Galata Gazete


16 Şubat 2022 Çarşamba

Kadın meta değildir.

 Kadın meta değildir.

 

Hayatın içinde kadının üzerinden bir erkek hep geçer, ona rağmen kadın kendi üzerine tüm yükünü vermiş erkekten kaçar, erkek onu kovalar ve zor ile ona sahip olmaya kalkar.

 

Bir anlık zevk için erkek kadını metalaştırır.

 

Para vermeden zor ile elde etmeye tecavüz denir, nikah altında olunca kadınlık görevi denir.

 

Tecavüzden kaçan kadını belki bir erkek kurtarır, o kurtaran erkek de kadının üzerinden geçmeyi düşünür, çünkü kadını sistem metalaştırmıştır.

 

Sistem kadını canlı, onu düşünen, ihtiyacı olarak gören bir düşünce yöntemi olarak göstermemiştir.

 

Kadın, doğduğu an ayrıma uğrar, negatiftir ayrım, pembedir negatif ayrımın rengi. Pembe rengi alır ilk doğduğu andan itibaren.

 

Kadın üzerinden geçilecek bir meta olarak eğitilir, fakat bazı kadınlar direnir, cinsiyetsiz olma hakkını kullanıp, cinsel yaşamı yerine meslek yaşamını seçer ama onun seçmesinin önemi yoktur, çünkü kariyerde üzerine erkek almaktan geçmektedir...

 

Tecavüz edenden kurtaran erkek, fırsatını bulunca kadının üzerine yatar...

 

Kadın konusunu bir kovboy filminde şöyle anlatıyor; yaşını almış bir kovboy ve bir kız çocuğu dağın başındadır, kız çocuğun ailesini yok etmiş olan kötü kovboylara karşı iz sürüyorlar. Erkek dağ başında soğuk bir gecede kıza sesleniyor, “gel yanıma yat”, kız diyor ki “ben hala kızım, hiç erkek üzerimde olmadı, ya da erkek eli değmedi” diyelim... Kovboy ona hayatın acı gerçeğini anlatıyor, “nasıl olsa bir erkek senin üzerinden geçecek, sen şimdiden hazırlan buna, kaçarın yok”...

 

Şimdi sabah sabah neden aklıma geldi bu konu?

 

Türk filmlerine bakarken, iyi erkek kaçan kızı kurtarır, fakirlikten, tecavüzcüden, hastalık yüzünden gözünü kaybetmiş olan, kaçırılan sesi güzel bir sahne sanatçısı... Yani kaçan ve kaçırılan kadını, iyi adam kurtarır. Kadın minnettarlığını o iyi adam ile evlenerek gösterir... Belki evlenmeden yatar ama o iyi adam onu terk eder, çünkü çıkar parası olan kadın ile evlenmek ve sermayesini güven altında tutmak...

 

Türk filmlerinin başka boyutu, diziler...

 

Dizilere bakın, eskiden ne kadar naif, eğlenceli aile yaşantısı yerini bağıran, isyan eden, sürekli sesli ama bağırma şeklinde sinirli konuşmalara terk etmiş, hepsinde bir isyan var ama kader diyelim bu erkeğin kadının üzerinden geçmesi, babasız kalmış anne rolü, çocukları için fedakarlık yapan, iş arayan kadın imajı, hepsinde erkek üzerime yatsın çabasını görüyoruz.

 

Burada düşünce yapısında başka boyut katmışlar, kadın meta ama amacına giden yolda vücudunu kullanmayı düşünen hatta uygulayan kadın. Vücudunu bu sefer pahalıya satmaya çalışan bir kadın imajı var... İsyankar, bağıran kadın, sürekli hakkı için mücadele ediyor ama bir yere geliyor ve kıyafetleri, davranışları ile patronuna ya da patronun oğlu müdürü her ne ise kritik noktada yer alan erkeğe kendisini sunması olarak işleniyor...

 

Düşünce yapısında erkek bakış açısında, kadın metadır, henüz insanlaşamamış durumda...

 

Geçen gün bir kadın gazeteciyi cezaevine götüren kadın polisi gördünüz değil mi? Ahlak polisi kadın gazeteciyi bir suçlu gibi sağlık muayenesine götürdü, cezaevine bıraktı...

 

Devlet kadına böyle bakınca, ahalide nasıl baksın diyeceksiniz değil mi?

 

Kadının doğum rengi pembedir, ölüm rengi ne yazık ki mor olmuş durumda... Kadın cinayetleri inceleyin, hepsi kadının üzerine yatmaya çalışan, tecavüz eden erkeğin erkekliğini çevresine gösterme yöntemidir.

 

Kadın gücü karşısında, direnişi karşısında erkeğin, arkasına devleti, arkasına eğitimi, arkasına ahlakı, arkasına görenekleri almasının dışa vurumudur...

 

Kadın cinayetleri siyasidir ve bu siyasi atmosferi gücü elinde bulunduran devlet ve ondan faydalanan sınıf yaratmaktadır...

 

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.