Kadın meta değildir.
Hayatın içinde kadının
üzerinden bir erkek hep geçer, ona rağmen kadın kendi üzerine tüm yükünü vermiş
erkekten kaçar, erkek onu kovalar ve zor ile ona sahip olmaya kalkar.
Bir anlık zevk için erkek kadını
metalaştırır.
Para vermeden zor ile elde
etmeye tecavüz denir, nikah altında olunca kadınlık görevi denir.
Tecavüzden kaçan kadını
belki bir erkek kurtarır, o kurtaran erkek de kadının üzerinden geçmeyi
düşünür, çünkü kadını sistem metalaştırmıştır.
Sistem kadını canlı, onu
düşünen, ihtiyacı olarak gören bir düşünce yöntemi olarak göstermemiştir.
Kadın, doğduğu an ayrıma
uğrar, negatiftir ayrım, pembedir negatif ayrımın rengi. Pembe rengi alır ilk
doğduğu andan itibaren.
Kadın üzerinden geçilecek
bir meta olarak eğitilir, fakat bazı kadınlar direnir, cinsiyetsiz olma hakkını
kullanıp, cinsel yaşamı yerine meslek yaşamını seçer ama onun seçmesinin önemi
yoktur, çünkü kariyerde üzerine erkek almaktan geçmektedir...
Tecavüz edenden kurtaran
erkek, fırsatını bulunca kadının üzerine yatar...
Kadın konusunu bir kovboy
filminde şöyle anlatıyor; yaşını almış bir kovboy ve bir kız çocuğu dağın
başındadır, kız çocuğun ailesini yok etmiş olan kötü kovboylara karşı iz
sürüyorlar. Erkek dağ başında soğuk bir gecede kıza sesleniyor, “gel yanıma yat”,
kız diyor ki “ben hala kızım, hiç erkek üzerimde olmadı, ya da erkek eli
değmedi” diyelim... Kovboy ona hayatın acı gerçeğini anlatıyor, “nasıl olsa bir
erkek senin üzerinden geçecek, sen şimdiden hazırlan buna, kaçarın yok”...
Şimdi sabah sabah neden
aklıma geldi bu konu?
Türk filmlerine bakarken,
iyi erkek kaçan kızı kurtarır, fakirlikten, tecavüzcüden, hastalık yüzünden
gözünü kaybetmiş olan, kaçırılan sesi güzel bir sahne sanatçısı... Yani kaçan
ve kaçırılan kadını, iyi adam kurtarır. Kadın minnettarlığını o iyi adam ile
evlenerek gösterir... Belki evlenmeden yatar ama o iyi adam onu terk eder,
çünkü çıkar parası olan kadın ile evlenmek ve sermayesini güven altında
tutmak...
Türk filmlerinin başka
boyutu, diziler...
Dizilere bakın, eskiden ne
kadar naif, eğlenceli aile yaşantısı yerini bağıran, isyan eden, sürekli sesli
ama bağırma şeklinde sinirli konuşmalara terk etmiş, hepsinde bir isyan var ama
kader diyelim bu erkeğin kadının üzerinden geçmesi, babasız kalmış anne rolü,
çocukları için fedakarlık yapan, iş arayan kadın imajı, hepsinde erkek üzerime
yatsın çabasını görüyoruz.
Burada düşünce yapısında
başka boyut katmışlar, kadın meta ama amacına giden yolda vücudunu kullanmayı
düşünen hatta uygulayan kadın. Vücudunu bu sefer pahalıya satmaya çalışan bir
kadın imajı var... İsyankar, bağıran kadın, sürekli hakkı için mücadele ediyor
ama bir yere geliyor ve kıyafetleri, davranışları ile patronuna ya da patronun
oğlu müdürü her ne ise kritik noktada yer alan erkeğe kendisini sunması olarak
işleniyor...
Düşünce yapısında erkek
bakış açısında, kadın metadır, henüz insanlaşamamış durumda...
Geçen gün bir kadın
gazeteciyi cezaevine götüren kadın polisi gördünüz değil mi? Ahlak polisi kadın
gazeteciyi bir suçlu gibi sağlık muayenesine götürdü, cezaevine bıraktı...
Devlet kadına böyle bakınca,
ahalide nasıl baksın diyeceksiniz değil mi?
Kadının doğum rengi
pembedir, ölüm rengi ne yazık ki mor olmuş durumda... Kadın cinayetleri
inceleyin, hepsi kadının üzerine yatmaya çalışan, tecavüz eden erkeğin
erkekliğini çevresine gösterme yöntemidir.
Kadın gücü karşısında,
direnişi karşısında erkeğin, arkasına devleti, arkasına eğitimi, arkasına
ahlakı, arkasına görenekleri almasının dışa vurumudur...
Kadın cinayetleri siyasidir
ve bu siyasi atmosferi gücü elinde bulunduran devlet ve ondan faydalanan sınıf
yaratmaktadır...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.