Galata Gazete


17 Haziran 2022 Cuma

Eski sloganlar bugüne hitap etmiyor…

Eski sloganlar bugüne hitap etmiyor…

 

Eski sloganlar atılıyor, eskisi gibi heyecanlı değil, çünkü ortam ve zaman değişmişti, eski sloganların ruhu da çoktan bizi terk etmişti... İnat ile eskiden kalan sloganlar atılıyordu ama o sloganlar bugünün sorununa yanıt vermiyor, sadece eski arkadaşlara "biz ayaktayız, yok olmadık, gelin bir arada olalım!" çağrısıydı. Fakat çoktan ayrılmıştık, ruhen bir arada ama eskinin yaratılmış öyküleri de abartılarak anlatılırken gerçeklikten uzaklaşş ve eskinin yeniden yaşayacağı iyimserlik dışında bir arada olacağımıza dair her hangi bir şey söz konusu değildi...

 

Kimi eskinin anılarını paraya döndürmüş, kimi hala saf ama "kanmadım fakat farkındayım" diye dikkatlice izler konumdaydı... Eski yol arkadaşlarının sosyal medyadaki paylaşımlarını beğeniyor ya da paylaşıyordu… Eskiye ait aidiyet duygusu ancak bu kadara indirgenmişti. Ortak arkadaşları anmak ve son nefesleri verenlerin arkasından “toprağı bol olsun”, “ışıklar içinde kalsın” demek için orada bir birini izliyor…

 

Eski sloganlar atılıyordu, taşınan afiş, döviz eskiyi çağştırıyordu ama her şey yabancılaşştı... Ne bugünü kucaklıyordu ne de dünü...

 

Bir hayalin peşinde küçük bir azınlık bağırıyor, büyük çoğunluk sosyal medya hesabında “tik tok” esprilere bakıp gülmeye çalışıyordu. Farkındalık, farkında olmak ile olur ama çoğunluk farkında bile değildi atılan sloganlar ve o bir kaç insanın var olma mücadelesi.

 

Aslında hepimiz bir delikten aşağıya bırakılmış kanalizasyona doğru gidiyorduk... Belki denize çıkacağız belki de yolda balçığın ağırlığı içinde bir süre debelenip bataklığın parçası olacağız...

 

Sosyal medyada “tik toklara” bakan ile sokakta yürüyen aynı kaderi paylaşıyordu, umursamazlık ve yalnızlık! Gerçi sokakta afişin arkasında yürüyenler bir kaç kişi olsa da yalnız olmadıklarını düşünüyorlar ama milyonlarca nüfusu olan bir şehirde bir kaç kişi aslında birey bile değildi...

 

Hepimiz zamanın girdabında savruluyorduk, birçoğumuz yaşlandığımızın bile farkında değildik, beynimiz hala genç, vücudumuz yaşlanmıştı...

 

Yol uzundu ama bize ayrılan zaman içinde o yolun ancak bir arpa boy kadar gitmiş olduğumuzun farkında mıydık? Ancak dışarından bakan söyleyebilir, içinde yaşayan fakında değildir...

 

Sloganlar atan bir guruba baktım, “bizden değil” dedim, bizim sloganları atan olsa da kalbim şöyle hızlı hızlı biraz çarpsa, tansiyonum yükselirse yükselsin!

 

Bir avuç kalmıştık ama bizden ve ötekiler ayrımı yapmaya devam ediyorduk, olmayan bir hareketin neferleri gibi hala savunmaya ve yaşatmaya çalışıyoruz...

 

En azından eskisinin üzerinden yeniden yapılanmak, fakat o üzerinde durduğumuz nokta çoktan yer değiştirmiş, “vallahi de billahi de ben durduğum noktada duruyorum ama o nokta çoktan başka yere gitmişti bile”...

 

Her şey hareket ediyor, ben duruyorum...

 

Slogan atanların videosuna baktım, birileri ekmek derdinde, birileri eskinin nostaljik sloganı atma derdinde... Ne ekmek için mücadele eden onu tanıyor ne de slogan atan ekmek için mücadele edeni... Hayat savuruyor, savrulmadım diyen bile zamanın rüzgarından etkileniyor...

 

Her birimizin içinde atmadığı bir sloganı vardır ama hangisi bugüne ait onu iyi tespit etmek gerekli, çünkü olduk olmadık yerde atılan eski sloganlar ancak atanı mutlu ederken onları izleyenlerde sorular oluşmasına sebep oluyor, ne kadar normaldik?

 

Şehrin sokaklarında kendi kendine konuşan insanlar yeniden gözükmeye başladı, eskiden her köyün bir delisi vardı ama o deliler birden görünmez olmuştu ama ekonomik krizi kendi kendine konuşan insanları görünür kıldı. Diyeceksiniz aslında kendi kendine değil telefon ile konuşuyor ama üstüne başına bakıyorum, eline bakıyorum, kulağına bakıyorum, krizi en derinden yaşayan bireyi görüyorum. Yok olmuş bir gelecek perspektifi ve belirsizliğin içinde krizi en derinden yaşayan bireylerin kendi kendine konuşması ve bireysel isyanını görmekteyim, ne konuşan farkında ne de kalabalık şehir…

 

Bir yere ait olma ihtiyacı ve yalnızlık korkusu…

 

Hepimiz yalnızlaştık ama yalnız olduğumuzu kedimize dahi fısıldayamıyoruz, sosyal medya duvarında kalabalığın içinde yaşıyormuş gibi yapıyoruz...

 

İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.