Galata Gazete


12 Mart 2023 Pazar

Roma'da Bir Cinayet

Roma'da Bir Cinayet

 

Eskiden Gırgır diye bir mizah dergimiz vardı. Oğuz Aral yönetiminde çıkan dergi mizah tarihimize önemli iz bıraktı ve bugün o izlerin izdüşümlerini görmeye devam ediyoruz. Kapak ve kapak iç sayfa dışında fazla siyasi olmayan balon ve eğlenceli mizah yarattı. Orta sayfa öyküsü, kurgusu ile okurken gülümseten kısa sürede tüketildiği için ertesi hafta çıkacak öykünün komik hallerini bekler olurduk. Siyasi mizah dergisi Marko Paşa ve arkasından çıkan dergilerin yarattığı politik duruş yerine, daha fazla eğlence, daha fazla komedi, daha fazla popüler olanı seçerek kendi okuyucusunu yarattı Gırgır. Bu sayede Gırgır siyasi yelpazenin neresinde durduğu sorusu sorulduğunda tam ortasında denilebilirdi, Gırgır dergisinden ayrılanların sağa, sola savrulması tesadüfi değildir, çünkü orada nasıl mizah yapıldığı ve gülmece öne çıkarılırken içerik ve sol duruş kapak ve iç kapak sayfasını aşamadığı için o kadar espri içinde kaybolmasına sebep olmuştu. Gırgır mizah dergisi her ne kadar ortada durmaya çalışsa da cezalardan kendi üzerine düşen nasibini aldı…  Sistem ile kavga etmek yerine sistemin aparatı olan lider ve liderin komik halleri ile okuyucusunun önüne çıktı… Elbette zaman zaman çok ince dokunmalarda yapıyordu ama genel içinde o kadar öne çıkmıyordu… Muhalefet yanında duran ama iktidardaki lider ve siyasi partilerin liderlerin günlük tepkilerini rahatlıkla tiye alıyordu, ülkemizde demokrasi bu ti karşısında liderin hoşgörüsü olarak algılanıyordu…

 

Gırgır dergisinin okulundan çıkan bir mizah anlayışı bugün de oradan beslenen sanatçıların eserlerinde görmek mümkündür… Bu kadar zamanın kırıldığı, belirsizliğin hakim olduğu, karanlığı ve baskının altında ezilmiş, açlık ile sınanan bir halkın sığınabileceği mizah ne yazı ki gerçek anlamda istikrarlı bir şekilde kendisini gösteremezken, balon ve anlık gülmelere sebep olan ince zeka ürünü esprilerin anlık oluşturduğu dalgaya maruz kalınabiliyor… Cem Yılmaz bu ekolün en önemli temsilcisidir. Gerek filmleri, gerek stand up’ları Gırgır dergisinin etkisinin sürmesine katkı sunmaya devam ediyor…

 

Elbette Cem Yılmaz’ın etkilediği ve komedi alanında ürün veren sanatçıların olması kaçınılmazdır… Onların eserlerini gerek sinema, gerek stand up, gerekse tiyatro eserlerinde ve oyunlarında görmek mümkündür… Roma’da bir Cinayet oyunu o kategori içine alabileceğim bir çalışma…

 

Evlenmek için İtalya’nın Roma kentinde yer alan Türk Konsolosluğuna giden gençler ve onların anne ve babasının oluşturmuş olduğu tek mekan, değişik bölümlerden oluşan öykü sarmalı içinde tiyatro salonunu anlık gülmelere hazırlayan ve bunu başaran bir oyun ile karşı karışayız… Benzer öyküleri farklı alanlar içinde görmüş olmanız ya da çağrışım yapması doğaldır... içinde bulunduğumuz zamanın kadının üzerine oluşan baskı bu oyunda ana konusu değildir, sadece üzerinden hafif geçilirken iyi zaman geçirebileceğimiz, kahkaha ile oyuna katılabileceğimiz bir öykünün canlandırılması ile karşılaştık.

 

Magazin dünyasında Türk konsolosluğunda evlenen birçok bireye, ünlü ünsüz karşılaştık. Değişik gazete sayfaların ve ekranların magazin bölümüne konu oldular.

 

Ülke dışında Roma’da evlenmek!

 

Oyun içinde bol bol vurgulanan “cinayet” ile ne kastedildiği ancak oyunun son sahnesinde anlıyoruz. Konsoloslukta bir cinayet işlenecektir! “Katil her zaman cinayet işlendiği alana gelecektir”…

 

Oyun kurgusunda hemen kafanızın içinde oluşan uşak yok!

 

İki genç insan. (Tevfik ve Melis /eski ismi Kezban) Kızın annesi, oğlanın babası nikah günü nikaha hazırlık odasında yaşadıkları… Kızın annesi (Bendegül) boşanmış, oğlanın babası da (Avukat Hakkı Eroğlu) boşanmış ve sonra hiç evlenmemiş bir boşanma davalarına bakan ünlü bir avukat. İki bekar ebeveyn, evlenmek isteyen kadın ve erkeğin oluşturduğu duygusal geçişlerin olduğu sahneler…

 

Öykü kurgusu sahneye uyarlandığında seyirciyi sahneye doğru ilgisini hiç eksiltmeden devam ettirmesini sağlayan diyaloglar öyle ince ince işlenmiş ki, ister istemez zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Sahneye oyuncuların girişi, çıkış, diyalogları o kadar hızlı ve tempolu ki bir an dahi gözünüzü ve ilginizi sahneden alamıyorsunuz… Oyunda hem anlatıcı hem de baba rolünü oynayan Kubilay Penbeklioğlu bir anlamda oyunun akışına ve oluşacak olan aksaklıkların üstünü örtecek kadar oyuna hakim ve yönlendiren konumdadır. Mimikleri, oyunun akışına uygun duygusal geçişler, zaman zaman temponun hızlanmasına uygun çevik hareketleri ile sahneyi dolduruyor.

 

Boşanmalardan para kazanan, kısaca evlilik olmazsa para kazanamaz, çünkü evlilik demek boşanma anlamına gelir. Bir yandan evliliği teşvik ederken, diğer yandan boşanma üzerine kurmuştur kariyerini ve geçimini. Bunu en fazla çevresi ve eski eşi üzerine uygulamaktadır, çünkü eski eşi Füruzan çok fazla evlilik yaşamış ve hepsi boşanma ile sonlanmıştır.

 

Bendegül rolünde ise Çiçek Dilligil görmekteyiz. O kadar rahat, o kadar içtendir ki, hem oynuyor hem yaşıyor gibidir. Kız isteme gününden nikah gününe kadar damadın babasına ilgi duymaktadır. O oyun içinde pek vurgulanmayan ama son sahnede ortaya çıkan bir kurgunun içinde başrol oynamaktadır. Çiçek Dilligil oyunun akışında o kadar önemli rol oynar ki, seyirciyi yumuşak sesi, gerektiğinde hırçınlaşan ve yükselen sesi ile seyirciyi sahneye yönlendirir, bir an dahi seyirci oyunun dışına düşmez…

 

Dilara Mücaviroğlu, Burak Uyanık ise oyunun başından itibaren oyunun temelinde yer almış iki ayrı role hayat verirler. Bir evlenmek zorunda olan kız ve o rolün kurbanı ama aşkından her türlü zorbalık karşısında boyun eğmiş bir damat! Bir anlamda babasının ve annesinin evliliklerinden ders almış ve uzun soluklu birlikteliği düşünen ve o yüzden boyun eğ rahat et mantığı içinde eşini ya da sevgilisinin her isteğini yerine getirecek kadar imkansız koşullarını babasının maddi yardımı ile aşmaya çalışan konumdadır… Zaman içinde kız arkadaşının gerçekliği ile yüzleşir… Burak Uyanık bu role öyle doğalmış gibi hayat verir ki, seyirci içinde ona karşı bir sempati duyulurken öte yandan acıma duygusu uyandırdığı için rolüne hakkını vermiş diyoruz… Baskın kadın rolü ile seyircinin karşısına geçen Dilara Mücaviroğlu ise gerek hırçınlıkları, gerek şımarık ama muhtaç kadın rolüne hayat verirken seyirci olarak şaşkınlık içinde baktım, çünkü o kadar uçlarda geçişleri o kadar rahat ve doğalmış gibi geçişler yapıyor ki, bravo demeden kendimi alamıyorum…

 

Melek Şahin (Füruzan) oyunun son bölümünde sahnede yerini alıyor, gerek peruk, gereksiz peruksuz hali ile sonradan katıldığı bu kadar hızlı tempoya kısa sürede uyum sağlıyor, çünkü sonradan oyuna dahil olmak ve bir parçası gibi algılanmak kolay bir iş değildir… Oyuncular kendileri o kadar oyunun içinde verişlerdir ki, onlar bir anlamda yaşarken sonradan gelen birinin davranışı, algısı, kattığı yeni atmosfer ile sahnede bir soğumaya neden olabilir, çünkü maraton koşusunda bayrağı alan yeni bir ritim yaratacaktır… Sahneye sahne önündeki merdivenlerden dahil olur, bir anlamda seyircinin içinden çıkan biridir… Büyük bir planın parçasıdır ve o planı kimler ile yaptığı gizemlidir… Başarılı oyuncu başarısını bu oyunda da devam ettirir…

 

Oyuna sessizce katılan müzik, dekor, kostümler oyuna öyle bir katkı sunar ki, tempoya katkı sunarken, engel de çıkarmaz… Gerçi oyunun Türk konsolosluğunda geçtiğini ilk etapta düşünmüyoruz ama diyaloglardan anlıyoruz… Tül perdelerin yere doğru uzanması, sahne yan duvarında uygulanan perdeler aynı zamanda bölümler arası geçişte kapı ve duvar görevi görmektedir…

 

Bu kadar ağır koşulları yaşadığımız bu günlerde biraz olsun kafanız dağılmasını istiyor ve dışarıdaki yaşamdan kopmak için bu oyuna gidin, hem eğleneceksiniz hem de bu ülkenin dışına çıkıp hayatın komik taraflarını da göreceksiniz…

 

İsmail Cem Özkan

 

 

 

Yazan: Elçin Gürler

Yöneten: Kubilay Penbeklioğlu

Oyuncular: Çiçek Dilligil, Kubilay Penbeklioğlu, Melek Şahin, Dilara Mücaviroğlu, Burak Uyanık

Müzik Tasarım: Orhan Enes Kuzu

Dekor Tasarım: Selin Ölçen

Dekor Uygulama: Selçuk Yılmaz

Işık Tasarım: Kaan Eman

Afiş Tasarım: Galip Aksular

Afiş Fotoğraf: Bahadırhan Erkoç

Proje Asistanı: Damla Özovalı

Yapım: Mi Entertainment & amp; Nova Oyun Yapım

Genel Sanat Yönetmeni: Mutlu İgdi

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.