinde toplumu ve insanı biçimlendirirken bizler sadece seyirci
olarak kaldık. Gözlerimizin içine baka baka yalanlar söylendi, binlerce yılda
yaratılan değerler para hırsının hakimiyeti altında çiğnendi, yok edildi ve
yaratılan tüketici alışkanlığı içinde tarihin karanlık sayfalarına bırakıldı.
Doğal olan artık bir şey yoktur, çünkü insan emeğinin yerini
alan makineler ile üretilen ne varsa artık insanı teslim alan ve
biçimlendirendir.
Yalan bu dünyaya makineler ile hakim oldu, yalanını doğru
olarak sunanlar ve yalana hizmet edenlerin hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Ret edemiyoruz, çünkü bu yalanın içindeyiz ve her şeyimiz bu yalana teslim
olmuş. Bilinçli ya da bilinçsizce güdülerimiz ile ya da tepkilerimiz ile bu
sistemin parçasıyız. Aklımızı ancak tüketilecek ürünün hangisi daha iyidir diye
çalıştırdığımız ve hatta arabayı bile bizim yerimize park edecek teknolojinin
kölesiyiz.
Sağlıktan gıdaya, eğitimden, savunmaya yaşantımız içinde
neyi tüketiyorsak hepsi hepsi yalan!
Sevgimiz bile yalanın ve tüketimin bir parçası oldu.
Tüketiyoruz kondom tüketir gibi, geleceğimizin tohumlarını bile kondomun içinde
kanalizasyondan aşağıya bırakıyoruz.
Bizler, yavrularımız, ölülerimiz hepsi hepsi tüketimin bir
parçası ve müşteri olan birer rakamlarız. Bankalarda görmediğimiz rakam
paralarımız gibi sokaklarda dolaşan ve bir yer işgal eden birer tüketici
rakamlarız. Sistem para hırsı olan her insanı kendisine köle yapmış…
Sanat işte bu yalanların hepsidir. Para karşılığı olmayan
her hangi bir ürün sanat değildir… Alınıp satılan ve değeri olan her şey sanat
olarak ve doğru olarak bize sunulur… Yalan en büyük sanattır ve yalana hakim
olan para sanatın en değerlisidir…
Paranın konuştuğu yerde her birey susar ve ona hizmet eder…
Paranın hakim olduğu düşünce yapısında her şey daha fazla
kar ve daha fazla gelir için mubah olarak görülür ve acımasızca amaca hizmet
eden araçlar olarak kullanılır…
Daha fazla tüketmek için kandırılmaya devam ediyoruz. Daha
fazla üretilen her teknoloji ürün bizi teslim almaya ve beynimize Alzheimer
tohumları ekmeye devam etmektedir.
Düşünme tüket, sadece yakışıp yakışmadığına ve çevren nasıl
düşünür ne düşünür diye içgüdün ile bak, duygusal tepkini ver denemektedir.
Paranın hakim olduğu yerde düşünmeye gerek yoktur, biat edin
yeterli. Tüketin!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.