Galata Gazete


28 Ocak 2023 Cumartesi

Bir şiir, bir insanın geleceğini biçimlendirdi…

Bir şiir, bir insanın geleceğini biçimlendirdi…

 

Her gencin başından geçmiştir, karşı cinse duyulan bir duygu, o duyguyu ifade etmek için, onun ilgisini çekmek için yollar aranır. Ulus devleti zamanında bizim geleneklerimizin içinde karşı cinse duygular, şairlerden alınan ödünç cümleler ile ifade edilirdi. En iyi duyguyu yakalandığına inanılan dizeler bir mektuba iliştirilir, açıkça ifade edilemeyenler, ima edilir. Bu sayede platonik aşk için bir adım atılır. Her platonik birliktelikle bitecek değildir elbette ama karşı cinse duyulan platonik aşklar, gençlere ya da buluğ çağından genç olmaya adım atılırken hormonların ihtiyacını karşılarken, aynı zamanda toplumsal kültüründe yansımasını görürüz…  

 

Her zamanın aşkı ve ifade biçimi farklıdır, her zamanın ruhuna uygun adımlar atılır… henüz köyden kente göç yolunda oluşturulan kültür, birbirini tanımayan, bir biri ile ilişkisi dahi olmayan kültürlerin ilk buluşması zamanında bir okula giden çocuğun başından geçen pişmiş tavuğun başına gelmeyecektir… Platonik aşk yaşayan gençler birbirine mektuplar atar, yolu gözlenir, bir anlık bakış için, fırsat kollanır bir kelime söyleyebilmek için… O dönemde yasaklı bir şairin şiirleri el altından toplum içinde dağılmaktadır. Şiire yeni bir soluk, ses getiren Nazım Hikmet şiirleri yasak değildir aslında ama ulus devleti içinde kendisine görev edinmiş hakimler, savcılar, polis, bekçi artık devleti kim temsil ediyorsa onlar üzerlerine anti komünist misyonu yükleyerek toplumun “iyiliğini” düşünmektedir… bir arama sırasında ele geçen mektup ve o mektupta yer alan şiir, platonik aşk yaşayan bir gencin tüm hayatını değiştirecektir…

 

Bir şiir ile başladı değişim!

 

Polis karakolunda gözdağı yetmemiş, genç hakkında dava açılmıştır. Komünist bir şairin şiirini sevgilisine yazdığı mektupta kullanmaktan ama şiirde komünizm propagandası yoktur ama şair komünisttir. Komünist şairinin şiirini paylaşıyorsa eğer, "potansiyel suçludur", o halde hemen kuruluştan gelen bir “iyilik” güdüsü ile düşman olarak algılanır ve cezası kesilir… Henüz 18 yaşının altında olan çocuk, başka şehirde bulunan psikiyatri kliniğinde akli dengesi yerinde mi diye kontrol edilir, o “deliler evinde” ömür boyunca üzerinde taşıyacağı travmalar oluşur… Sonuçta okuduğu okuldan atılır, toplumdan dışlanır, ailesi bu durumdan büyük yara alır ve tayını çıkan baba ile birlikte yaşadıkları şehirden uzaklaşırlar… Bir anlamda çocuk yüzündedir sürgün! Bir anlamda uzaklaşmaktır var olan ve teşhir edildikleri yerden… Okuldan atılan bir çocuk aile içinde kalır ve kendisini okumaya verir. Okulu artık aile içindedir, yazdıklarını dergilere gönderir… O sırada davası devam eder ve sonuçta beraat eder. Okula dönüş yapar ama İstanbul’da… Onun hayatına anlam veren, değiştiren, biçimlendiren ve karakterini oturtan şehir… Yeni cumhuriyetin büyük şehri, Osmanlı imparatorluğunun başkenti… Kalabalık içindedir, öne çıkmadan okulunu rahatlıkla okuyacağı bir ortam vardır… Geçmişi onu izlemeyecektir diye düşünür ama ömür boyu o geçmişte yaşadığı travma hep peşindedir. Bir daha sevebileceği kızlara şiir yazamaz…

 

Zaman geçer, şiirleri, yazıları dergilerde yer alır, ödül alır ve dönemin önemli insanları ile tanışır, bu arada edebiyat dünyasında Nazım Hikmet’e yapılan haksızlık açık açık konuşulur olur... Onu kurtarmak için girişimler olur, imzalar toplanılır…  Nazım Hikmet özgür kalsın diye Fransa yolculuğu da göze alınır ve okumak bahanesi ile oraya gidilir ve orada Türkiye tarihinin başka yönünü görür… Aydınlar ile tanışır, enternasyonalist olduğu söyleyen komünistler başka ülkelerin komünistlerini tanımadığı gerçeği ile karşılaşır… o dönemde Türkiye içinde çok partili geçiş sürecinde tartışmaların etkisi ile Mustafa Kemal’in devrimci yönü ile tanışır… Ulus devleti bakış açısına uygun oluşturulmuş tarih kitapları ile o ulus devleti içinde kurtuluşun “yarım kalmış” devrim sürecinin tamamlanması ile olacağına karar verir… O artık “milli demokratik” devrimcidir! Solun Kemalist yorumunu benimser ve toplum içinde oluşan tüm gelişmelerden bağımsız kendisine özgü bir duruşu geliştirecektir…

 

Yeni anlayışına uygun şiirler, romanlar, senaryolar yazar.

 

Yeni anlayışına uygun bir çevre içinde yer almaya başlar, o artık yolunu çizmiştir… Evlilik yaşamı, sinema içinde ve sinemacıların oluşturduğu ortamdadır. Eşinden ayrılmış olsa da yazdığı senaryoları eşine gönderir… Birlikte birkaç projede yer alır, kardeşi sinema sektörü içindedir, eşi dönemin popüler sanatçısı Sadri Alışık’tır… Yeni çevre içinde arkadaşlıkların yanında akrabalık ilişkileri de oluşur… Birçok yerde çalışmak zorunda kalır. Yaptığı işlerden kaynaklanan ülkede gelişen her olaya karşı duyarlıdır, yazdığı yazılarına yansır, geçmişten yaşadığı tedirginliği vardır, ona rağmen içinden gelenleri yazmaya da devam eder. Üç gencin idamı karşısında kayıtsız kalamaz ve onlara dair şiir yazar… Bugün sosyal medyalarda hala yer alan popüler birçok şiirin altında imzası bulunmaya devam etmektedir.

 

Elbette şu ana kadar yazdığım şairin hakkında bilgilerden kimden bahsettiğimi anlamışsınızdır; Atilla İlhan!

 

Atilla İlhan bugünlerde yeniden İstanbul’da istiklal caddesinde yer alan tiyatro salonlarında gözükmeye başladı. Ona hayat veren Metin Boran, hem yazdığı, hem de oynadığı, yönettiği bir oyun ile seyircilerin karşısında biyografik oyun ile çıkmaktadır… Metin Boran’a sahnede eşlik eden Nurhayat Yıldırım oyuncu olmasının yanında yönetmen yardımcısıdır… İkilinin hayat verdiği oyunun teknik alt yapısında ışık tasarımında Koray Çetin imzasını görüyoruz. Kostümde Egenez Azak, dekorda Melis Tamtaş imzasını görmekteyiz… Yapımcılığını Rampa Tiyatro’nun yaptığı oyun iki sezonda birçok sahnede gösterimde olmaya devam ediyor. Anadolu turnesine çıkacak olan oyun seyircilerin karşısında Atilla İlhan’a hayat vermeye devam ediyor…

 

İsmail Cem Özkan

 

Sisler Bulvarında Attila İlhan

 

Konsept-Kurgu- Anlatı: Metin Boran

Yönetmen Yardımcısı: Nurhayat Yıldırım

Dekor: Melis Tamtaş

Kostüm: Egenaz Azak

Işık Tasarım: Sümer Tanrıöğer

Asistanlar: Sinem Toprak, Nazlıcan Olgun

Işık Kumanda: Koray Çetin

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.