Diktatörler kendilerini özgürleştirirken, halkları köleleştirir...
Doğa bile
uyanırken heyecan ile uyanır, coşku, neşe kuşların sesine vurur, çiçekler
hafiften başlarını kaldırır üzerine çiği bertaraf etmek için...
Gelelim siyasi
tarafına, seçime bir aydan kısa süre kaldı hala aday tanıtımı yapılıyor ve
heyecan yok, olmayan heyecanı seçmene giden zaten baştan kaybetmiştir...
Heyecan duymayan, heyecan uyandıramazsa, üzerine düşmüş karanlığı nasıl atacak?
Heyecan yoksa,
seçmeni ile sıcak iletişim kuramamışsa, kaybeder her zaman muhalefet... İktidar
için zaten önemli değildir heyecan, yıllardır aynı istikrarlı bir ilişki
kurmuştur, o istikrarın devamı için heyecan duymaya gerek yok...
Seçimi ilk
turda kimse kazanamayacak ama ikinci tur elbette Erdoğan, daha güçlü, o kazanır
eğer muhalefet bu şekilde hareket etmeye devam ederse... Bu konuda iddaa
siteleri iddia açsa çok para kazanırlar...
Ben heyecana
bakıyorum, muhalefet Erdoğan kazansın diye toplumda değişim isteğini yok
ediyor...
Aday tanıtım
toplantılar ile oylanıyor, adayın bu seçimde hiç bir değeri yok, seçilecek
mecliste vekil olanların tek görevi vardır parmak kaldırmak, indirmektir...
Liderin dışında akıl ve fikir verecek vekile ihtiyaç yok, onun isteğini meşru
yapmak için vekil mecliste koltuğunu ısıtacak, eğer vekil oturmazsa o koltuğu
ısıtacak elektrikli bir düzenek olacak... Kısaca vekil bu meclisin sadece
süsüdür... Bibloları koltuğa oturtun aynı işlevi görecek, meclis başkanı
bibloları sayacak, kabul edilmiş ya da ret edilmiş diye kayda alacaktır... O
yüzden neden liderler bibloları tanıtmak için uğraşıyor ki?
Siyasette
heyecan yaratamayan muhalefet kaybeder, bu, bu kadar açıktır...
Adolf Hitler
iktidara geliş sürecine bakalım, tek başına iktidarı aldığında darbe yapmamıştır,
çünkü o darbeyi meclisi yakarak yıllar önce yapmış, gerek gördüğü muhalif
liderleri ortadan ya kaldırmış ya da pasifize etmiştir… Klasik söz haline
gelmiştir onun stratejisi “Diktatörler kendilerini özgürleştirirken, halkları
köleleştirir...” özgür bir lider denetim dışına çıktığında halkların kaderini
belirlemiş olur, bol kan, bol acı, soykırım gibi en uca kadar savrulma… Halklar
bu savrulma ile birlikte evinde otururken eline kan bulaşır ve soykırıma ortak
olur, çünkü soykırım o evde oturanın rahatı, istikrarlı yaşama devam etsin
diyedir…
Tarih masum
birinin nasıl katile dönüştüğünü anlatır, hem de binlerce örnek ile birlikte…
Bir ülke neden
silaha yatırım yapar?
İstikrar için!
Peki, o
istikrardan ne anlıyoruz?
Sıradan bir vatandaşın
konforu? O konforu lider sağlamak için başka ülkelerin zenginliğini ya
yağmalayacak ya da kendisi zenginlik yaratacak! Peki, bizim gibi geri kalmış
ülkelerde zenginlik yaratacak kaynak var mı?
Ülkenin
yetişmiş beyinleri yurtdışına kaçarken zenginlik yaratılır mı?
Elde tek
seçenek var; ya yağma ya da yağma!
Zenginlik için
yağma kültürü bizi nereye sürüklediğini Osmanlı tarihinden bilmiyor muyuz?
Üretemeyen devlet borç alır, bir yere kadar borçlanır ve borçlanan devlete
alacaklılar “Düyûn-u Umûmiye” diye bir kurum kurar ve parasını alır, sonra o
ülkeyi çıkarına uygun yeniden biçimlendirir…
Muhalefet
seçmenini heyecanlandırmazsa ne yazık ki tarih tekerrür eder diyeceğiz gibi bir
his var içimde… Çünkü toplumlara bu hissi oluşturan tarih, o toplumları ve o
toplumun muhalefetinin ne kadar aptal olduğunu da haykırır…
Bugüne kadar
Erdoğan iktidarda kalmışsa muhalefetin Erdoğan iktidar istikrarını korusun diye
onun karşısında olmayacak adaylar ve stratejiler ile yer almış olmasındandır…
Muhalefetin
tercihi Erdoğan’ı kontrol dışı güç ile donatılmasına sebep olmuştur… Bugün
yaşadığımız krizlerin temelinde kontrolsüz gücün iktidarın elinde
toplanmasıdır…
Gelin hep
birlikte bu düşüncemi sağlamasını bir ay sonra yapalım, Erdoğan koltuğunda oturacak,
Kılıçdaroğlu CHP başkanlığı koltuğunda oturacak... Tüm liderler koltuğunda
oturup istikrar devam edecek... Yani seçim heyecan yaratamadan bitmiş olacak...
İsmail Cem
Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.