Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…
Şimdi anıları
olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı
yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar
yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser
benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı
dönemin dostluğuna dayanıyor...
Benim hayatta
duruşum nettir, sınıf temelli bakarım olaya, Marksist’im... Marksist olunca
elbette sınıf dışı olan her şeye karşı mesafeliyimdir, cinsiyetçi bakışım
olmaz, cinsiyet ayrımı yapana da kızarım, “kardeşim, cinsiyet tercihi yapan
varsa onun tercihidir, seni hiç ilgilendirmez, seni neden rahatsız ediyor, onun
tercihi” der ve susarım. Çünkü cinsiyet ayrımı sınıfın birliğine zarar
verdiğine inanırım, özgürce kişiler istediği gibi yaşasın, zaten sonuçta tam
özgürlüğü savunmuyor muyuz, özgür bir gelecek, sansürün ortadan kalktığı,
tercihlerin özgürce ifade edildiği bir yeni bir dünya...
Cinsiyetçi
bakış açısına nasıl bakıyorsam aynı şekilde dinlere ve mezheplere de bakıyorum,
kişi neye inanıyorsa inandığı ile kendisi arasında bir tercihtir, o tercihine
göre yaşam biçimini seçer ve ona göre yaşar, beni ne ilgilendirir. Eğer, o
tercihi ile beni baskı altına alıp, esaret ve karanlığa sürüklüyorsa ona karşı
direnirim, direnmekle kalmam mücadele de ederim, çünkü benim tercihim onu
karanlığa sürüklemiyor, eşit, özgür, sınıfsız bir toplum, onun da kendisini
rahat ifade etmesini ve özgürce yaşaması için ortam yaratacaktır...
Turan Eser işte
burada “Alevilerin baskı altına kaldığı, onun da sünniler gibi hakları olması
gerektiği, Diyanet İşleri Başkanlığına verilen her kuruşun, Alevilere karşı
mecazi anlamda “kurşun” olarak, yani kurşun dediğime bakmayın asimilasyon baskı
aracı olarak döndüğünü dillendirir, ona karşı mücadele ederdi... Alevi inancının
yok olmaması için eğitimine önem verir, Alevi öğretisinin insanlık için önemli
bir kapı olduğuna inanırdı… Nerede bir Alevi çocuğu görse, gözleri güler
onların Aleviliği öğrenmesi için elinden geleni yapardı. O Alevi öğretisinin
kuşaktan kuşağa doğru bir şekilde aktarılması için düşünür, yol arar, bulduğu
yoldan da yürürdü...
Dinler ve
mezhepler arasında eşitlik olmazsa olmazdır demokrasi ve eşit vatandaşlık
için...
Bir inancı,
mezhebi yok sayarsan o ülkede eşit vatandaşlık hakkı olmaz, eşit vatandaşlık
sözdedir, özde asimilasyon politikası, baskı, işkence, ötekileştirme, nefret
söyleminin varlığı ve linç, katliam onlara layık görülür ve uygulanır...
Ülkemizin 100 yıllık tarihi bunlara birçok örnek sunar, çünkü bu yeni kurulan
ülkede eşit vatandaşlık, eşit olarak inançlara uzaklık yoktur, açık ve net
olarak asimilasyon vardır ve onu da kurumsal olarak uygular... Bu kuruluşundan
bugüne kadar hiç aksamadan ve sistematik olarak uygulandı ve Alevi nüfusu
toplum içinde sürekli olarak düşürüldü...
Turan Eser işte
buna karşı mücadele ediyordu...
Alevi nüfusunu
ve öğretisini korumak için mücadele ediyordu, çünkü komünistlerin gelip bu
toplumu dönüştürecek gücünün olmadığını biliyordu, bu sistem içinde de Aleviler
için mücadele edileceğini düşünüyor ve onu hayata geçirmek için her türlü
örgütlü Alevi çalışmasına katıldı. Sınır tanımadan, ülkeden ülkeye, coğrafyadan
coğrafyaya gitti, emek sarf etti...
İşte, aramızdan
ayrılan Turan Eser böyle biriydi…
O birlikte, yan
yana gelip bir şey üretmediğim ama her daim dayanışma içinde olduğum güzel bir
dostumdu... “Gazetede köşe yazarı olmak istiyorum” dedi, kim ile nasıl
görüşeceği yolunu gösterdim, o da gidip o gazetede köşe yazarı oldu, iyi de
oldu, çünkü gözlemlerini birikimlerini aktardı, o bir anlamda o birikimlerini
popüler partilerde vekil olmak için kullanmadı, inançlıydı, inandığı gibi
yaşadı ve mücadele etti.
Turan Eser,
Alevileri ancak Alevi örgütleri aracılığı ile koruyacağını, savunacağını,
geliştirileceğini düşündü ve Alevi örgütlerinde üst görevlerde yerini aldı...
Gerektiğinde öğretmen, gerektiğinde mürit oldu...
Anıları olanlar
uzun yaşasın, çünkü onu aramızda tutacak olan anıları olanlardır, güzel
anılarda yaşasın...
Bu arada benim
öznel duruşumu kısaca yazayım, Alevi örgütlerini Alevi inancını savunan,
yaşayan bireylerin örgütlenmesini savundum. Ona dışarıdan Solcu/sağcı
dokunuşların ya da siyasi çıkarlar ile dokunuşların Alevi inancına ve Alevi
örgütüne zarar verdiğini düşündüm. Elbette her Alevi bireyin siyasi tercihi
olacaktır, o tercihlerini Cemevlerinde baskın olarak kullanmak yerine, siyasi
kimliğini kapıda bırakıp, bir Alevi “can” olarak o Cemevinde yer almasını uygun
gördüm… İnananlar, inandıkları yerde kendilerini ifade etmesini hep savundum…
Ben laiklik
tanımında olan laiklik kavramına inanıyorum, dini siyasete karıştırınca,
siyasetin seviyesi çok aşağılara düşüyor, sınıfsız toplum mücadelesine de zarar
verdiğine inanıyorum... Camide siyaset yapan ile Cemevinde siyaset yapan bana
göre aynı makamda bir birine benzeyen ama farklı olduklarını iddia eden
insanlardır... Bundan dolayı camide yapılana ne kadar karşıysam, Cemevinde
yapılan siyasete de o kadar karşıyım.
Ezilenler her
zaman bir arada kendi kimlikleri ile olsun, ezene karşı mücadele etsin, fakat o
ezilenleri kendisine benzetmek için uğraşmak bana göre devletin işlediği suçu
kendilerine siyasi kimlik takanların da işlediğini düşünmemedir...
Aleviler bana
ihtiyaç duyarlarsa, gider onlara yardım ederim, çalışırım. İhtiyaçları geçene
kadar yanlarında olurum ama siyasetlerine, duruşlarına asla ne yön veririm ne
de onlara akıl veririm, tercih onlarındır, mazlumdurlar ve mazlumlar kendi
kaderlerini belirleyecek kadar birikime sahiptirler, tek eksik yönleri zayıf
olmalarıdır ve o zayıf yanlarını güçlendirebilmek için benim küçük bir emeğim/ katkım
varsa ne mutlu bana...
“Birbirimizi
anlamamız için, aynı dili konuşmamıza gerek yok, ezildikten
sonra hepimiz aynı şarabız...” Kazım Koyuncu.
Sivas'ta
yakılan hepimizdir, yakanlar Alevi, aydın ayrımı yapmadı, direnenlerde hepimiz olmak
zorundayız, ezenlere, yakanlara karşı ortak cepheden direnmek meşrudur ve
zorunludur...
Turan Eser
tarihin kırılma noktasında ve devam eden süreçte tanıdığım güzel insanlardan
biridir, iyi ki tanıdım...
Elbette tarih
yeniden yazılacak bir gün, o gün belki ezilenlerin de tarihi ezenlerin
tarihinin yalanlarını bir bir ortaya çıkaracaktır. Tarihsel yüzleşme olmadan bu
ülkede aydınlık bir gelecek olmayacaktır... Turan Eser yüzleşmenin Alevi
yönünün aydın yüzüydü, Aleviler için büyük kayıptır…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.