Kılıçdaroğlu gitti de, gelen…
CHP içinde değişim
elbette olumlu ama CHP gibi düzen partisinin başında kimin olduğunun pek önemi
yok, görevi; muhafazakar partiyi iktidara taşımaktır ya da iktidarda
tutmaktır...
Tarihimizde CHP
iktidara ya darbe ya da azınlık hükümeti olarak gelmiş... CHP bu kaderini
değiştirecek mi, soru bu olsa da cevabı hepimizin kafasında bellidir...
CHP hiçbir
zaman sol çizgide olmadı ama yakınında oluşan gölgeye biraz dokunduğu zamanlar
olmuştur.
CHP sol
çizginin gölgesinden daha da uzaklaşıp solcuları kendisine oy vermeye mecbur
bırakan anlayış, CHP politikası içinde hep var olmuştur ama en garibi ve en
kötüsü solcular CHP kuyruğuna takılıp, düzen partisinden düzen değişikliği
beklentisi içinde olması...
Sol değişim
demektir, toplum içinde dengesiz olan ücret farkının ortadan kaldırılması,
yaşam kalitesinin en üst şekilde yaşayanların seviyesine çıkarmak için mücadele
etmesidir. Fırsat eşitliği yaratmayı savunmasıdır… En önemlisi devlet
mekanizmasının çözülmesini ve sınıfsız bir toplum için devlet baskı aracının
ortadan kaldırılmasıdır. Sol devleti savunmaz, tersine devlete ihtiyaç
duyulmayacağı bir ortam yaratmak için hedefli mücadele etmesidir...
Bizde sol,
burjuvazinin sorunlarına çare arayan ve onların yarattığı krizleri çözmeye
talip olan bir görüntü içindedir. Sosyal demokratlar bu işe talip olmuşlar ve
ona göre örgütlenmişlerdir, sosyal demokratlar toplum içinde eşitsizliği
burjuvazi lehine koruyan ve savunandır. Kapitalist sistemin daha fazla yaşaması
için sosyalistlerin önündeki en büyük engellerden biridir, çünkü sol ağzı ile
sağ politika yapar. Bizdeki sosyal demokratlar ise sağ ağız ile sağ politika
yapmakta ve solu burjuva partileri arasındaki cepheleşme politikasında CHP
şemsiyesi altında tutması ile kendisine rol biçmiştir…
Kılıçdaroğlu
CHP tarihinde en kötü başkan olan bir şahsiyet olarak tarihte yerini almıştır.
O onu iktidara taşıyan Deniz Baykal’ın hemen önünde yerini almıştır.
Kılıçdaroğlu eğer seçimi kaybettiği gün istifa etmiş olsaydı, gizli
görüşmeleri, kapalı kapılar arkasında pazarlıkları bu kadar ortaya çıkmazdı...
Hatta bu kadar tahribata rağmen itibar bile kazanabilirdi. En azından CHP
tarihinde “adam onuru ile geldi onuru ile gitti” denilecek söylemlerin
oluşmasına bile sebep olabilirdi. Kaset skandalından sonra “paraşütle geldi,
seçimle gitti” denilecek bundan gayri!
Kılıçdaroğu,
İyi Parti’yi sola yaptığı gibi umursamaz arkasında ve gölgesinde kalacak
politika izleyerek onların onuru ve duruşları ile dalga geçmiştir... “Altılı
Masa” denen oluşumda Kılıçdaroğlu adaylığını İyi Parti başkanı ile konuşmak
yerine, medya üzerinden fısıltı olarak duyurmayı seçmiştir. Tüm yaptığı
davranışlar gibi gizli, kapaklı, içten pazarlıklı bir durum izlemiştir.
Asıl hedefe
giden tüm yollar mübahtır.
Sağ partiye sola
yaptığı gibi yapınca, doğal olarak sağcı sağ politikayı ve davranışları çok iyi
bildiği için yemiş gibi yapmış ve yenilgi sonrası patlamıştır...
Solun bugün
dahi CHP yaklaşımı değişmemiş, sadece lider adını değiştirerek burjuvazinin
sorunlarını çözmeye aday konumdadır...
Sol,
burjuvazinin sorununu değil, işçi sınıfının sorunlarını çözmek ve onu iktidara
taşımak ile yükümlüdür. Bu tarihi görevini bir yana itip ne yazık ki 12
Eylül'den bugüne günlük burjuvazi partiler arasında oluşan cepheleşme de taraf
olmuştur... Bu da solu toplum içinden uzaklaştırmış, CHP şemsiyesi altında
bireylerin makam kapma yarışına girmiştir...
CHP içinde
politika yapan eski solcuların hepsinin ortak özelliği; makam veya ihale kapmak
için o şemsiyenin altına girmiş ve geçmişten gelen ilişkilerini kullanarak
orada bir alan kapmasından başka şey değildir.
Sol kendi
politikasına dönmediği sürece toplum dışında marjinal ve yeni nesil ile
kucaklaşamayan, büyüyemeyen, cılız ama “küçük olsun benim olsun” politikası ile
CHP, HEDEP ve benzeri oluşumlardan proje kapmak ya da en azından belediye
meclis üyeliği, fırsatı olunca milletvekili ve muhtar seçimlerine girmek olarak
bir siyasi hat izlemektedir.
“Bay bay
Kılıçdaroğlu” dedi CHP delegesi, peki sol, “bay bay sosyal demokrasi”
diyebilecek mi?
İsmail Cem
Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.