Galata Gazete


15 Mayıs 2016 Pazar

Paranın konuştuğu yerde her şey susar!

Paranın konuştuğu yerde her şey susar!

Paranın söz söylediği yerde insan müşteridir ve tüketen biri olarak adlandırılır. İnsan üretimden uzaklaşıp sadece tüketen konumuna iteklenirken, üretimin daha fazla teknolojik seri olarak üretilen ürün hale dönüştürüldüğü, insan emeğinin yerini makinelerin ağırlıkla aldığı zaman diliminde insan düşünmeden tüketecek biçime dönüştürülüyor!
Teknolojik gelişme insanın hareket alanın daha da genişletildiğine inanılır ama tersine insanın hareket alanın gittikçe kısıtlandığı ve tepkisel ve de güdüsel hareketlerin hakim olduğu bir zamana doğru hızlı bir şekilde savruluyoruz.
İnsan kendi kendisini yok eden bir canlı konumuna bürünürken insan ile alakası olsun olmasın yaşadığı çevresinde ne varsa hepsini yok eden bir organa dönüşmektedir.
İnsan çevresini yok eden ve tüken bir makineye dönüşmüştür.
Doğa ile yaptığı savaşta insan; doğayı yok eden bir canavara makineler sayesinde dönüşmüştür.
Yaşadığımız zaman diliminde insan, akılını kullanmak yerine aklı belirleyen ve tüketimi tetikleyen algıların içinde biçimlendirilmekte ve yoğrulmaktadır.
İnsan bilgi ile değil, piyasa araştırmacıların belirlediği tüketim alışkanlığı içinde güdüleri ile hareket etmektedir. O kadar ki alışkanlıklarının yanlış olduğu ileri bir zamanda söylenmiş olsa da o reklamın güçlü etkisinden kurtulması zordur, çünkü toplum içine doğru diye algılanan ve yerleştirilen ticari başarıların toplumun kültür yapısını olduğu gibi değiştirdiğini ve yeniden biçimlendirdiğini sessizce kabul etmiş ve hatta o yeni duruma bin yıldır zaten içinde yaşadığımızı düşünmeden doğru kabul etmişiz.
Bizler kandırıldık, yaratılan doğruların içinde gerçeği yaşadığımızı sandık ama yaratılan bir gerçekliğin içinde doğru diye yanlışı yaşadık ve bunu sorgulayanları da bozguncu, toplum düzenini istemeyen, istikrar bozucu ve yok edilmesi ve de toplum dışına sürülmesi kişiler olarak kabul ettik.
Bilim doğrunun yanında değil, yaratılan gerçekliğin yanında yer aldı, bilim adamları aldıkları paranın karşılığı olarak yalanı doğrulayan gerçekler üretti ve bizleri bu doğruların içinde yaşamaya zorladılar.
Değer verilen, alanında uzman olarak kabul edilen, kafamızı ve bilgimizi zorlamadan onun gösterdiği hedeflere doğru bilinçsizce koşan ve tüketen bizler; uydurulmuş, yaratılmış birçok gerçekliğin içinde kendi doğrularımızın tek doğru olduğunu kabul ederek yaşadık. Tek doğrusu olanların oluşturduğu ortamda ise çatışma kaçınılmazdır ve o çatışmada neden öldüklerini bilemeyen milyonlarca ceset bıraktık arkamızdan. Üstelik işlenen cinayetleri doğal olarak görüp, ölümlerin bir kanser/savaş sonucu olduğunu ve kanserin/savaşın tedavisi olmadığını düşündük. Kaderimiz dedik, boyun eğdik, çaresiz ve zavallı konuma getirilişimizi sorgulamadan kabul edip boyun eğdik. Öldük. Her ölümüz yaşadığımız gibi tüketim üzerine oldu. Ölürken bile bizlerden para kazandılar, servetlerine servet kattılar.
İlaç, gıda firmaları, para hırsı ile piyasada olan ve hangi alanda olduğu fark etmeyen bir çok kapitalist, paranın hakimiyeti altında kendi kasasını doldururken, ürünü satılsın diyerek reklamın gücünü, iktidarın yarattığı ortam içinde toplumu ve insanı biçimlendirirken bizler sadece seyirci olarak kaldık. Gözlerimizin içine baka baka yalanlar söylendi, binlerce yılda yaratılan değerler para hırsının hakimiyeti altında çiğnendi, yok edildi ve yaratılan tüketici alışkanlığı içinde tarihin karanlık sayfalarına bırakıldı.
Doğal olan artık bir şey yoktur, çünkü insan emeğinin yerini alan makineler ile üretilen ne varsa artık insanı teslim alan ve biçimlendirendir.
Yalan bu dünyaya makineler ile hakim oldu, yalanını doğru olarak sunanlar ve yalana hizmet edenlerin hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ret edemiyoruz, çünkü bu yalanın içindeyiz ve her şeyimiz bu yalana teslim olmuş. Bilinçli ya da bilinçsizce güdülerimiz ile ya da tepkilerimiz ile bu sistemin parçasıyız. Aklımızı ancak tüketilecek ürünün hangisi daha iyidir diye çalıştırdığımız ve hatta arabayı bile bizim yerimize park edecek teknolojinin kölesiyiz.
Sağlıktan gıdaya, eğitimden, savunmaya yaşantımız içinde neyi tüketiyorsak hepsi hepsi yalan!
Sevgimiz bile yalanın ve tüketimin bir parçası oldu. Tüketiyoruz kondom tüketir gibi, geleceğimizin tohumlarını bile kondomun içinde kanalizasyondan aşağıya bırakıyoruz.
Bizler, yavrularımız, ölülerimiz hepsi hepsi tüketimin bir parçası ve müşteri olan birer rakamlarız. Bankalarda görmediğimiz rakam paralarımız gibi sokaklarda dolaşan ve bir yer işgal eden birer tüketici rakamlarız. Sistem para hırsı olan her insanı kendisine köle yapmış…
Sanat işte bu yalanların hepsidir. Para karşılığı olmayan her hangi bir ürün sanat değildir… Alınıp satılan ve değeri olan her şey sanat olarak ve doğru olarak bize sunulur… Yalan en büyük sanattır ve yalana hakim olan para sanatın en değerlisidir…
Paranın konuştuğu yerde her birey susar ve ona hizmet eder…
Paranın hakim olduğu düşünce yapısında her şey daha fazla kar ve daha fazla gelir için mubah olarak görülür ve acımasızca amaca hizmet eden araçlar olarak kullanılır…
Daha fazla tüketmek için kandırılmaya devam ediyoruz. Daha fazla üretilen her teknoloji ürün bizi teslim almaya ve beynimize Alzheimer tohumları ekmeye devam etmektedir.
Düşünme tüket, sadece yakışıp yakışmadığına ve çevren nasıl düşünür ne düşünür diye içgüdün ile bak, duygusal tepkini ver denemektedir.
Paranın hakim olduğu yerde düşünmeye gerek yoktur, biat edin yeterli. Tüketin!

İsmail Cem Özkan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.