Okullu olduk, biçimlendik!
Eğitilen beyin, eğitim müfredatını verene hizmet eder,
elbette istisnai durumlar ortaya çıkar, çünkü hiçbir uygulama homojen şekilde
başarılı olamamıştır, olamazda, çünkü bireyin özgünlüğü ve içinde bulunduğu
kültürel yapısı bu farklılığı ortaya çıkarır. Eğitim toplum için birey
yetiştirmez, aksine devletin gerçek sahibi sermaye sahipleri için birey yetiştirir
ve onların ihtiyacı yönünde projeler üretir. Ulus devletinde birey ulus için
yetiştirilirdi, onun çıkarı yönünde tarih bilinci ile donatılırdı, fakat ulus
devletin ortadan kalktığı bir düzlemde devlet sadece şirketlerin çıkarını
korumak ile yükümlü olduğunda, eğitim hangi şirketlerin çıkarı yönünde
kendisini tanımlayacaktır? Tarih kimin çıkarı yönünde yeniden yorumlanacak?
Liberal ekonomi yeni bir tolum yarattı ama tanımlayamadı ve tanımlayamadığı
toplumun tarihi yapısını oluşturamadı, çünkü hukuk sistemini neyin üzerine
inşaat edeceği konusunda hala kafa karışıklı devam etmektedir. Ulusal olanların
elden çıkarılıp küresel firmaların birer şubesi konumuna getirildiğinde, tarih
ve hukuk bu sefer duruş noktası sezinlenmesine rağmen tam yerine oturmadı,
kısaca devlet çöktü ama yeni devlet ve yeni insan oluşmadı. Geçiş sürecin
ortasında kalan bir karmaşa ve kaosun bireyleri ise nereye savrulacağı ve nasıl
biçimleneceği konusunda kafa karışıklığı devam etmektedir. Din ile devlet
bayrağı altında bireyleri bir arada tutma girişimi başarılı olamadı, yerine
batı toplumunda İslamofobi geliştirildi, bu sayede düşman somut olarak ortaya çıkarıldığında,
korku ile toplum devletin çöktüğü konusunda kafa yormayacaktı. İslam devletleri
zaten gerçek anlamda devlet olamadıkları için onlar da batı düşmanlığını
radikal cihat eğilimleri ile batının istediği gibi davranış geliştirdi, ki
Afganistan deneyi başarılı olmuş ve ona bakarak ‘Yeşil Kuşak’ projesi İslam
ülkelerinde Arap Baharı ile somut hale gelmiştir.
Batı (Hıristiyan toplumlar) için korku içselleştirilmesi
için 11 Eylül yaşanması gerekliydi ve o da toplumların devleti
sorgulayamayacağı şekilde bireyler üzerinde travma kalıcılaştırılmıştır. Toplum
çökmüş sistemin içinde sorgulamadan olayların akışı içinde kendisine yer
bulmaya zorlanmıştır. Bugün bireylerin gelecek kaygısından daha çok yaşama
kaygısı vardır.
Bireyin tarihi bugün için yoktur, olmayan tarihin hafızası
da yok. Hafıza ise elbette o toplumun hukuki duruşudur…
Ülkemizde eğitim hiç bir zaman laik olmamıştır, çünkü
laiklik olabilmesi için Alevilerin ibadet hakkının ve ibadet yerlerinin resmi
olarak tanınması gereklidir, o olmadan olmaz... Şimdi laik eğitim denen kavram
da zaten içten içe çelişki barındırır, çünkü eğitimin laiki olmaz, teokrat/otokrat
eğitim yerine çağdaş eğitim yani bilimsel olanın öğretilmesi, bilimin ışığı
altında bilimsel eğitim ya da teokrat/otakrat eğitim karşı karşıyadır. Birinde bilim
öğretilir, ötekinde ilim, yani batıl inançlar ve önyargılar... Şimdi bilimin de
öğretildiği eğitim konumu icabı ile sistem için insan yetiştirme ve yöntemi
demektir.
Sisteme uygun ve ihtiyaca göre insanın biçimlendirildiği
sistemde ilerici, özgürlükçü birey yetişmez... Eğitim tutucudur, gericidir,
bulunduğu coğrafyaya özgü, sisteme uygun insan yetiştirme makinesi ya da
aracıdır... Eğitim bir anlamda topluma bireyin kazandırılması ya da zor ile değiştirilmesidir...
Kural varsa disiplin vardır diyen bir siyasetçi topluma tek
tip kıyafet giydirmek için yasaları kullanır...
Yaşadığımız zaman içinde eğitim teokratik bir sisteme uygun
yeniden düzenlendi. Bu düzenleme içinde geçmiş sistemden çok büyük farkı,
bilimi tamamı ile müfredattan çıkarması ve günlük konuşmanın Arapça ağılıklı
olmasıdır... Cihat için insan yetiştirmeye teokratik eğitim diyebiliriz. Bu eğitimden
geçen cihat için kendisini canlı bombaya dönüştürebileceği gibi İslam adına küresel
dünyamızda gönüllü ya da paralı askerlik kısaca fedailik yapabilir...
Bugün eğitimde yapılan referanduma karşı gelmek demek
çocuğunun geleceğine sahip çıkmak demektir… Eğer çocuğunuza sahip çıkamazsanız
ileride çocuğunuz devletin belirlediği hedeflere saldıran bağnaz, gözü kapalı
birey olması demektir... Vicdan ve ahlakın yerini dini duygular alır ki, o
birey artık ne çağdaş, ne bilim ne de uzaya giden ileri ülkelerin nasıl
ulaştığı soruları ile kafasını çalıştırmaya ihtiyaç duymaz... Beyne ihtiyaç
duymayan duygusal çocuklarınız olmasın istiyorsanız; yaşanan eğitimde ki
değişimlere karşı direnmek zorundasınız...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.